Part 10
[8.41] Eğer Allah'a ve
hak ile bâtılın ayrıldığı gün, iki ordunun
birbiri ile karşılaştığı gün (Bedir
savaşında) kulumuza indirdiğimize inanmışsanız,
bilin ki, ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin
beşte biri Allah'a, Resulüne, onun akrabalarına yetimlere, yoksullara
ve yolcuya aittir. Allah her şeye hakkıyla
kadirdir.
[8.42]
Hatırlayın ki, (Bedir savaşında) siz vâdinin yakın
kenarında (Medine tarafında) idiniz, onlar da uzak kenarında
(Mekke tarafında) idiler. Kervan da sizden daha
aşağıda (deniz sahilinde) idi.
[8.43] Hatırla ki,
Allah, uykunda
[8.44] Allah, olacak bir
işi yerine getirmek için (savaş alanında)
karşılaştığınız zaman onları sizin
gözlerinizde az gösteriyor, sizi de onların gözlerinde
azaltıyordu. Bütün işler Allah'a döner.
[8.45] Ey iman edenler!
Herhangi bir topluluk ile karşılaştığınız
zaman sebat edin ve Allah'ı çok anın ki başarıya erişesiniz.
[8.46] Allah ve Resûlüne
itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; sonra korkuya
kapılırsınız da kuvvetiniz gider. Bir de sabredin.
Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.
[8.47] Çalım
satmak, insanlara gösteriş yapmak ve (insanları) Allah yolundan
alıkoymak için yurtlarından çıkanlar (kâfirler) gibi
olmayın. Allah onların yaptıklarını çepeçevre
kuşatmıştır.
[8.48] Hani şeytan
onlara yaptıklarını güzel gösterdi de: Bugün insanlardan
size galip gelecek kimse yoktur, şüphesiz ben de sizin
yardımcınızım, dedi. Fakat iki ordu birbirini görünce
ardına döndü ve: Ben sizden uzağım, ben sizin
göremediklerinizi (melekleri) görüyorum, ben Allah'tan korkuyorum;
Allah'ın azabı şiddetlidir, dedi.
[8.49] O zaman
münafıklarla kalplerinde hastalık bulunanlar, (sizin için),
"Bunları, dinleri aldatmış" diyorlardı. Halbuki
kim Allah'a dayanırsa, bilsin ki Allah mutlak galiptir, hikmet sahibidir.
(Kendisine güveneni üstün ve galip kılacak O'dur. Yoksa orduların
sayı ve techizat üstünlüğü değildir).
[8.50] Melekler yüzlerine ve arkalarına
vurarak ve "Tadın yakıcı cehennem azabını"
(diyerek) o kâfirlerin canlarını alırken onları bir
görseydin!
[8.51] İşte bu,
ellerinizle yaptığınız yüzündendir, yoksa Allah kullara
zulmedici değildir.
[8.52] (Bunların
gidişatı) tıpkı Firavun ailesi ve onlardan öncekilerin
gidişatı gibidir. (Onlar da) Allah'ın âyetlerini inkâr
etmişlerdi de Allah onları günahları sebebiyle
yakalamıştı. Allah güçlüdür. O'nun cezası şiddetlidir.
[8.53] Bu da, bir millet
kendilerinde bulunanı (güzel ahlâk ve meziyetleri)
değiştirinceye kadar Allah'ın onlara verdiği nimeti
değiştirmeyeceğinden dolayıdır. Gerçekten Allah
işitendir, bilendir.
[8.54] (Evet bunların
durumu), Firavun ailesi ve onlardan öncekilerin durumuna benzer. Onlar
Rablerinin âyetlerini yalanlamışlardı; biz de onları
günahlarından ötürü helâk etmiştik ve Firavun ailesini (denizde)
boğmuştuk. Hepsi de zalimler idiler.
[8.55] Allah katında,
yürüyen canlıların en kötüsü kâfir olanlardır. Çünkü
onlar iman etmezler.
[8.56] Onlar, kendileriyle
antlaşma yaptığın, sonra her defasında hiç çekinmeden
ahidlerini bozan kimselerdir.
[8.57]
[8.58] (Antlaşma
yaptığın) bir kavmin hainlik yapmasından korkarsan, sen de
(onlarla yaptığın ahdi) aynı şekilde bozduğunu
kendilerine bildir. Çünkü Allah, hainleri sevmez.
[8.59] İnkâr edenler
yakayı kurtardıklarını sanmasınlar. Çünkü onlar
(bizi) âciz bırakamazlar.
[8.60] Onlara (düşmanlara)
karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve cihad için
bağlanıp beslenen atlar hazırlayın, onunla Allah'ın
düşmanını, sizin düşmanınızı ve onlardan
başka sizin bilmediğiniz, Allah'ın bildiği (düşman)
kimseleri korkutursunuz. Allah yolunda ne harcarsanız size eksiksiz
ödenir, siz asla haksızlığa
uğratılmazsınız.
[8.61]
[8.62]
[8.63] Ve (Allah),
onların kalplerini birleştirmiştir. Sen yeryüzünde bulunan her
şeyi verseydin, yine onların gönüllerini birleştiremezdin,
fakat Allah onların aralarını bulup kaynaştırdı. Çünkü
O, mutlak galiptir, hikmet sahibidir.
[8.64] Ey Peygamber!
[8.65] Ey Peygamber!
Müminleri savaşa teşvik et.
[8.66] Şimdi Allah,
yükünüzü hafifletti; sizde zayıflık olduğunu bildi. O halde
sizden sabırlı yüz kişi bulunursa, (onlardan) ikiyüz kişiye
galip gelir. Ve
[8.67] Yeryüzünde
ağır basıncaya (küfrün belini kırıncaya) kadar, hiçbir
peygambere esirleri bulunması yaraşmaz. Siz geçici dünya
malını istiyorsunuz, halbuki Allah (sizin için) ahireti istiyor.
Allah güçlüdür, hikmet sahibidir.
[8.68] Allah tarafından
önceden verilmiş bir hüküm olmasaydı,
aldığınız fidyeden ötürü size mutlaka büyük bir azap
dokunurdu.
[8.69] Artık elde
ettiğiniz ganimetten helâl ve temiz olarak yeyin. Ve Allah'tan korkun.
Şüphesiz ki Allah bağışlayan, merhamet edendir.
[8.70] Ey Peygamber!
Elinizdeki esirlere de ki: Eğer Allah kalplerinizde hayır
olduğunu bilirse, sizden alınandan (fidyeden) daha
hayırlısını size verir ve sizi bağışlar.
Çünkü Allah bağışlayandır, esirgeyendir.
[8.71]
[8.72] İman edip de
hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve
(muhacirleri) barındırıp yardım edenler var ya, işte
onların bir kısmı diğer bir kısmının
dostlarıdır. İman edip de hicret etmeyenlere gelince, onlar
hicret edinceye kadar size onların mirasından hiçbir pay yoktur.
[8.73] Kâfir olanlar da
birbirlerinin yardımcılarıdır.
[8.74] İman edip de
Allah yolunda hicret ve cihad edenler, (muhacirleri) barındıran ve
yardım edenler var ya, işte gerçek müminler onlardır. Onlar için
mağfiret ve bol rızık vardır.
[8.75] Sonradan iman
Tevbe Sûresi
[9.1] Allah ve Resûlünden
kendileriyle antlaşma yapmış olduğunuz müşriklere bir
ihtar!
[9.2] (Ey müşrikler!)
Yeryüzünde dört ay daha dolaşın. İyi bilin ki siz
Allah'ı âciz bırakacak değilsiniz; Allah ise kâfirleri rezil (ve
perişan) edecektir.
[9.3] Hacc-ı ekber (en
büyük hac) gününde Allah ve Resûlünden insanlara bir bildiridir: Allah ve
Resûlü müşriklerden uzaktır.
[9.4] Ancak kendileriyle
antlaşma yaptığınız müşriklerden (antlaşma
şartlarına uyan) hiçbir şeyi size eksik bırakmayan ve sizin
aleyhinize herhangi bir kimseye arka çıkmayanlar (bu hükmün) dışındadır.
Onların antlaşmalarını, süreleri bitinceye kadar
tamamlayınız. Allah (haksızlıktan) sakınanları
sever.
[9.5] Haram aylar
çıkınca müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün;
onları yakalayın, onları hapsedin ve onları her
gözetleme yerinde oturup bekleyin.
[9.6] Ve
[9.7] Mescid-i Haram'ın
yanında kendileriyle antlaşma yaptıklarınızın
dışında müşriklerin Allah ve Resûlü yanında nasıl
(muteber) bir ahdi olabilir? Onlar size karşı dürüst
davrandıkları müddetçe siz de onlara dürüst davranın.
Çünkü Allah (ahdi bozmaktan) sakınanları sever.
[9.8] Nasıl olabilir ki!
Onlar size galip gelselerdi, sizin hakkınızda ne ahit, ne de
antlaşma gözetirlerdi. Onlar ağızlarıyla sizi
razı ediyorlar, halbuki kalpleri (buna) karşı çıkıyor.
Çünkü onların çoğu yoldan çıkmışlardır.
[9.9] Allah'ın
âyetlerine karşılık az bir değeri (dünya malını
ve nefsânî istekleri) satın aldılar da (insanları) O'nun
yolundan alıkoydular. Gerçekten onların yapmakta oldukları
şeyler ne kötüdür!
[9.10] Bir mümin
hakkında ne ahit tanırlar ne de antlaşma. Çünkü onlar
saldırganların kendileridir.
[9.11] Fakat tevbe eder,
namaz kılar ve zekât verirlerse, artık onlar dinde
kardeşlerinizdir. Biz, bilen bir kavme âyetlerimizi böyle
açıklıyoruz.
[9.12]
[9.13] (Ey müminler!)
verdikleri sözü bozan, Peygamber'i (yurdundan) çıkarmaya
kalkışan ve ilk önce size karşı savaşa
başlamış olan bir kavme karşı savaşmayacak
mısınız; yoksa onlardan korkuyor musunuz?
[9.14] Onlarla
savaşın ki, Allah sizin ellerinizle onları
cezalandırsın; onları rezil etsin; sizi onlara galip
kılsın ve mümin toplumun kalplerini ferahlatsın.
[9.15] Ve onların
(müminlerin) kalplerinden öfkeyi gidersin. Allah dilediğinin
tevbesini
[9.16] Yoksa, Allah, sizden,
cihad edip Allah, peygamber ve müminlerden başkasını kendilerine
sırdaş edinmeyenleri ortaya çıkarmadan
bırakılacağınızı mı sandınız?
Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
[9.17] Allah'a ortak
koşanlar, kendilerinin kâfirliğine bizzat kendileri şahitlik
ederlerken, Allah'ın mescitlerini imar etme selâhiyetleri yoktur.
Onların bütün işleri boşa gitmiştir. Ve onlar ateşte
ebedî kalacaklardır.
[9.18] Allah'ın
mescitlerini ancak Allah'a ve ahiret gününe iman
[9.19] (Ey müşrikler!)
Siz hacılara su vermeyi ve Mescid-i Haram'ı onarmayı, Allah'a ve
ahiret gününe iman edip de Allah yolunda cihad edenlerin imanı ile bir mi
tutuyorsunuz? Halbuki onlar Allah katında eşit değillerdir.
Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.
[9.20] İman edip de
hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler,
rütbe bakımından Allah katında daha üstündürler. Kurtuluşa
erenler de işte onlardır.
[9.21] Rableri onlara,
tarafından bir rahmet ve hoşnutluk ile, kendileri için, içinde
tükenmez nimetler bulunan cennetler müjdeler.
[9.22] Onlar orada ebedî
kalacaklardır. Şüphesiz ki Allah katında büyük mükâfat
vardır.
[9.23] Ey iman edenler!
[9.24] De ki:
[9.25] Andolsun ki Allah,
birçok yerde (savaş alanlarında) ve Huneyn savaşında size
yardım etmişti. Hani çokluğunuz size kendinizi
beğendirmiş, fakat sizi hezimete uğramaktan
kurtaramamıştı. Yeryüzü bütün genişliğine rağmen
size dar gelmişti, sonunda (bozularak) gerisin geri dönmüştünüz.
[9.26] Sonra Allah, Resûl'ü
ile müminler üzerine sekînetini (sükûnet ve huzur duygusu) indirdi, sizin
görmediğiniz ordular (melekler) indirdi de kâfirlere azap etti.
İşte bu, o kâfirlerin cezasıdır.
[9.27] Sonra Allah, bunun
ardından yine dilediğinin tevbesini
[9.28] Ey iman edenler!
Müşrikler ancak bir pisliktir. Onun için bu yıllarından sonra
Mescid-i Haram'a yaklaşmasınlar.
[9.29] Kendilerine Kitap
verilenlerden Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, Allah ve Resûlünün haram
kıldığını haram saymayan ve hak dini kendine din
edinmeyen kimselerle, küçülerek elleriyle cizye verinceye kadar
savaşın.
[9.30] Yahudiler, Uzeyr
Allah'ın oğludur, dediler. Hıristiyanlar da, Mesîh (İsa)
Allah'ın oğludur dediler. Bu onların ağızlarıyla
geveledikleri sözlerdir. (Sözlerini) daha önce kâfir olmuş
kimselerin sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin!
Nasıl da (haktan bâtıla) döndürülüyorlar!
[9.31] (Yahudiler)
Allah'ı bırakıp bilginlerini (hahamlarını);
(hıristiyanlar) da rahiplerini ve Meryem oğlu Mesîh'i
(İsa'yı) rabler edindiler. Halbuki onlara ancak tek ilâha kulluk
etmeleri emrolundu. O'ndan başka tanrı yoktur. O, bunların ortak
koştukları şeylerden uzaktır.
[9.32] Allah'ın nûrunu
ağızlarıyla (üfleyip) söndürmek istiyorlar. Halbuki
kâfirler hoşlanmasalar da Allah nûrunu tamamlamaktan asla vazgeçmez.
[9.33] O (Allah),
müşrikler hoşlanmasalar da (kendi) dinini bütün dinlere üstün
kılmak için Resûlünü hidayet ve Hak Din ile gönderendir.
[9.34] Ey iman edenler!
(Biliniz ki), hahamlardan ve râhiplerden birçoğu insanların
mallarını haksız yollardan yerler ve (insanları) Allah
yolundan engellerler. Altın ve gümüşü yığıp da
onları Allah yolunda harcamayanlar yok mu, işte onlara elem verici
bir azabı müjdele!
[9.35] (Bu paralar) cehennem
ateşinde kızdırılıp bunlarla onların
alınları, yanları ve sırtları
dağlanacağı gün (onlara denilir ki): "İşte bu
kendiniz için biriktirdiğiniz servettir. Artık yığmakta
olduğunuz şeylerin (azabını) tadın!"
[9.36] Gökleri ve yeri
yarattığı günde Allah'ın yazısına göre Allah
katında ayların sayısı on iki olup, bunlardan dördü
haram aylarıdır. İşte bu doğru hesaptır. O aylar
içinde (Allah'ın koyduğu yasağı çiğneyerek) kendinize
zulmetmeyin ve müşrikler nasıl sizinle topyekün savaşıyorlarsa
siz de onlara karşı topyekün savaşın ve bilin ki Allah
(kötülükten) sakınanlarla beraberdir.
[9.37] (Haram ayları)
ertelemek, sadece kâfirlikte ileri gitmektir. Çünkü onunla, kâfir
olanlar saptırılır. Allah'ın haram
kıldığının sayısını bozmak ve O'nun
haram kıldığını helâl kılmak için (haram
ayını) bir yıl helâl sayarlar, biryıl da haram sayarlar.
(Böylece) onların kötü işleri kendilerine güzel
gösterilmiştir. Allah kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez.
[9.38] Ey iman edenler! Size
ne oldu ki, "Allah yolunda savaşa çıkın!"
denildiği zaman yere çakılıp kalıyorsunuz? Dünya
hayatını ahirete tercih mi ediyorsunuz? Fakat dünya
hayatının faydası ahiretin yanında pek azdır.
[9.39]
[9.40]
[9.41] (Ey müminler!) Gerek
hafif, gerek ağır olarak savaşa çıkın,
mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edin.
[9.42]
[9.43] Allah seni affetti.
Fakat doğru söyleyenler
[9.44] Allah'a ve ahiret
gününe iman edenler, mallarıyla canlarıyla savaşmaktan (geri
kalmak için) senden izin istemezler. Allah takvâ sahiplerini pek iyi bilir.
[9.45] Ancak Allah'a ve
ahiret gününe inanmayan, kalpleri şüpheye düşüp, kuşkuları
içinde bocalayanlar senden izin isterler.
[9.46]
[9.47]
[9.48] Andolsun onlar
önceden de fitne çıkarmak istemişler ve
[9.49] Onlardan öylesi
de var ki: "Bana izin ver, beni fitneye düşürme" der. Bilesiniz
ki onlar zaten fitneye düşmüşlerdir. Cehennem, kâfirleri mutlaka
kuşatacaktır.
[9.50]
[9.51] De ki: Allah'ın
bizim için yazdığından başkası bize asla erişmez.
O bizim mevlâmızdır. Onun için müminler yalnız Allah'a
dayanıp güvensinler.
[9.52] De ki: Siz bizim için
ancak iki iyilikten birini beklemektesiniz. Biz de, Allah'ın, ya kendi
katından veya bizim elimizle size bir azap vermesini bekliyoruz. Haydi
bekleyin; şüphesiz biz de sizinle beraber beklemekteyiz.
[9.53] De ki: İster
gönüllü verin ister gönülsüz, sizden (sadaka) asla
[9.54] Onların
harcamalarının
[9.55] (Ey Muhammed!)
Onların malları ve çocukları seni imrendirmesin. Çünkü
Allah bunlarla, ancak dünya hayatında onların azaplarını
çoğaltmayı ve onların kâfir olarak canlarının
çıkmasını istiyor.
[9.56] (0 münafıklar) mutlaka
sizden olduklarına dair Allah'a yemin ederler. Halbuki onlar sizden
değillerdir, fakat onlar (kılıçlarınızdan) korkan bir
toplumdur.
[9.57]
[9.58] Onlardan
sadakaların (taksimi) hususunda seni ayıplayanlar da vardır. Sadakalardan
onlara da (bir pay) verilirse razı olurlar, şayet onlara sadakalardan
verilmezse hemen kızarlar.
[9.59]
[9.60] Sadakalar (zekâtlar)
Allah'tan bir farz olarak ancak, yoksullara, düşkünlere, (zekât toplayan)
memurlara, gönülleri (İslâm'a) ısındırılacak
olanlara, (hürriyetlerini satın almaya çalışan) kölelere,
borçlulara, Allah yolunda çalışıp cihad edenlere, yolcuya
mahsustur. Allah pek iyi bilendir, hikmet sahibidir.
[9.61] (Yine o
münafıklardan:) O (Peygamber, her söyleneni dinleyen) bir
kulaktır, diyerek peygamberi incitenler de vardır. De ki: O, sizin
için bir hayır kulağıdır. Çünkü o Allah'a
inanır, müminlere güvenir ve o, sizden iman edenler için de bir rahmettir.
Allah'ın Resûlüne eziyet edenler için mutlaka elem verici bir azap
vardır.
[9.62]
Rızanızı almak için size (gelip) Allah'a and içerler.
[9.63] (Hâla) bilmediler mi
ki, kim Allah ve Resûlüne karşı koyarsa elbette onun için, içinde
ebedî kalacağı cehennem ateşi vardır. İşte bu
büyük rüsvaylıktır.
[9.64] Münafıklar,
kalplerinde olanı kendilerine haber verecek bir sûrenin müminlere
indirilmesinden çekinirler. De ki: Siz alay edin! Allah o çekindiğiniz
şeyi ortaya çıkaracaktır.
[9.65]
[9.66] (Boşuna)
özür dilemeyin; çünkü siz iman ettikten sonra tekrar kâfir oldunuz. Sizden
(tevbe
[9.67] Münafık erkekler
ve münafık kadınlar (sizden değil), birbirlerindendir. Onlar
kötülüğü emreder, iyilikten alıkor ve cimrilik ederler. Onlar
Allah'ı unuttular. Allah da onları unuttu! Çünkü münafıklar
fâsıkların kendileridir.
[9.68] Allah erkek
münafıklara da kadın münafıklara da kâfirlere de içinde ebedî
kalacakları cehennem ateşini vâdetti. O, onlara yeter. Allah onlara
lânet etmiştir! Onlar için devamlı bir azap vardır.
[9.69] (Ey münafıklar!
Siz de) sizden öncekiler gibi (yaptınız). Onlar sizden kuvvetçe
daha üstün, mal ve evlâtça daha çok idiler. Onlar (dünya malından)
paylarına düşenden faydalandılar. İşte sizden
öncekiler nasıl paylarına düşenden faydalandıysalar,
siz de payınıza düşenden faydalandınız ve
(bâtıla) dalanlar gibi siz de daldınız. İşte
onların amelleri dünyada da ahirette de boşa gitmiştir. Ve onlar
ziyana uğrayanların kendileridir.
[9.70] Onlara kendilerinden
evvelkilerin, Nuh, Âd ve Semûd kavimlerinin, İbrahim kavminin,
Medyen halkının ve altüst olan şehirlerin haberi
ulaşmadı mı? Peygamberi onlara apaçık mucizeler
getirmişti. Demek ki, Allah onlara zulmedecek değildi, fakat onlar
kendi kendilerine zulmetmekte idiler.
[9.71] Mümin erkeklerle mümin
kadınlar da birbirlerinin velileridir. Onlar iyiliği emreder,
kötülükten alıkorlar, namazı dosdoğru kılarlar,
zekâtı verirler, Allah ve Resûlüne itaat ederler. İşte onlara
Allah rahmet edecektir. Şüphesiz Allah azîzdir, hikmet sahibidir.
[9.72] Allah, mümin erkeklere
ve mümin kadınlara, içinde ebedî kalmak üzere altından ırmaklar
akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vâdetti. Allah'ın
rızası ise hepsinden büyüktür. İşte büyük kurtuluş da
budur.
[9.73] Ey Peygamber!
Kâfirlere ve münafıklara karşı cihad et, onlara karşı
sert davran. Onların varacakları yer cehennemdir. O ne kötü bir
varış yeridir!
[9.74] (Ey Muhammed! O
sözleri) söylemediklerine dair Allah'a yemin ediyorlar. Halbuki o
küfür sözünü elbette söylediler ve müslüman olduktan sonra kâfir
oldular. Başaramadıkları bir şeye (Peygambere suikast
yapmaya) de yeltendiler. Ve sırf Allah ve Resûlü kendi lütuflarından
onları zenginleştirdiği için öç almaya
kalkıştılar.
[9.75] Onlardan kimi de,
Eğer Allah lütuf ve kereminden bize verirse, mutlaka sadaka vereceğiz
ve elbette biz sâlihlerden olacağız! diye Allah'a and içti.
[9.76] Fakat Allah lütfundan
onlara (zenginlik) verince, onda cimrilik edip (Allah'ın emrinden) yüz
çevirerek sözlerinden döndüler.
[9.77] Nihayet, Allah'a
verdikleri sözden döndüklerinden ve yalan söylediklerinden
dolayı Allah, kendisiyle karşılaşacakları güne kadar
onların kalbine nifak (iki yüzlülük) soktu.
[9.78] (Münafıklar),
Allah'ın, onların sırrını da
fısıltılarını da bildiğini ve gaybları
(gizli şeyleri) çok iyi bilen olduğunu hâla anlamadılar mı?
[9.79] Sadakalar hususunda,
müminlerden gönüllü verenleri ve güçlerinin yettiğinden başkasını
bulamayanları çekiştirip onlarla alay edenler var ya, Allah işte
onları maskaraya çevirmiştir. Ve onlar için elem verici azap
vardır.
[9.80] (Ey Muhammed!) Onlar
için ister af dile, ister dileme; onlar için yetmiş kez af dilesen de
Allah onları asla affetmeyecek. Bu, onların Allah ve Resûlünü inkâr
etmelerinden ötürüdür. Allah fâsıklar topluluğunu hidayete
erdirmez.
[9.81] Allah'ın Resûlüne
muhalefet etmek için geri kalanlar (sefere çıkmayıp) oturmaları
ile sevindiler; mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihad etmeyi
çirkin gördüler; "bu sıcakta sefere çıkmayın"
dediler. De ki: "Cehennem ateşi daha sıcaktır!"
Keşke anlasalardı!
[9.82] Artık kazanmakta
olduklarının cezası olarak az gülsünler, çok
ağlasınlar!
[9.83] Eğer Allah seni
onlardan bir gurubun yanına döndürür de (Tebük seferinden Medine'ye
döner de başka bir savaşa seninle beraber) çıkmak için
senden izin isterlerse, de ki: Benimle beraber asla
çıkmayacaksınız ve düşmana karşı benimle beraber
asla savaşmayacaksınız! Çünkü siz birinci defa (Tebük seferinde)
yerinizde kalmaya razı oldunuz. Şimdi de geri kalanlarla (kadın
ve çocuklarla) beraber oturun!
[9.84] Onlardan
ölmüş olan hiçbirine asla namaz kılma; onun kabri
başında da durma! Çünkü onlar, Allah ve Resûlünü inkâr ettiler
ve fâsık olarak öldüler.
[9.85] Onların
malları ve çocukları seni imrendirmesin. Çünkü Allah, bunlarla
ancak dünyada onların azaplarını çoğaltmayı ve
onların kâfir olarak canlarının güçlükle
çıkmasını istiyor.
[9.86] "Allah'a
inanın, Resûlü ile beraber cihad edin" diye bir sûre indirildiği
zaman, onlardan servet sahibi olanlar, senden izin istediler ve: Bizi
bırak (evlerinde) oturanlarla beraber olalım, dediler.
[9.87] Geride kalan
kadınlarla beraber olmaya razı oldular, onların kalplerine mühür
vuruldu. Bu yüzden onlar anlamazlar.
[9.88] Fakat Peygamber ve
onunla beraber inananlar, mallarıyla, canlarıyla cihad ettiler.
İşte bütün hayırlar onlarındır ve onlar kurtuluşa
erenlerin kendileridir.
[9.89] Allah, onlara içinde
ebedî kalacakları ve zemininden ırmaklar akan cennetler
hazırlamıştır. İşte büyük kazanç budur.
[9.90] Bedevîlerden,
(mazeretleri olduğunu) iddia edenler, kendilerine izin verilsin diye
geldiler. Allah ve Resûlüne yalan söyleyenler de oturup kaldılar.
Onlardan kâfir olanlara elem verici bir azap erişecektir.
[9.91] Allah ve Resûlü için
(insanlara) öğüt verdikleri takdirde, zayıflara, hastalara ve
(savaşta) harcayacak bir şey bulamayanlara günah yoktur. Zira iyilik
edenlerin aleyhine bir yol (sorumluluk) yoktur. Allah çok bağışlayan
ve çok esirgeyendir.
[9.92] Kendilerine binek
sağlaman için