Part 17
Enbiyâ Sûresi
Eûzübillâhimineşşeytânirracîm Bismillâhirrahmânirrahîm
[21.1]
İnsanların hesaba çekilecekleri (gün) yaklaştı. Hal böyle
iken onlar, gaflet içinde yüz çevirdiler.
[21.2]
Rablerinden kendilerine ne zaman yeni bir ihtar gelse, onlar bunu, hep alaya
alarak dinlerler.
[21.3] Kalpleri hep eğlencede(gaflette),hem o zalimler şu gizli
fısıltıyı yaptılar: Bu (Muhammed), sizin gibi bir
beşer olmaktan başka nedir ki! Siz şimdi
gözünüz göre göre büyüye mi kapılıyorsunuz?
[21.4] (Peygamber) dedi ki:
Rabbim, yerde ve gökte (söylenmiş) her sözü bilir. O,
hakkıyla işiten ve bilendir.
[21.5]
"Hayır, dediler, (bunlar) saçma sapan rüyalardır; bilakis onu
kendisi uydurmuştur; belki de o, şairdir. (
[21.6] Bunlardan önce
helâk ettiğimiz hiçbir belde iman etmemişti; şimdi bunlar
mı iman edecekler?
[21.7] Biz, senden önce
de, kendilerine vahiy verdiğimiz kişilerden başkasını
peygamber olarak göndermedik.
[21.8] Biz onları
(peygamberleri), yemek yemez birer (cansız) ceset olarak yaratmadık.
Onlar (bu dünyada) ebedî de değillerdir.
[21.9] Sonra onlara (verdiğimiz)
sözü yerine getirdik; böylece, hem onları hem de
dilediğimiz (başka) kimseleri kurtuluşa erdirdik; müsrifleri de
helâk ettik.
[21.10] Andolsun, size içinde
sizin için öğüt bulunan bir kitap indirdik. Hâla akıllanmaz
mısınız?
[21.11] Zalim olan nice
beldeyi kırıp geçirdik; arkasından da nice başka
topluluklar vücuda getirdik.
[21.12]
Azabımızı hissettiklerinde bir de bakarsın ki oralardan
(azap bölgesinden) kaçıyorlar!
[21.13] "Kaçmayın!
İçinde bulunduğunuz refaha ve yurtlarınıza dönün!
Çünkü size sorular sorulacak!"
[21.14] "Vay
başımıza gelenlere! dediler; gerçekten biz zalim
insanlarmışız."
[21.15] Biz kendilerini,
kuruyup biçilmiş ekine, sönmüş ateşe çevirinceye kadar bu
feryatları sürüp gider.
[21.16] Biz, göğü,
yeri ve bunlar arasındakileri, oyuncular (işi, eğlencesi) olarak
yaratmadık.
[21.17]
[21.18] Bilakis biz,
hakkı bâtılın tepesine bindiririz de o, bâtılın
işini bitirir. Bir de bakarsınız ki, bâtıl yok olup
gitmiştir. (Allah'a) yakıştırdığınız
sıfatlardan dolayı yazıklar olsun size!
[21.19] Göklerde ve yerde
kimler varsa O'na aittir. O'nun huzurunda bulunanlar, O'na ibadet hususunda
kibirlenmezler ve yorulmazlar.
[21.20] Onlar, bıkıp
usanmaksızın gece gündüz (Allah'ı) tesbih ederler.
[21.21] Yoksa (o
müşrikler), yerden birtakım tanrılar edindiler de,
(ölüleri) onlar mı diriltecekler?
[21.22]
[21.23] Allah,
yaptığından sorumlu tutulamaz; onlar ise sorguya
çekileceklerdir.
[21.24] Yoksa O'ndan
başka birtakım tanrılar mı edindiler? De ki: Haydi
delillerinizi getirin! İşte benimle beraber olanların
Kitab'ı ve benden öncekilerin Kitab'ı. Hayır, onların
çoğu hakkı bilmezler; bu yüzden de yüz çevirirler.
[21.25] Senden önce
hiçbir resûl göndermedik ki ona: "Benden başka İlâh yoktur;
şu halde bana kulluk edin" diye vahyetmiş olmayalım.
[21.26] Rahmân (olan Allah,
melekleri) evlât edindi, dediler. Hâşâ! O, bundan münezzehtir. Bilakis
(melekler), lütuf ve ihsana mazhar olmuş kullardır.
[21.27] O'ndan (emir almazdan)
önce konuşmazlar; onlar, sadece O'nun emri ile hareket ederler.
[21.28] Allah, onların
önlerindekini de, arkalarındakini de (yaptıklarını da,
yapacaklarını da) bilir. Allah rızasına
ulaşmış olanlardan başkasına şefaat etmezler.
Onlar, Allah korkusundan titrerler!
[21.29] Onlardan her kim:
"Tanrı O değil, benim!" derse, biz onu cehennemle
cezalandırırız. İşte biz, zalimlere böyle ceza
veririz!
[21.30] İnkâr edenler,
göklerle yer bitişik bir halde iken bizim, onları birbirinden
kopardığımızı ve her canlı şeyi
[21.31] Onları
sarsmasın diye yeryüzünde bir takım dağlar diktik. Orada
geniş geniş yollar açtık; ta ki maksatlarına
ulaşsınlar.
[21.32] Biz, gökyüzünü
korunmuş bir tavan gibi yaptık. Onlar ise, gökyüzünün
âyetlerinden yüz çevirirler.
[21.33] O, geceyi, gündüzü,
güneşi, ayı... yaratandır. Her biri bir yörüngede
yüzmektedirler.
[21.34] Biz, senden önce
de hiçbir beşere ebedîlik vermedik. Şimdi sen ölürsen, sanki
onlar ebedî mi kalacaklar?
[21.35] Her canlı,
ölümü tadar. Bir deneme olarak sizi hayırla da, şerle de imtihan
ederiz. Ve siz, ancak bize döndürüleceksiniz.
[21.36] (Resûlüm!) Kâfirler
seni gördükleri zaman: "Sizin ilâhlarınızı diline
dolayan bu mu?" diyerek seni hep alaya alırlar. Halbuki onlar, çok
esirgeyici Allah'ın Kitabını inkâr edenlerin ta kendileridir.
[21.37] İnsan, aceleci
(bir tabiatta) yaratılmıştır. Size âyetlerimi
göstereceğim; benden acele istemeyin.
[21.38] "
[21.39] İnkâr edenler,
yüzlerinden ve sırtlarından (saran) ateşi savamayacakları,
kendilerine yardım dahi edilmeyeceği zamanı bir bilselerdi!
[21.40] Bilâkis kendilerine o
(kıyamet) öyle âni gelir ki, onları
şaşırtır. Artık, ne reddedebilirler onu, ne de
kendilerine mühlet verilir.
[21.41] Andolsun, senden
önceki peygamberlerle de alay edildi; ama onları alaya alanları,
o alay konusu ettikleri şey kuşatıverdi.
[21.42] De ki: Allah'a
karşı sizi gece gündüz kim koruyacak? Buna rağmen onlar
Rablerini anmaktan yüz çevirirler.
[21.43] Yoksa kendilerini bize
karşı savunacak birtakım ilâhları mı var? (O ilâh
dedikleri şeyler) kendilerine bile yardım edecek güçte
değildirler. Onlar bizden de alâka ve destek görmezler.
[21.44] Evet, onları da,
atalarını da barındırdık. Nihayet ömür
kendilerine (hiç bitmeyecek gibi) uzun geldi. Oysa onlar, bizim gelip
(kâfirlere ait) araziyi çevresinden eksilteceğimizi görmezler mi?
Şu halde, üstün gelen onlar mı?
[21.45] De ki: Ben, sadece,
vahiy ile sizi ikaz ediyorum. Fakat, sağır olanlar, ikaz edildikleri
zaman bu çağrıyı duymazlar.
[21.46] Andolsun, onlara
Rabbinin azabından ufak bir esinti dokunsa, hiç şüphesiz, "
[21.47] Biz, kıyamet günü
için adalet terazileri kurarız. Artık kimseye, hiçbir şekilde
haksızlık edilmez. (Yapılan iş,) bir hardal tanesi kadar
dahi olsa, onu (adalet terazisine) getiririz. Hesap gören olarak biz
(herkese) yeteriz.
[21.48] Andolsun biz, Musa ve
Harun'a, takvâ sahipleri için bir ışık, bir öğüt ve
Furkan'ı verdik.
[21.49] (O takvâ sahipleri ki)
onlar, görmedikleri halde Rablerine candan saygı gösterirler.
Yine onlar, kıyametten korkan kimselerdir.
[21.50] İşte bu
(Kur'an) da, bizim indirdiğimiz hayırlı ve faydalı bir
öğüttür. Şimdi onu inkâr mı ediyorsunuz?
[21.51] Andolsun biz
İbrahim'e daha önce rüşdünü vermiştik. Biz onu iyi
tanırdık.
[21.52] O, babasına ve
kavmine: Şu karşısına geçip tapmakta olduğunuz
heykeller de ne oluyor? demişti.
[21.53] Dediler ki: Biz,
babalarımızı bunlara tapar kimseler bulduk.
[21.54] Doğrusu, siz de,
babalarınız da açık bir sapıklık içindesiniz, dedi.
[21.55] Dediler ki: Bize
gerçeği mi getirdin, yoksa sen oyunbazlardan biri misin?
[21.56] Hayır, dedi,
sizin Rabbiniz, yarattığı göklerin ve yerin de Rabbidir ve
ben buna şahitlik edenlerdenim.
[21.57] Allah'a yemin ederim
ki, siz ayrılıp gittikten sonra putlarınıza bir oyun
oynayacağım!
[21.58] Sonunda İbrahim
onları paramparça etti. Yalnız onların büyüğünü
bıraktı; belki ona müracaat ederler diye.
[21.59] Bunu tanrılarımıza
kim yaptı? Muhakkak o, zalimlerden biridir, dediler.
[21.60] (Bir kısmı:)
Bunları diline dolayan bir genç duyduk; kendisine İbrahim
denilirmiş, dediler.
[21.61] O halde, dediler, onu
hemen insanların gözü önüne getirin. Belki şahitlik
ederler.
[21.62] Bunu
ilâhlarımıza sen mi yaptın ey İbrahim? dediler.
[21.63] Belki de bu işi
şu büyükleri yapmıştır. Hadi onlara sorun;
[21.64] Bunun üzerine, kendi
vicdanlarına dönüp (kendi kendilerine) "Zalimler sizlersiniz,
sizler!" dediler.
[21.65] Sonra tekrar eski
inanç ve tartışmalarına döndüler: Sen bunların
konuşmadığını pek âlâ biliyorsun, dediler.
[21.66] İbrahim:
Öyleyse, dedi, Allah'ı bırakıp da, size hiçbir fayda ve
zarar vermeyen bir şeye hâla tapacak mısınız?
[21.67] Size de, Allah'ı
bırakıp tapmakta olduğunuz şeylere de yuh olsun! Siz
akıllanmaz mısınız?
[21.68] (Bir kısmı:)
[21.69] "Ey ateş!
İbrahim için serinlik ve esenlik ol!" dedik.
[21.70] Böylece ona bir
tuzak kurmak istediler; fakat biz onları, daha çok hüsrana uğrayanlar
durumuna soktuk.
[21.71] Biz, onu ve Lût'u
kurtararak, içinde cümle âleme bereketler verdiğimiz ülkeye
ulaştırdık.
[21.72] Ona (İbrahim'e),
İshak'ı ve fazladan bir bağış olmak üzere Ya'kub'u
lütfettik; herbirini sâlih insanlar yaptık.
[21.73] Onları, emrimiz
uyarınca doğru yolu gösteren önderler yaptık ve
kendilerine hayırlı işler yapmayı, namaz kılmayı,
zekât vermeyi vahyettik. Onlar, daima bize ibadet
[21.74] Lût'a gelince, ona da
hüküm (hakimlik, peygamberlik, hükümdarlık) ve ilim verdik; onu, çirkin
işler yapmakta olan memleketten kurtardık. Zira onlar (o memleketin
halkı), gerçekten fena işler yapan kötü bir kavimdi.
[21.75] Onu (Lût'u)
rahmetimize
[21.76] Daha önce Nuh da
dua etmiş, biz onun duasını
[21.77] Onu, âyetlerimizi
inkâr
[21.78] Davud ve
Süleyman'ı da (an). Bir zaman, bir ekin konusunda hüküm veriyorlardı:
bir gurup insanın koyun sürüsü, geceleyin başıboş bir
vaziyette bu ekinin içine dağılıp ziyan vermişti. Biz
onların hükmünü görüp bilmekte idik.
[21.79] Böylece bunu (bu
fetvayı) Süleyman'a biz anlatmıştık. Biz, onların her
birine hüküm (hükümdarlık, peygamberlik) ve ilim verdik. Kuşları
ve tesbih
[21.80] Ona, savaş
sıkıntılarınızdan sizi koruması için zırh
yapmayı öğrettik. Artık şükredecek misiniz?
[21.81] Süleyman'ın
emrine de kasırga (gibi esen) rüzgârı verdik; onun emriyle içinde
bereketler yarattığımız yere doğru eserdi. Biz
herşeyi biliriz.
[21.82] Şeytanlar
arasından da, onun için dalgıçlık
[21.83] Eyyub'u da (an). Hani
Rabbine: "Başıma bu dert geldi. Sen, merhametlilerin en
merhametlisisin" diye niyaz etmişti.
[21.84] Bunun üzerine biz,
tarafımızdan bir rahmet ve kulluk edenler için bir hatıra olmak
üzere onun duasını
[21.85] İsmail'i,
İdris'i ve Zülkifi de (yâdet). Hepsi de sabreden kimselerdendi.
[21.86] Onları
rahmetimize
[21.87] Zünnûn'u da (Yunus'u
da zikret). O öfkeli bir halde geçip gitmişti; bizim kendisini asla
sıkıştırmayacağımızı zannetmişti.
Nihayet karanlıklar içinde: "Senden başka hiçbir tanrı
yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden oldum!" diye niyaz
etti.
[21.88] Bunun üzerine onun
duasını
[21.89] Zekeriyya'yı da
(an). Hani o, Rabbine şöyle niyaz etmişti: Rabbim!
[21.90] Biz onun da
duasını
[21.91] Irzını
iffetle korumuş olanı (Meryem'i de an.) Biz ona ruhumuzdan üfledik;
onu ve oğlunu cümle âlem için bir ibret kıldık.
[21.92] Hakikaten bu (bütün
peygamberler ve onlara iman edenler) bir tek ümmet olarak sizin ümmetinizdir.
Ben de sizin Rabbinizim. Öyle ise bana kulluk edin.
[21.93] (İnsanlar) kendi
aralarında (din ve devlet) işlerinin birliğini bozdular. Halbuki
hepsi bize döneceklerdir.
[21.94] Bu durumda her kim
mümin olarak iyi davranışlar yaparsa onun çabasını
görmezlikten gelmek olmaz. Zira biz onu yazmaktayız.
[21.95] Helâk ettiğimiz
bir belde için artık (yeniden mâmur olmak) imkânsızdır; çünkü
onlar geri dönemeyeceklerdir.
[21.96] Nihayet Ye'cûc ve
Me'cûc (sedleri) açıldığı ve onlar her tepeden akın
ettiği zaman;
[21.97] Ve gerçek vaad
(ölüm, kıyamet) yaklaşınca, birden, inkâr edenlerin
gözleri donakalır! "Yazıklar olsun bize! (derler),
gerçekten biz, bu durumdan habersizmişiz; hatta biz zalim
kimselermişiz."
[21.98] Siz ve Allah'ın
dışında taptığınız şeyler cehennem
yakıtısınız. Siz oraya gireceksiniz.
[21.99]
[21.100] Orada onlara inim
inim inlemek düşer. Yine onlar orada (hiçbir iyi haber) duymazlar.
[21.101]
Tarafımızdan kendilerine güzel âkıbet takdir edilmiş
olanlara gelince, işte bunlar cehennemden uzak tutulurlar.
[21.102] Bunlar onun
uğultusunu duymazlar; gönüllerinin dilediği nimetler içinde
ebedî kalırlar.
[21.103] En büyük dehşet
dahi onları tasalandırmaz. Melekler kendilerini şöyle
karşılar: İşte bu size vâdedilmiş olan (mutlu)
gününüzdür.
[21.104] (Düşün o) günü
ki, yazılı kâğıtların tomarını dürer gibi
göğü toplayıp düreriz. Tıpkı ilk yaratmaya
başladığımız gibi onu tekrar o hale getiririz. (Bu,)
üzerimize aldığımız bir vaad oldu. Biz, (vâdettiğimizi)
yaparız.
[21.105] Andolsun Zikir'den
sonra Zebur'da da: "Yeryüzüne iyi kullarım vâris olacaktır"
diye yazmıştık.
[21.106] İşte bunda,
(bize) kulluk
[21.107] (Resûlüm!) Biz seni
ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.
[21.108] De ki: Bana sadece,
sizin ilâhınızın ancak bir tek Allah olduğu vahyedildi.
Hâla müslüman olmayacak mısınız?
[21.109]
[21.110] Şüphesiz Allah
sözün açığını da bilir, gizli
tuttuklarınızı da bilir.
[21.111] Bilmiyorum, belki de
o (azabın ertelenmesi), sizi denemek ve bir zamana kadar sizi
(imkânlardan) faydalandırmak içindir.
[21.112] (Muhammed:) Rabbim!
(Onlar hakkında) adaletinle hükmünü ver. Bizim Rabbimiz Rahmân'dır.
Sizin anlattıklarınıza karşı yardımı
umulandır, dedi.
Hacc Sûresi
Eûzübillâhimineşşeytânirracîm Bismillâhirrahmânirrahîm
[22.1] Ey insanlar!
Rabbinizden korkun! Çünkü kıyamet vaktinin depremi müthiş bir
şeydir!
[22.2] Onu
gördüğünüz gün, her emzikli kadın emzirdiği çocuğu
unutur, her gebe kadın çocuğunu düşürür. İnsanları da
sarhoş bir halde görürsün. Oysa onlar sarhoş değillerdir;
fakat Allah'ın azabı çok dehşetlidir!
[22.3] İnsanlardan,
bilgisi olmaksızın Allah hakkında tartışmaya giren ve
her inatçı şeytana uyan birtakım kimseler vardır.
[22.4] Onun (şeytan)
hakkında şöyle yazılmıştır: Kim onu
yoldaş edinirse bilsin ki (şeytan) kendisini saptıracak ve
alevli ateşin azabına sürükleyecektir.
[22.5] Ey insanlar!
[22.6] Çünkü Allah
hakkın ta kendisidir; O, ölüleri diriltir; yine O, her şeye
hakkıyla kadirdir.
[22.7] Kıyamet vakti de
gelecektir; bunda şüphe yoktur. Ve Allah kabirlerdeki kimseleri diriltip
kaldıracaktır.
[22.8] İnsanlardan
bazısı, bir bilgisi, bir rehberi ve (vahye dayanan)
aydınlatıcı bir kitaba dayanmaksızın, Allah
hakkında tartışır.
[22.9] Allah yolundan
saptırmak için yanını eğip bükerek (kibir ve azamet içinde)
Allah hakkında tartışmaya kalkar. Onun için dünyada bir rezillik
vardır; kıyamet gününde ise ona yakıcı azabı
tattıracağız.
[22.10] İşte bu,
önceden yapıp ettiklerin yüzündendir (denilir). Elbette Allah
kullarına haksızlık edici değildir.
[22.11] İnsanlardan kimi
Allah'a yalnız bir yönden kulluk eder. Şöyle ki: Kendisine
bir iyilik dokunursa buna pek memnun olur, bir de musibete uğrarsa çehresi
değişir (dinden yüz çevirir). O, dünyasını da, ahiretini de
kaybetmiştir. İşte bu, apaçık ziyanın ta kendisidir.
[22.12] O, Allah'ı
bırakıp, kendisine ne faydası, ne de zararı dokunacak olan
şeylere yalvarır. Bu, (haktan) büsbütün uzak olan
sapıklığın ta kendisidir.
[22.13] O, zararı
faydasından daha (akla) yakın olan bir varlığa
yalvarır. O (yalvardığı), ne kötü bir
yardımcı, ne kötü bir dosttur!
[22.14] Muhakkak ki Allah,
iman edip iyi davranışlarda bulunan kimseleri, zemininden
ırmaklar akan cennetlere
[22.15] Her kim,
Allah'ın, dünya ve ahirette ona (Resûlüne) asla yardım
etmeyeceğini zannetmekte ise, (Allah ona yardım ettiğine
göre) artık o kimse tavana bir ip atsın; (boğazına
geçirsin); sonra da (ayağını yerden) kessin! Şimdi bu kimse
baksın! Acaba, hilesi (bu yaptığı), öfke duyduğu
şeyi (Allah'ın Peygamber'e yardımını) gerçekten
engelleyecek mi?
[22.16] İşte
böylece biz o Kur'an'ı açık seçik âyetler halinde indirdik.
Gerçek şu ki Allah dilediği kimseyi doğru yola sevkeder.
[22.17] Mümin olanlar, yahudi
olanlar, sâbiîler, hıristiyanlar, mecûsîler ve müşrik olanlara gelince,
muhakkak ki Allah, bunlar arasında kıyamet gününde (ayrı
ayrı) hükmünü verir. Çünkü Allah her şeyi hakkıyla
bilendir.
[22.18] Görmez misin ki,
göklerde olanlar ve yerde olanlar, güneş, ay, yıldızlar,
dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların birçoğu Allah'a
secde ediyor; birçoğunun üzerine de azap hak olmuştur. Allah kimi hor
ve hakir kılarsa, artık onu değerli kılacak bir kimse
yoktur. Şüphesiz Allah dilediğini yapar.
[22.19] Şu iki gurup,
Rableri hakkında çekişen iki hasımdır: İmdi, inkâr
edenler için ateşten bir elbise biçilmiştir. Onların
başlarının üstünden kaynar su dökülecektir!
[22.20] Bununla,
karınlarının içindeki (organlar) ve derileri eritilecektir!
[22.21] Bir de onlar için
demir kamçılar vardır!
[22.22] Izdıraptan
dolayı oradan her çıkmak istediklerinde, oraya geri
döndürülürler ve: "Tadın bu yakıcı azabı!"
(denilir).
[22.23] Muhakkak ki Allah,
iman edip iyi davranışlarda bulunanları, zemininden
ırmaklar akan cennetlere
[22.24] Ve onlar, sözün
en güzeline yöneltilmişler, övgüye lâyık olan Allah'ın
yoluna iletilmişlerdir.
[22.25] İnkâr edenler,
Allah'ın yolundan ve -yerli, taşralı- bütün insanlara eşit
(kıble veya mâbed) kıldığımız Mescid-i Harâm'dan
(insanları) alıkoymaya kalkanlar (şunu bilmeliler ki) kim orada
(böyle) zulüm ile haktan sapmak isterse ona acı azaptan
tattırırız.
[22.26] Bir zamanlar
İbrahim'e Beytullah'ın yerini hazırlamış ve (ona
şöyle demiştik): Bana hiçbir şeyi eş tutma; tavaf
edenler, ayakta ibadet edenler, rükû ve secdeye varanlar için evimi temiz tut.
[22.27] İnsanlar
arasında haccı ilân et ki,gerek yaya olarak, gerekse nice uzak yoldan
gelen argın develer üzerinde
[22.28] Ta ki kendilerine ait
bir takım yararları yakînen görmeleri, Allah'ın kendilerine
rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belli
günler de Allah'ın ismini ansanlar . Artık ondan hem kendiniz
yeyin,hem de yoksula, fakire yedirin.
[22.29] Sonra kirlerini
gidersinler; adaklarını yerine getirsinler ve o Eski Ev'i (Kâbe'yi)
tavaf etsinler.
[22.30] Durum böyle. Her
kim, Allah'ın emir ve yasaklarına saygı gösterirse, bu,
Rabbinin katında kendisi için daha hayırlıdır. (Haram
olduğu) size okunanların dışında kalan hayvanlar size
helâl kılındı. O halde, pislikten, putlardan sakının;
yalan sözden sakının.
[22.31] Kendisine ortak
koşmaksızın Allah'ın hanifleri (O'nun birliğini
tanıyan müminler olun). Kim Allah'a ortak koşarsa sanki o,
gökten düşüp parçalanmış da kendisini kuşlar
kapmış, yahut rüzgâr onu uzak bir yere sürüklemiş (bir nesne)
gibidir.
[22.32] Durum öyledir.
Her kim Allah'ın hükümlerine saygı gösterirse, şüphesiz bu,
kalplerin takvâsındandır.
[22.33] Onlarda
(kurbanlık hayvanlarda veya hac fiillerinde) sizin için belli bir süreye
kadar birtakım yararlar vardır. Sonra bunların varacakları
(biteceği) yer, Eski Ev'e (Kâbe'ye) kadardır.
[22.34] Biz, her ümmete
-(Kurban kesmeye uygun) hayvan cinsinden kendilerine rızık olarak
verdiklerimiz üzerine Allah'ın adını ansınlar diye- kurban
kesmeyi gerekli kıldık. İmdi, İlâhınız, bir tek
İlah'tır. Öyle ise, O'na teslim olun. (Ey Muhammed!) O
ihlâslı ve mütevazi insanları müjdele!
[22.35] Onlar öyle
kimseler ki, Allah anıldığı zaman kalpleri titrer;
başlarına gelene sabrederler, namaz kılarlar ve kendilerine
rızık olarak verdiğimiz şeylerden (Allah için) harcarlar.
[22.36] Biz, büyük baş
hayvanları da sizin için Allah'ın (dininin) işaretlerinden
(kurban) kıldık. Onlarda sizin için hayır vardır. Şu
halde onlar, ayakları üzerine dururken üzerlerine Allah'ın ismini
anınız (ve kurban ediniz). Yan üstü yere düştüklerinde ise,
artık (canı çıktığında) onlardan hem kendiniz
yeyin, hem de ihtiyacını gizleyen-gizlemeyen fakirlere yedirin. İşte
bu hayvanları biz, şükredesiniz diye sizin istifadenize verdik.
[22.37] Onların ne etleri
ne de kanları Allah'a ulaşır; fakat O'na sadece sizin
takvânız ulaşır. Sizi hidayete erdirdiğinden dolayı
Allah'ı büyük tanıyasınız diye O, bu hayvanları
böylece sizin istifadenize verdi. (Ey Muhammed!) Güzel davrananları müjdele!
[22.38] Allah, iman edenleri
korur. Şu da muhakkak ki Allah, hain ve nankör olan herkesi
sevgisinden mahrum eder.
[22.39] Kendileriyle
savaşılanlara (müminlere), zulme uğramış olmaları
sebebiyle, (savaş konusunda) izin verildi. Şüphe yok ki Allah, onlara
yardıma mutlak surette kadirdir.
[22.40] Onlar, başka
değil, sırf "Rabbimiz Allah'tır" dedikleri için
haksız yere yurtlarından çıkarılmış kimselerdir.
Eğer Allah, bir kısım insanları (kötülüklerini)
diğer bir kısmı ile defedip önlemeseydi, mutlak surette,
içlerinde Allah'ın ismi bol bol anılan manastırlar, kiliseler,
havralar ve mescidler yıkılır giderdi. Allah, kendisine (kendi
dinine) yardım edenlere muhakkak surette yardım eder. Hiç
şüphesiz Allah, güçlüdür, galiptir.
[22.41] Onlar (o müminler) ki,
[22.42] (Resûlüm!)
[22.43] İbrahim'in kavmi
de, Lût'un kavmi de (peygamberlerini) yalanladılar.
[22.44] (Şuayb'ın
kavmi olan) Medyen halkı da(Şûayb'ı) yalanladılar. Musa da
yalanlanmıştı. İşte ben o kâfirlere süre tanıdım,
sonra onları yakaladım. Nasıl oldu benim onları reddim
(cezalandırmam)!
[22.45] Nitekim, birçok
memleket vardı ki, o memleket (halkı) zulmetmekte iken, biz
onları helâk ettik. Şimdi o ülkelerde duvarlar, (çökmüş)
tavanların üzerine yıkılmıştır. Nice
kullanılmaz hale gelmiş kuyular ve (ıssız kalmış)
ulu saraylar vardır.
[22.46] (
[22.47] (Resûlüm!) Onlar
senden azabın çabuk gelmesini istiyorlar. Allah vâdinden asla dönmez.
Muhakkak ki, Rabbinin nezdinde bir gün sizin saymakta olduklarınızdan
bin yıl gibidir.
[22.48] Nice ülkeler var ki,
zulmedip dururlarken onlara mühlet verdim. Sonunda onları yakaladım.
Dönüş yalnız banadır.
[22.49] De ki: Ey insanlar!
Ben ancak sizin için apaçık bir uyarıcıyım.
[22.50] İman edip sâlih
ameller işleyen kimseler için mağfiret ve bol rızık
vardır.
[22.51] Ayetlerimiz hakkında
(onları tesirsiz kılmak için) birbirlerini geri
bırakırcasına yarışanlara gelince, işte bunlar,
cehennemliklerdir.
[22.52] (Ey Muhammed!) Biz,
senden önce hiçbir resûl ve nebî göndermedik ki, o, bir temennide
bulunduğunda, şeytan onun dileğine ille de (beşerî arzular)
katmaya kalkışmasın. Ne var ki Allah, şeytanın
katacağı şeyi iptal eder. Sonra Allah, kendi âyetlerini
(lafız ve mana bakımından) sağlam olarak yerleştirir.
Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
[22.53] (Allah,
şeytanın böyle yapmasına müsaade eder ki) kalplerinde
hastalık olanlar ve kalpleri katılaşanlar için,
şeytanın kattığı şeyi bir deneme (vesilesi)
yapsın. Zalimler, gerçekten (haktan) oldukça uzak bir ayrılık
içindedirler.
[22.54] Bir de, kendilerine
ilim verilenler., onun (Kur'an'ın) hakikaten Rabbin tarafından
gelmiş bir gerçek olduğunu bilsinler de ona inansınlar, bu
sayede kalpleri huzur ve tatmine kavuşsun. Şüphesiz ki Allah, iman
edenleri, kesinlikle dosdoğru bir yola yöneltir.
[22.55] İnkâr edenler,
kendilerine o saat ansızın gelinceye, yahut da (kendileri için
hayır yönünden) kısır bir günün azabı gelinceye kadar
onun (Kur'an) hakkında hep şüphe içindedirler.
[22.56] O gün, mülk
Allah'ındır. İnsanlar arasında hüküm verir. (Bu hüküm
gereği) iman edip iyi davranışlarda bulunanlar Naîm
cennetlerinin içindedirler.
[22.57] İnkâr edip
âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar için alçaltıcı
bir azap vardır.
[22.58] Allah yolunda hicret
edip sonra öldürülen yahut ölenleri hiç şüphesiz Allah güzel bir
rızıkla rızıklandıracaktır. Şüphesiz Allah,
evet O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.
[22.59] Allah onları,
herhalde memnun kalacakları bir girilecek yere sokacaktır. Allah,
kesinlikle tam bir bilgi sahibidir, halîmdir.
[22.60] İşte
böyle. Her kim, kendisine verilen eziyetin dengi ile
karşılık verir de, bundan sonra kendisine yine bir tecavüz ve
zulüm vaki olursa, emin olmalıdır ki, Allah ona mutlaka yardım
edecektir. Hakikaten Allah çok bağışlayıcı ve mağfiret
edicidir.
[22.61] Böylece (Allah,
haksızlığa uğrayana yardım edecektir ve buna
kadirdir). Çünkü Allah, geceyi gündüze katar, gündüzü geceye katar.
Şu da muhakkak ki Allah, hakkıyla işiten ve görendir.
[22.62] Böyledir.
Çünkü Allah, hakkın ta kendisidir. O'nun dışındaki
taptıkları ise bâtılın ta kendisidir. Gerçek şu ki
Allah, evet O, uludur, büyüktür.
[22.63] Görmedin mi,
Allah, gökten yağnmur indirdi de bu sayede yeryüzü yeşeriyor.
Gerçekten Allah çok lütufkârdır. (her şeyden) haberdardır.
[22.64] Göklerde ve yerde
ne varsa O'nundur. Hakikaten Allah, yalnız O zengindir, övgüye
değerdir.
[22.65] Görmedin mi,
Allah, yerdeki eşyayı ve emri uyarınca denizde yüzen gemileri
sizin hizmetinize verdi. Göğü de, kendi izni olmadıkça yer
üzerine düşmekten korur. Çünkü Allah, insanlara çok şefkatli
ve çok merhametlidir.
[22.66] O, (önce) size
hayat veren, sonra sizi öldürecek, sonra yine diriltecek olandır.
Gerçekten insan, çok nankördür.
[22.67] Biz, her ümmete,
uygulamakta oldukları bir ibadet tarzı gösterdik. Öyle ise
onlar (ehl-i kitap) bu işte seninle çekişmesinler. Sen, Rabbine davet
et. Zira sen, hakikaten dosdoğru bir yoldasın.
[22.68]
[22.69] Allah kıyamet
gününde, ihtilâf etmekte olduğunuz konulara dair aranızda hüküm verecektir.
[22.70] Bilmez misin ki,
Allah, yerde ve gökte ne varsa bilir? Bu, bir kitapta (levh-i mahfuzda)
mevcuttur. Bu (eşya ve olayların bilgisine sahip olmak), Allah için
çok kolaydır.
[22.71] Onlar, Allah'ı
bırakıp, Allah'ın kendisine hiçbir delil indirmediği,
kendilerinin dahi hakkında bilgi sahibi olmadıkları şeylere
tapıyorlar. Zalimlerin hiç yardımcısı yoktur.
[22.72] Âyetlerimiz
açık açık kendilerine okunduğunda, kâfirlerin suratlarında
hoşnutsuzluk sezersin. Onlar, kendilerine âyetlerimizi okuyanların
neredeyse üzerlerine saldırırlar. De ki: Size bundan (bu öfke ve
huzursuzluğunuzdan) daha kötüsünü bildireyim mi? Cehennem! Allah, onu
kâfirlere (ceza olarak) bildirdi. O, ne kötü sondur!
[22.73] Ey insanlar! (Size)
bir misal verildi; şimdi onu dinleyin: Allah'ı bırakıp da
yalvardıklarınız (taptıklarınız) bunun için bir
araya gelseler bile bir sineği dahi yaratamazlar. Sinek onlardan bir
şey kapsa, bunu ondan geri de alamazlar. İsteyen de âciz, kendinden
istenen de!
[22.74] Onlar, (Bu âciz
putları Allah'a ortak koşmak suretiyle) Allah'ın kadrini
hakkıyla bilemediler. Hiç şüphesiz Allah, çok kuvvetlidir, çok
üstündür.
[22.75] Allah meleklerden de
elçiler seçer, insanlardan da. Şüphesiz Allah işitendir,
görendir.
[22.76] Onların
önlerindekini de, arkalarındakini de (yaptıklarını da,
yapacaklarını da) bilir. Bütün işler Allah'a döndürülür.
[22.77] Ey iman edenler! Rükû
edin; secdeye kapanın; Rabbinize ibadet edin; hayır işleyin ki
kurtuluşa eresiniz.
[22.78] Allah uğrunda,
hakkını vererek cihad edin. O, sizi seçti; din hususunda üzerinize
hiçbir zorluk yüklemedi; babanız İbrahim'in dininde (de
böyleydi). Peygamberin size şahit olması, sizin de insanlara
şahit olmanız için, O, gerek daha önce (gelmiş kitaplarda),
gerekse bunda (Kur'an'da) size "müslümanlar" adını verdi.
Öyle ise namazı kılın; zekâtı verin ve Allah'a
sımsıkı sarılın. O, sizin mevlânızdır. Ne
güzel mevlâdır, ne güzel yardımcıdır!