Part 21
[29.46] İçlerinden
zulmedenleri bir yana, ehl-i kitapla ancak en güzel
yoldan mücadele edin ve deyin ki: Bize indirilene de, size indirilene de iman
ettik. Bizim Tanrımız da sizin Tanrınız
da birdir ve biz O'na teslim olmuşuzdur.
[29.47]
(Resûlüm!)
İşte böylece
[29.48] Sen bundan önce
ne bir yazı okur, ne de elinle onu yazardın. Öyle olsaydı,
bâtıla uyanlar kuşku duyarlardı.
[29.49] Hayır, o
(Kur'an), kendilerine ilim verilenlerin sînelerinde (yer
[29.50] "Ona Rabbinden
(başkaca) mucizeler indirilmeli değil miydi?" derler. De ki:
Mucizeler ancak Allah'ın katındadır. Ben ise sadece apaçık
bir uyarıcıyım.
[29.51] Kendilerine okunmakta
olan Kitab'ı
[29.52] De ki: Benimle sizin
aranızda şahit olarak Allah yeter. O, göklerde ve yerde ne varsa
bilir. Bâtıla inanıp Allah'ı inkâr edenler (var ya), işte
ziyana uğrayacaklar onlardır.
[29.53] Senden, azabı
çarçabuk (getirmeni) istiyorlar.
[29.54] (Evet) senden
azabı çarçabuk (getirmeni) istiyorlar. Hiç şüpheleri olmasın, cehennem
kâfirleri çepeçevre kuşatacaktır.
[29.55] O günde azap,
onları hem üstlerinden hem ayaklarının altından saracak ve
Allah (onlara): "Yaptıklarınızı (cezasını)
tadın!" diyecektir.
[29.56] Ey iman
[29.57] Her can ölümü
tadacaktır. Sonunda bize döndürüleceksiniz.
[29.58] İman edip güzel
işler yapanları, (evet) muhakkak ki onları, içinde ebedî kalmak
üzere altlarından ırmaklar akan cennet köşklerine
yerleştireceğiz. (Böyle iyi) işler yapanların
mükâfatı ne güzeldir!
[29.59] Onlar, sabreden
kimselerdir ve yalnız Rablerine güvenip dayanmaktadırlar.
[29.60] Nice canlı var
ki, rızkını (yanında) taşımıyor. Onlara da
size de rızık veren Allah'tır. O, her şeyi işitir ve
bilir.
[29.61] Andolsun ki onlara:
"Gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı buyruğu
altında tutan kimdir?" diye sorsan, mutlaka, "Allah"
derler. O halde nasıl (haktan) çevrilip döndürülüyorlar?
[29.62] Allah rızkı
kullarından dilediğine bol bol verir, dilediğine de kısar.
Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilendir.
[29.63] Andolsun ki onlara:
"Gökten su indirip onunla ölümünün ardından yeryüzünü
canlandıran kimdir?" diye sorsan, mutlaka, "Allah" derler.
De ki: (Öyleyse) hamd da Allah'a mahsustur. Fakat onların çoğu
(söyledikleri üzerinde) düşünmezler.
[29.64] Bu dünya hayatı
sadece bir eğlenceden, bir oyundan ibarettir. Ahiret yurduna (oradaki
hayata) gelince, işte asıl yaşama odur. Keşke bilmiş
olsalardı!
[29.65] Gemiye bindikleri zaman,
dini yalnız O'na has kılarak (ihlâsla) Allah'a yalvarırlar.
Fakat onları sâlimen karaya çıkarınca, bir bakarsın ki,
(Allah'a) ortak koşmaktadırlar.
[29.66] Kendilerine
verdiklerimize karşı nankörlük etsinler ve sefa sürsünler
bakalım! Ama yakında bilecekler!
[29.67] Çevrelerinde
insanlar kapılıp götürülürken, bizim (Mekke'yi) güven içinde
kudsî bir yer yaptığımızı görmediler mi? Hâla
bâtıla inanıp Allah'ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?
[29.68] Allah'a
karşı yalan uyduran yahut kendisine hak gelmişken onu yalan
sayandan daha zalimi kimdir? Cehennemde kâfirlere yer mi yok!
[29.69] İşte biz, bu
temsilleri insanlar için getiriyoruz; fakat onları ancak bilenler
düşünüp anlayabilir.
Rûm Sûresi
Eûzübillâhimineşşeytânirracîm Bismillâhirrahmânirrahîm
[30.1] Elif. Lâm. Mîm.
[30.2] Rumlar, yenildi.
[30.3] Arapların
bulunduğu bölgeye en yakın bir yerde onlar, Halbuki onlar, bu
yenilgilerinden sonra birkaç yıl içinde galip geleceklerdir.
[30.4] Onların bu
yenilgilerinden önce de sonra da emir Allah'ındır. O gün
müminler de Allah'ın yardımıyla sevineceklerdir.
[30.5] Allah, dilediğine
yardım eder,galip kılar. O, mutlak güç sahibidir, çok esirgeyicidir.
[30.6] (Bu) Allah'ın
vâdettiğidir. Allah vâdinden caymaz; fakat insanların çoğu
bilmezler.
[30.7] Onlar, dünya hayatının
görünen yüzünü bilirler. Ahiretten ise, onlar tamamen gafildirler.
[30.8] Kendi kendilerine,
Allah'ın, gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları
ancak hak olarak ve muayyen bir süre için yarattığını hiç
düşünmediler mi? İnsanların birçoğu, Rablerine
kavuşmayı gerçekten inkâr, etmektedirler.
[30.9] Onlar, yeryüzünde gezip
de kendilerinden öncekilerin âkıbetlerinin nice olduğuna
bakmadılar mı? Ki onlar, kendilerinden daha güçlü idiler; yeryüzünü
kazıp altüst etmişler, onu bunların imar ettiklerinden daha çok
imar etmişlerdi. Peygamberleri, onlara da nice açık deliller
getirmişlerdi. Zaten Allah onlara zulmedecek değildi; fakat onlar
kendi kendilerine zulmetmekteydiler.
[30.10] Sonunda, Allah'ın
âyetlerini yalan sayarak ve onları alaya alarak kötülük
yapanların âkıbetleri pek fena oldu.
[30.11] Allah, ilkin mahlûkunu
yaratır, (ölümden) sonra da bunu (yaratmayı), tekrarlar. Sonunda
hep O'na döndürüleceksiniz.
[30.12] Kıyametin
kopacağı gün, günahkârlar (ümitsizlik içinde) susacaklardır.
[30.13] (Allah'a
koştukları) ortaklarından kendilerine hiçbir şefaatçı
çıkmayacaktır. Zaten onlar, ortaklarını da inkâr
edeceklerdir.
[30.14] Kıyamet
kopacağı gün, işte o gün (müminlerle inkârcılar)
birbirlerinden ayrılacaklardır.
[30.15] İman edip iyi
işler yapanlara gelince, onlar, cennette nimetlere ve sevince mazhar
olacaklardır.
[30.16] İnkâr edenler,
âyetlerimizi ve ahiret buluşmasını yalan sayanlar ise, işte
onlar azapla yüzyüze bırakılacaklardır.
[30.17] Haydi siz, akşama
ulaştığınızda (akşam ve yatsı vaktinde)
sabaha kavuştuğunuzda, gündüzün sonunda ve öğle vaktine
eriştiğinizde Allah'ı tesbih edin (namaz kılın), ki
göklerde ve yerde hamd O'na mahsustur.
[30.18] Haydi siz, akşama
ulaştığınızda (akşam ve yatsı vaktinde)
sabaha kavuştuğunuzda, gündüzün sonunda ve öğle vaktine
eriştiğinizde Allah'ı tesbih edin (namaz kılın), ki
göklerde ve yerde hamd O'na mahsustur.
[30.19] Ölüden diriyi,
diriden de ölüyü O çıkarıyor; yeryüzünü ölümünün
ardından O canlandırıyor. İşte siz de
(kabirlerinizden) böyle çıkarılacaksınız.
[30.20] Sizi topraktan
yaratması, O'nun (varlığının) delillerindendir. Sonra
siz, (her tarafa) yayılan insanlar oluverdiniz.
[30.21] Kaynaşmanız
için size kendi (cinsi)nizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve
merhamet peydâ etmesi de O'nun (varlığının) delillerindendir.
Doğrusu bunda, iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır.
[30.22] O'nun delillerinden
biri de, gökleri ve yeri yaratması, lisanlarınızın ve
renklerinizin değişik olmasıdır. Şüphesiz bunda
bilenler için (alınacak) dersler vardır.
[30.23] Gece olsun gündüz
olsun, uyumanız ve Allah'ın lütfundan (nasibinizi) aramanız da
O'nun (varlığının) delillerindendir. Gerçekten bunda,
işiten bir kavim için ibretler vardır.
[30.24] Yine O'nun
delillerindendir ki, size korku ve ümit vermek üzere şimşeği
gösteriyor, gökten su indirip ölümünün ardından arzı
onunla diriltiyor. Doğrusu bunda, aklını kullanan bir kavim için
(alınacak) dersler vardır.
[30.25] Göğün ve
yerin O'nun buyruğu ile durması da O'nun
(varlığının) delillerindendir. Sonra sizi topraktan bir çağırdı
mı hemen (kabirlerinizden) çıkıverirsiniz.
[30.26] Göklerde ve yerde
olanlar hep O'nundur. Hepsi O'na boyun eğmiştir.
[30.27] İlkin mahlûkunu
yaratıp (ölümden) sonra bunu (yaratmayı) tekrarlayan O'dur, ki
bu, O'nun için pek kolaydır. Göklerde ve yerde (tecelli
[30.28] Allah size kendinizden
bir temsil getirmektedir: Mülkiyetiniz altında bulunan köleler
içinde, size verdiğimiz rızıklarda -birbirinizden
çekindiğiniz gibi kendilerinden çekineceğiniz derecede sizinle
eşit (haklara sahip)- ortaklarınız var mı? İşte
biz âyetlerimizi, aklını kullanacak bir kavim için böylece
açıklıyoruz.
[30.29] Gel gör ki
haksızlık edenler, bilgisizce kötü arzularına uydular.
Allah'ın saptırdığını kim doğru yola
eriştirebilir? Onlar için herhangi bir yardımcı yoktur.
[30.30] (Resûlüm!) Sen yüzünü
hanîf olarak dine, Allah insanları hangi fıtrat üzere
yaratmış ise ona çevir. Allah'ın yaratışında
değişme yoktur. İşte dosdoğru din budur; fakat
insanların çoğu bilmezler.
[30.31] Hepiniz O'na
yönelerek O'na karşı gelmekten sakının, namazı
kılın; müşriklerden olmayın.
[30.32] Dinlerini parçalayan
ve bölük bölük olanlardan (olmayın. Bunlardan) her fırka,
kendilerinde olan ile böbürlenmektedir.
[30.33] İnsanların
başına bir sıkıntı gelince, Rablerine yönelerek
O'na yalvarırlar. Sonra Allah, katından onlara bir rahmet (nimet ve
bolluk) tattırınca, bakarsınız ki onlardan bir gurup yine
Rablerine ortak koşuyorlar.
[30.34] Kendilerine
verdiklerimize nankörlük etsinler bakalım! Haydi sefa sürün; ama
yakında bileceksiniz!
[30.35] Yoksa onlara bir kesin
delil indirdik de, o delil, müşrik olmalarını mı
söylüyor?
[30.36] İnsanlara bir
rahmet tattırdığımızda ona sevinirler. Şayet
yaptıklarından ötürü başlarına bir fenalık gelse
hemen ümitsizlige düşüverirler.
[30.37] Görmediler mi ki
Allah, rızkı dilediğine bol bol vermekte, dilediğininkini
de daraltmaktadır. Şüphesiz imanlı bir kavim için bunda ibretler
vardır.
[30.38] O halde sen, akrabaya,
yoksula, yolda kalmışa hakkını ver. Allah'ın
rızasını isteyenler için bu, en iyisidir. İşte onlar
kurtuluşa erenlerdir.
[30.39] İnsanların
mallarında artış olsun diye verdiğiniz herhangi bir faiz,
Allah katında artmaz. Allah'ın rızasını isteyerek
verdiğiniz zekâta gelince, işte zekât veren o kimseler, evet onlar
(sevaplarını ve mallarını) kat kat
arttıranlardır.
[30.40] Allah, (o yüce
varlıktır) ki sizi yaratmış, sonra
rızıklandırmıştır; sonra O,
hayatınızı sona erdirecek, daha sonra da sizi (tekrar)
diriltecektir. Peki sizin (Allah'a eş tuttuğunuz)
ortaklarınız içinde bunlardan birini yapabilecek var mı? Allah
onların ortak koştuklarından münezzehtir ve yücedir.
[30.41] İnsanların
bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu, ki
Allah yaptıklarının bir kısmını onlara
tattırsın; belki de (tuttukları kötü yoldan) dönerler.
[30.42] (Resûlüm!) De ki:
Yeryüzünde gezip dolaşın da, daha öncekilerin âkıbetleri
nice oldu, görün. Onların çoğu müşrik idi.
[30.43] Allah katından,
dönüşü olmayan bir gün (kıyamet günü) gelmeden önce
yönünü o gerçek dine çevir! O gün (insanlar) bölük bölük
ayrılacaklardır.
[30.44] Kim inkâr ederse,
inkârı kendi aleyhine olur. İyi işler yapanlara gelince, onlar
da kendileri için (cennetteki yerlerini) hazırlamış olurlar.
[30.45] Zira Allah, iman edip
iyi işler yapanlara kendi lütfundan karşılık verecektir.
Şüphesiz O, kâfirleri sevmez.
[30.46] Size rahmetinden
tattırsın, emriyle gemiler yüzsün, fazlından (nasibinizi)
arayasınız ve şükredesiniz diye (hayat ve bereket) müjdecileri
olarak rüzgârları göndermesi de Allah'ın (varlık ve
kudretinin) delillerindendir.
[30.47] Andolsun ki, biz
senden önce kendi kavimlerine nice peygamberler gönderdik de onlara
açık deliller getirdiler. (Onları dinlemeyip) günaha dalanların
ise cezalarını hakkıyla vermişizdir. Müminlere yardım
etmek de bize düşer.
[30.48] Allah O'dur ki,
rüzgârları gönderir, bunlar da bulutu kaldırır. Derken,
Allah onu gökte dilediği gibi yayar ve parça parça eder; nihayet
arasından yağmurun çıktığını görürsün.
Allah dilediği kullarına yağmuru nasip edince, onlar
seviniverirler.
[30.49] 0ysa onlar, daha
önce, üzerlerine yağmur yağdırılmasından iyice
ümitlerini kesmişlerdi.
[30.50] Allah'ın
rahmetinin eserlerine bir bak: Arzı, ölümünün ardından
nasıl diriltiyor! Şüphesiz O, ölüleri de mutlaka diriltecektir.
O, her şeye kadirdir.
[30.51] Andolsun ki, bir
rüzgâr göndersek de onu (ekini) sararmış görseler,
ardından muhakkak nankörlüğe başlarlar.
[30.52] (Resûlüm!) Elbette sen
ölülere duyuramazsın; arkalarını dönüp giderlerken
sağırlara o daveti işittiremezsin.
[30.53] Körleri de
sapıklıklarından (vazgeçirip) doğru yola iletemezsin. Ancak
teslimiyet göstererek âyetlerimize iman edenlere duyurabilirsin.
[30.54] Sizi güçsüz yaratan,
sonra güçsüzlügün ardından kuvvet veren ve sonra kuvvetin ardından
güçsüzlük ve ihtiyarlık veren, Allah'tır. O, dilediğini
yaratır. O, hakkıyla bilendir, üstün kudret sahibidir.
[30.55] Kıyamet
koptuğu gün, günahkârlar, (dünyada) ancak pek kısa bir süre
kaldıklarına yemin ederler. İşte onlar, (dünyada da haktan)
böyle döndürülüyorlardı.
[30.56] Kendilerine ilim ve
iman verilenler şöyle derler: Andolsun ki siz, Allah'ın
yazısında (hükmedildiği gibi) yeniden dirilme gününe kadar
kaldınız. İşte bugün yeniden dirilme günüdür; fakat siz onu
tanımıyordunuz.
[30.57] Artık o gün, zulmedenlerin
(beyan edecekleri) mazeretleri fayda vermeyeceği gibi, onlardan
Allah'ı hoşnut etmeye çalışmaları da istenmez.
[30.58] Andolsun ki biz, bu
Kur'an'da insanlar için her çeşit misale yer vermişizdir. Şayet
onlara bir mucize getirsen inkârcılar kesinlikle şöyle
diyeceklerdir: Siz ancak bâtıl şeyler ortaya atmaktasınız.
[30.59] İşte
bilmeyenlerin (hakkı tanımayanların) kalplerini Allah
böylece mühürler.
[30.60] (Resûlüm!) Sen
şimdi sabret. Bil ki Allah'ın vâdi gerçektir. (Buna) iyice
inanmamış olanlar, sakın seni gevşekliğe sevketmesin!
Lukmân Sûresi
Eûzübillâhimineşşeytânirracîm Bismillâhirrahmânirrahîm
[31.1] Elif. Lâm. Mîm.
[31.2] İşte bu
âyetler, hikmet dolu Kitab'ın âyetleridir.
[31.3] Güzel davrananlar için bir
hidayet rehberi ve rahmet olmak üzere (indirilmiştir).
[31.4] O kimseler, namazı
kılarlar, zekâtı verirler; onlar ahirete de kesin olarak iman
ederler.
[31.5] İşte onlar,
Rableri tarafından gösterilmiş doğru yol üzeredirler ve
onlar kurtuluşa erenlerdir.
[31.6] İnsanlardan
öylesi var ki, herhangi bir ilmî delile dayanmadan Allah yolundan
saptırmak ve sonra da onunla alay etmek için boş lafı satın
alır. İşte onlara rüsvay edici bir azap vardır.
[31.7] Ona âyetlerimiz
okunduğu zaman, sanki bunları işitmemiş, sanki
kulaklarında ağırlık varrmış gibi büyüklük
taslayarak yüz çevirir. Sen de ona acıklı bir azabın müjdesini
ver!
[31.8] Şüphesiz, iman
edip de güzel davranışlarda bulunanlar için, nimetleri bol cennetler
vardır.
[31.9] Orada ebedi
kalacaklardır. Bu, Allah'ın verdiği gerçek sözdür. O,
mutlak güç ve hikmet sahibidir.
[31.10] O, gökleri
görebildiğiniz bir direk olmaksızın yarattı, sizi
sarsmasın diye yere de ulu dağlar koydu ve orada her çeşit
canlıyı yaydı. Biz gökyüzünden su indirip, orada her faydalı
nebattan çift çift bitirdik.
[31.11] İşte bunlar
Allah'ın yarattıklarıdır. Şimdi (ey kâfirler!) O'ndan
başkasının ne yarattığını bana
gösterin! Hayır (gösteremezler)! Zalimler açık bir
sapıklık içindedirler.
[31.12] Andolsun biz Lokman'a:
Allah'a şükret! diyerek hikmet verdik. Şükreden ancak kendisi için
şükretmiş olur. Nankörlük eden de bilsin ki, Allah hiçbir
şeye muhtaç değildir, her türlü övgüye lâyıktır.
[31.13] Lokman, oğluna
öğüt vererek: Yavrucuğum! Allah'a ortak koşma! Doğrusu
şirk, büyük bir zulümdür, demişti.
[31.14] Biz insana,
ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir.
Çünkü anası onu nice sıkıntılara katlanarak
taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl
içinde olur. (İşte bunun için) önce bana, sonra da ana-babana
şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak
banadır.
[31.15]
[31.16] (Lokman,
öğütlerine devamla şöyle demişti:) Yavrucuğum!
Yaptığın iş (iyilik veya kötülük), bir hardal tanesi
ağırlığında bile olsa ve bu, bir kayanın içinde
veya göklerde yahut yerin derinliklerinde bulunsa, yine de Allah onu
(senin karşına) getirir. Doğrusu Allah, en ince işleri
görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır.
[31.17] Yavrucuğum!
Namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye
çalış, başına gelenlere sabret. Doğrusu bunlar,
azmedilmeye değer işlerdir.
[31.18] Küçümseyerek
insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah,
kendini beğenmiş övünüp duran kimseleri asla sevmez.
[31.19] Yürüyüşünde tabiî
ol, sesini alçalt. Unutma ki, seslerin en çirkini merkeplerin sesidir.
[31.20] Allah'ın,
göklerde ve yerdeki (nice varlık ve imkânları) sizin emrinize
verdiğini, nimetlerini açık ve gizli olarak size bolca ihsan
ettiğini görmediniz mi? Yine de, insanlar içinde, -bilgisi, rehberi
ve aydınlatıcı bir kitabı yokken- Allah hakkında
tartışan kimseler vardır.
[31.21] Onlara
"Allah'ın indirdiğine uyun" dendiğinde: Hayır,
biz babalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız,
derler. Ya şeytan; onları alevli ateşin azabına
çağırıyor idiyse!
[31.22] İyi
davranışlar içinde kendini bütünüyle Allah'a veren kimse, gerçekten
en sağlam kulpa yapışmıştır. Zaten bütün
işlerin sonu Allah'a varır.
[31.23] (Resûlüm!) İnkâr
edenin inkârı seni üzmesin. Onların dönüşü ancak bizedir.
İşte o zaman yaptıklarını kendilerine haber veririz.
Allah kalplerde olanı şüphesiz çok iyi bilir.
[31.24] Onları biraz
faydalandırır, sonra kendilerini ağır bir azaba sürükleriz.
[31.25] Andolsun ki onlara,
"Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan, mutlaka
"Allah..." derler. De ki: (Öyleyse) övgü de yalnız
Allah'a mahsustur, ama onların çoğu bilmezler.
[31.26] Göklerde ve yerde
ne varsa, hepsi Allah'ındır. Bilinmeli ki, asıl ganî ve
övülmeye lâyık olan Allah'tır.
[31.27] Şayet
yeryüzündeki ağaçlar kalem, deniz de arkasından yedi deniz
katılarak (mürekkep olsa) yine Allah'ın sözleri (yazmakla)
tükenmez. Şüphe yok ki Allah mutlak galip ve hikmet sahibidir.
[31.28] (İnsanlar!) Sizin
yaratılmanız ve diriltilmeniz, ancak tek bir kişinin
yaratılması ve diriltilmesi gibidir. Unutulmasın ki, Allah her
şeyi bilen ve görendir.
[31.29] Bilmez misin ki Allah,
geceyi gündüze ve gündüzü geceye katmaktadır. Güneşi ve ayı da
buyruğu altına almıştır. Bunların her biri belli
bir vâdeye kadar hareketine devam eder. Ve Allah, yaptıklarınızdan
tamamen haberdardır.
[31.30] Çünkü Allah,
hakkın ta kendisidir; O'ndan başka taptıkları ise hiç
şüphesiz bâtıldır. Gerçekten Allah çok yüce, çok uludur.
[31.31] Size
varlığının delillerini göstermesi için, Allah'ın
lütfuyla gemilerin denizde yüzdüğünü görrmedin mi? Şüphesiz bunda,
çok sabreden, çok şükreden herkes için ibretler vardır.
[31.32] Dağlar gibi
dalgalar onları kuşattığı zaman, dini tamamen Allah'a
has kılarak (ihlâsla) O'na yalvarırlar. Allah onları karaya
çıkararak kurtardığı vakit içlerinden bir kısmı
orta yolu tutar. Zaten bizim âyetlerimizi, ancak nankör hâinler bilerek
inkâr eder.
[31.33] Ey İnsanlar!
Rabbinize karşı gelmekten sakının. Ne babanın
evlâdı, ne evlâdın babası nâmına bir şey
ödeyemeyeceği günden çekinin. Bilin ki, Allah'ın verdiği
söz gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve
şeytan, Allah'ın affına güvendirerek sizi kandırmasın.
[31.34] Kıyamet vakti
hakkındaki bilgi, ancak Allah'ın katındadır. Yağmuru O
yağdırır, rahimlerde olanı O bilir. Hiç kimse yarın ne
kazanacağını bilemez. Yine hiç kimse nerede öleceğini
bilemez. Şüphesiz Allah, her şeyi bilendir, her şeyden
haberdardır.
Secde Sûresi
Eûzübillâhimineşşeytânirracîm Bismillâhirrahmânirrahîm
[32.1] Elif. Lâm. Mîm.
[32.2] Bu Kitab'ın,
âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiş olduğunda asla şüphe yoktur.
[32.3] "Onu Peygamber
kendisi uydurdu" diyorlar öyle mi? Hayır! O, senden önce
kendilerine hiçbir uyarıcı (peygamber) gelmemiş bir kavmi
uyarman için -doğru yolu bulalar diye- Rabbinden gönderilen hak
(Kitap) tır.
[32.4] Gökleri, yeri ve
bunların arasındakileri altı günde (devirde) yaratan, sonra
arşa istivâ
[32.5] Allah, gökten yere
kadar her işi düzenleyip yönetir. Sonra (bütün bu işler) sizin sayageldiklerinize
göre bin yıl tutan bir günde O'nun nezdine çıkar.
[32.6] İşte,
görülmeyeni de görüleni de bilen, mutlak galip ve merhamet sahibi
O'dur.
[32.7] O (Allah) ki,
yarattığı her şeyi güzel yapmış ve ilk başta
insanı çamurdan yaratmıştır.
[32.8] Sonra onun zürryetini,
dayanıksız bir suyun özünden üretmiştir.
[32.9] Sonra onu
tamamlayıp şekillendirmiş, ona kendi ruhundan üflemiştir.
Ve sizin için kulaklar, gözler, kalpler yaratmıştır. Ne
kadar az şükrediyorsunuz!
[32.10]
"Toprağın içinde kaybolduğumuz zaman, gerçekten (o vakit)
biz mi yeniden yaratılacağız?" derler. Doğrusu onlar
Rablerine kavuşmayı inkâr etmektedirler.
[32.11] De ki: Size vekil
kılınan (bu konuda görevlendirilen) ölüm meleği
canınızı alacak, sonra Rabbinize döndürüleceksiniz.
[32.12] O günahkârların,
Rableri huzurunda başlarını öne eğecekleri,
"Rabbimiz! Gördük duyduk, şimdi bizi (dünyaya) geri gönder
de, iyi işler yapalım, artık kesin olarak inandık"
diyecekleri zamanı bir görsen!
[32.13] Biz dilesek, elbette
herkese hidayetini verirdik. Fakat, "Cehennemi hem cinlerden hem
insanlardan bir kısmıyla dolduracağım" diye benden
kesin söz çıkmıştır.
[32.14] (O gün onlara
şöyle diyeceğiz:) Bu güne kavuşmayı
unutmanızın cezasını şimdi tadın bakalım!
Doğrusu biz de sizi unuttuk; yaptıklarınızdan ötürü
ebedî azabı tadın!
[32.15] Bizim âyetlerimize
ancak o kimseler inanırlar ki, bunlarla kendilerine öğüt
verildiğinde, büyüklük taslamadan secdeye kapanırlar ve Rablerini
hamd ile tesbih ederler.
[32.16] Korkuyla ve umutla
Rablerine yalvarmak üzere (ibadet ettikleri için), vücutları yataklardan
uzak kalır ve kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda
harcarlar.
[32.17] Yaptıklarına
karşılık olarak, onlar için ne mutluluklar
saklandığını hiç kimse bilemez.
[32.18] Öyle ya, mümin
olan, yoldan çıkmış kimse gibi midir? Bunlar elbette bir
olamazlar.
[32.19] İman edip de, iyi
işler yapanlara gelince, onlar için yaptıklarına
karşılık olarak varıp kalacakları cennet
konakları vardır.
[32.20] Yoldan çıkanlar
ise, onların varacakları yer ateştir. Oradan her çıkmak
istediklerinde geri çevrilirler ve kendilerine: Yalandır deyip
durduğunuz cehennem azabını tadın! denir.
[32.21] En büyük azaptan
önce, onlara mutlaka en yakın azaptan tattıracağız;
olur ki (imana) dönerler.
[32.22] Kendisine Rabbinin
âyetleri hatırlatıldıktan sonra onlardan yüz çevirenden daha
zalim kim olabilir! Muhakkak ki biz, günahkârlara, lâyık oldukları
cezayı veririz.
[32.23] Andolsun biz Musa'ya
Kitap verdik, -(Resûlüm!) sen ona kavuşacağından şüphe
etme- ve onu İsrailoğullarına hidayet rehberi kıldık.
[32.24] Sabrettikleri ve
âyetlerimize kesinlikle inandıkları zaman, onların içinden,
buyruğumuzla doğru yola ileten rehberler tayin etmiştik.
[32.25] Muhakkak ki Rabbin,
ihtilâf etmekte oldukları şeyler hakkında kıyamet günü onların
aralarında hükmedecektir.
[32.26] Halen yurtlarında
gezip dolaştıkları kendilerinden önceki nice nesilleri
helâk edişimiz onları doğru yola sevketmedi mi? Bunlarda elbette
ibretler vardır. Hâla kulak vermezler mi?
[32.27] Kupkuru yerlere suyu
ulaştırdığımızı, onunla gerek
hayvanlarının gerekse kendilerinin yiyegeldikleri ekini
çıkarmakta olduğumuzu da görmediler mi? Hâla da
göremeyecekler mi?
[32.28]
[32.29] De ki: Fetih (ve hüküm)
gününde inkârcılara (o gün ettikleri) imanları fayda vermeyecek ve
kendilerine mühlet de tanınmayacaktır!
[32.30] Artık sen
onları bırak ve bekle. Zaten onlar da beklemektedirler.
Ahzâb Sûresi
Eûzübillâhimineşşeytânirracîm Bismillâhirrahmânirrahîm
[33.1] Ey Peygamber! Allah'tan
kork, kâfirlere ve münafıklara boyun eğme. Elbette Allah her
şeyi bilmekte ve yerli yerince yapmaktadır.
[33.2] Rabbinden
[33.3] Allah'a güven. Vekîl olarak
Allah yeter.
[33.4] Allah, bir adamın
içinde iki kalp yaratmadığı gibi, "zıhâr"
yaptığınız eşlerinizi de analarınız yerinde
tutmadı ve evlâtlıklarınızı da öz oğullarınız
olarak tanımadı. Bunlar sizin ağızlarınıza
geliveren sözlerden ibarettir. Allah ise gerçeği söyler ve
doğru yola O eriştirir.
[33.5] Onları (evlât
edindiklerinizi) babalarına nisbet ederek çağırın. Allah
yanında en doğrusu budur.
[33.6] Peygamber, müminlere
kendi canlarından daha yakındır. Eşleri, onların
analarıdır. Akraba olanlar, Allah'ın Kitabına göre,
(mirasçılık bakımından) birbirlerine diğer müminlerden
ve muhacirlerden daha yakındırlar; ancak, dostlarınıza
uygun bir vasiyet yapmanız müstesnadır. Bunlar Kitap'ta
yazılı bulunmaktadır.
[33.7] Hani biz
peygamberlerden söz almıştık; senden, Nuh'tan,
İbrahim'den, Musa'dan ve Meryem oğlu İsa'dan da. (Evet) biz
onlardan pek sağlam bir söz aldık.
[33.8] Allah bu sözü
doğruları doğruluklarıyla sorumlu kılmak için
aldı. Kâfirler için de çok acıklı bir azap hazırladı.
[33.9] Ey iman edenler!
Allah'ın size olan nimetini hatırlayın; hani size ordular
saldırmıştı da, biz onlara karşı bir rüzgâr ve
sizin görmediğiniz ordular göndermiştik. Allah ne
yaptığınızı çok iyi görmekteydi.
[33.10] Onlar hem
yukarınızdan hem aşağı tarafınızdan (vâdinin
üstünden ve alt yanından) üzerinize yürüdükleri zaman; gözler
yıldığı, yürekler gırtlağa geldiği ve siz
Allah hakkında türlü türlü şeyler düşündüğünüz zaman;
[33.11] İşte orada
iman sahipleri imtihandan geçirilmiş ve şiddetli bir
sarsıntıya uğratılmışlardı.
[33.12] Ve o zaman,
münafıklar ile kalplerinde hastalık (iman
zayıflığı) bulunanlar: Meğer Allah ve Resûlü bize
sadece kuru vaadlerde bulunmuşlar! diyorlardı.
[33.13] Onlardan bir gurup da
demişti ki: Ey Yesribliler (Medineliler)! Artık sizin için
durmanın sırası değil, haydi dönün! İçlerinden
bir kısmı ise: Gerçekten evlerimiz emniyette değil, diyerek
Peygamber'den izin istiyordu; oysa evleri tehlikede değildi, sadece
kaçmayı arzuluyorlardı.
[33.14] Medine'nin her
yanından üzerlerine saldırılsaydı da, o zaman
savaşmaları istenseydi, şüphesiz hemen savaşa
katılırlar ve evlerinde pek eğlenmezlerdi.
[33.15] Andolsun ki daha
önce onlar, sırt çevirip kaçmayacaklarına dair Allah'a söz
vermişlerdi. Allah'a verilen söz mesuliyeti gerektirir!
[33.16] (Resûlüm!) De ki:
[33.17] De ki: Allah size bir
kötülük dilerse, O'na karşı sizi kim korur; ya da size rahmet
dilerse (size kim zarar verebilir)? Onlar, kendilerine Allah'tan başka ne
bir dost bulurlar ne de bir yardımcı.
[33.18] Allah, içinizden
(savaştan) alıkoyanları ve yandaşlarına: "Bize
katılın" diyenleri gerçekten biliyor. Zaten bunların pek
azı savaşa gelir.
[33.19] (Gelseler de) size
karşı pek hasistirler. Hele korku gelip çattı mı, üzerine
ölüm baygınlığı çökmüş gibi gözleri
dönerek
[33.20] Bunlar, düşman
birliklerinin bozulup gitmedikleri evhamı içindedirler. Müttefikler ordusu
yine gelecek olsa, isterler ki, çölde göçebe Araplar içinde
bulunsunlar da, sizin haberlerinizi (uzaktan) sorsunlar. Zaten içinizde
bulunsalardı dahi pek savaşacak değillerdi.
[33.21] Andolsun ki,
Resulullah, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve
Allah'ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.
[33.22] Müminler ise,
düşman birliklerini gördüklerinde: İşte Allah ve Resûlü'nün
bize vâdettiği! Allah ve Resûlü doğru söylemiştir, dediler.
Bu (orduların gelişi), onların ancak imanlarını ve Allah'a
bağlılıklarını arttırdı.
[33.23] Müminler içinde Allah'a
verdikleri sözde duran nice erler var. İşte onlardan kimi,
sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir; kimi de
(şehitliği) beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde (sözlerini)
değiştirmemişlerdir.
[33.24] Çünkü Allah
sadâkat gösterenleri sadâkatları sebebiyle mükâfatlandıracak,
münafıklara -dilerse- azap edecek yahut da (tevbe ederlerse) tevbelerini
[33.25] Allah, o inkâr
edenleri hiçbir fayda elde edemeden öfkeleri ile geri çevirdi. Allah (ın
yardımı) savaşta müminlere yetti. Allah güçlüdür, mutlak
galiptir.
[33.26] Allah, ehl-i kitaptan,
onlara (müşrik ordularına) yardım edenleri kalelerinden indirdi
ve kalplerine korku düşürdü; bir kısmını öldürüyor,
bir kısmını da esir alıyordunuz.
[33.27] Allah, onların
yerlerine, yurtlarına, mallarına ve ayak
basmadığınız topraklara sizi mirasçı yaptı.
Allah'ın her şeye gücü yeter.
[33.28] Ey Peygamber!
Eşlerine şöyle söyle:
[33.29] Eğer
Allah'ı, Peygamberini ve ahiret yurdunu diliyorsanız, bilin ki,
Allah, içinizden güzel davrananlar için büyük bir mükâfat
hazırlamıştır.
[33.30] Ey peygamber
hanımları! Sizden kim açık bir hayâsızlık yaparsa,
onun azabı iki katına çıkarılır. Bu, Allah'a göre
kolaydır.