Part 27
[51.31] (İbrahim:) O
halde işiniz nedir, ey elçiler? dedi.
[51.32] "Biz, dediler,
suçlu bir kavme gönderildik."
[51.33] "Üzerlerine
çamurdan taş yağdırmaya (geldik)."
[51.34] (Bu taşlar,)
aşırı gidenler için Rabbinin katında işaretlenmiş
(taşlardır).
[51.35] Bunun üzerine orada
bulunan müminleri çıkardık.
[51.36] Zaten orada
müslümanlardan, bir ev halkından başka kimse bulmadık.
[51.37] Acı azaptan
korkanlar için orada bir işaret bıraktık.
[51.38] Musa'da da (ibretler
vardır). Onu apaçık bir delil ile Firavun'a göndermiştik.
[51.39] Firavun ordusuyla
birlikte yüz çevirmiş: "O, bir büyücüdür veya bir delidir"
demişti.
[51.40] Nihayet onu da
ordularını da yakalayıp denize attık, bu sırada
kendini kınayıp duruyordu.
[51.41] Ad kavminde de
(ibretler vardır). Onlara kasıp kavuran rüzgârı göndermiştik.
[51.42] Üzerinden
geçtiği şeyi canlı bırakmıyor, onu kül edip
savuruyordu.
[51.43] Semûd kavminde de
(ibretler vardır). Onlara: Bir süreye kadar faydalanın,
denmişti.
[51.44] Rablerinin emrine
karşı geldiler. Bu yüzden, bakıp dururlarken onları yıldırım
çarpıverdi.
[51.45] Ayağa kalkacak
güçleri kalmamış, yardım edenleri de olmamıştı.
[51.46] Bunlardan önce de
Nuh kavmini helâk etmiştik. Çünkü onlar yoldan
çıkmış bir toplum idiler.
[51.47] Göğü kendi
ellerimizle biz kurduk ve biz (onu) elbette genişleticiyiz.
[51.48] Yeri de
döşedik. (Bak) ne güzel döşeyiciyiz!
[51.49] Her şeyden de
çift çift yarattık ki, düşünüp öğüt alasınız.
[51.50] O halde Allah'a
koşun. Çünkü ben, size O'nun katından (gelmiş) açık
bir uyarıcıyım.
[51.51] Allah ile beraber
başka bir tanrı edinmeyin. Zira ben size O'nun tarafından
(gelmiş) açık bir uyarıcıyım.
[51.52] İşte
böylece, onlardan öncekilere her hangi bir peygamber geldiğinde
hemen: O, bir büyücüdür veya delidir, dediler.
[51.53] Bunu (nesilden nesile)
birbirlerine vasiyet mi ettiler? Doğrusu onlar azgın bir topluluktur.
[51.54] Artık onlara
aldırma. (Davete uymamalarından dolayı) sen kınanacak
değilsin.
[51.55] Sen yine de
öğüt ver. Çünkü öğüt müminlere fayda verir.
[51.56] Ben cinleri ve
insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.
[51.57] Ben onlardan
rızık istemiyorum.
[51.58] Şüphesiz
rızık veren, güç ve kuvvet sahibi olan ancak Allah'tır.
[51.59] Muhakkak ki bu
zulmedenlerin de, geçmişlerinin payı gibi (azaptan) bir payları
vardır! O halde acele etmesinler!
[51.60] Başlarına
gelecek (acı) günlerinden dolayı vay o kafirlerin haline!
Tûr Sûresi
Eûzübillâhimineşşeytânirracîm Bismillâhirrahmânirrahîm
[52.1] Tûr'a, andolsun ki,
[52.2] Satır satır
yazılmış Kitab'a,
[52.3] Yayılmış
ince deri üzerine,
[52.4] Beyt-i Ma'mûr'a,
[52.5] Yükseltilmiş
tavana(göğe),
[52.6]
Kaynatılmış denize (bunlara andolsun ki),
[52.7] Rabbinin azabı
mutlaka vuku bulacaktır.
[52.8] Ona engel olacak hiçbir
şey yoktur.
[52.9] O gün gök
sallanıp çalkalanır.
[52.10] Dağlar yürüdükçe
yürür.
[52.11] Yalanlayanların
vay haline o gün!
[52.12] Ki onlar
daldıkları bâtıl içinde oyalanıp duranlardır.
[52.13] O gün cehennem
ateşine itilip atılırlar :
[52.14] "İşte
yalanlayıp durduğunuz ateş budur!" denilir.
[52.15] Bir büyü müdür bu,
yoksa görmüyor musunuz?
[52.16] Girin oraya,
sabretseniz de sabretmeseniz de artık sizin için birdir. Siz ancak
yaptıklarınızın karşılığına
çarptırılacaksınız.
[52.17] Şüphesiz
(kötülüklerden) korunanlar cennetlerde ve nimet içindedirler.
[52.18] Rablerinin kendilerine
verdikleriyle sefâ sürerler, (Zira) Rableri onları, cehennem
azabından korumuştur.
[52.19] Onlara:
Yaptıklarınıza karşılık âfiyetle yeyin,için
(denilir).
[52.20] "Sıra
sıra dizilmiş koltuklara yaslanarak"Onları,ceylan
gözlü hûrilerle evlendirmişizdir:
[52.21] İman eden ve
soylarından gelenlerde, imanda kendilerine tâbi olanlar (var ya)!
İşte biz, onların nesillerini de kendilerine kattık.
Onların amellerinden de bir şey eksiltmedik. Herkes
kazandıklarına karşı bir rehindir.
[52.22] Onlara
canlarının istediği meyve ve etten bol bol verdik.
[52.23] Orada
karşılıklı kadeh tokuştururlar, ama burada(içki
yüzünden) ne saçmalama vardır ne de günaha girme.
[52.24] Hizmetlerine
verilmiş, (kabuğunda) saklı inci gibi gençler etraflarında
dönüp dolaşırlar.
[52.25] Cennettekiler
birbirlerine dönüp sorarlar:
[52.26] Derler ki: "Daha
önce biz, aile çevremiz içinde bile (ilâhî azaptan) korkardık."
[52.27] "Allah bize
lütfetti de bizi vücudun içine işleyen azaptan korudu."
[52.28] "Gerçekten biz
bundan önce O'na yalvarıyorduk. Çünkü iyilik eden, esirgeyen
ancak O'dur."
[52.29] (Resûlüm!) Sen
öğüt ver. Rabbinin lütfuyla sen ne bir kâhinsin, ne de bir deli.
[52.30] Yoksa onlar: (O,) bir
şairdir; onun, zamanın felâketlerine uğramasını
bekliyoruz mu diyorlar?
[52.31] De ki: Bekleyin. Ben
de sizinle beraber bekleyenlerdenim.
[52.32] Onlara
akılları mı bunu emreder, yoksa onlar, azgın bir topluluk
mudur?
[52.33] Yahut "Onu
kendisi uydurdu!" mu diyorlar? Hayır, onlar iman etmezler.
[52.34] Eğer doğru iseler
onun benzeri bir söz getirsinler.
[52.35] Acaba onlar herhangi
bir yaratıcı olmadan mı yaratıldılar? Yoksa kendileri
mi yaratıcıdırlar?
[52.36] Yoksa gökleri ve
yeri onlar mı yarattılar? Hayır! Onlar bir türlü anlayıp
inanmazlar.
[52.37] Yahut Rabbinin
hazineleri onların yanında mıdır? Ya da her şeye hakim
olan kendileri midir?
[52.38] Yoksa onların,
üzerine çıkıp gizli sırları dinledikleri bir merdivenleri
mi var? Öyleyse dinleyenleri, açık bir delil getirsinler.
[52.39] Yoksa kızlar O'nun,
oğullar da sizin mi?
[52.40] Yoksa sen
kendilerinden bir ücret istiyorsun da, bu yüzden onlar ağır bir borç
altında eziliyorlar mı?
[52.41] Yoksa gayba ait
bilgiler kendi yanlarında da, onlar mı yazıyorlar?
[52.42] Yahut bir tuzak
mı kurmak istiyorlar? Asıl tuzağa düşecek olanlar, inkâr
edenlerdir.
[52.43] Veya onların
Allah'tan başka bir tanrısı mı var? Allah, onların
ortak koştukları şeylerden uzaktır.
[52.44] Gökten düşen
bir kütle görseler "Üst üste yığılmış
bulutlardır" derler.
[52.45] Artık
çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar onları kendi
hallerine bırak.
[52.46] O gün planları
kendilerine hiçbir fayda vermez ve yardım da görmezler.
[52.47] Şüphesiz
zulmedenlere, ondan başka da azap vardır. Fakat çokları
bilmezler.
[52.48] Rabbinin hükmüne sabret.
Çünkü sen gözlerimizin önündesin. Kalktığın
zaman da Rabbini hamd ile tesbih et.
[52.49] Gecenin bir
kısmında ve yıldızların batışından
sonra da O'nu tesbih et.
Necm Sûresi
Eûzübillâhimineşşeytânirracîm Bismillâhirrahmânirrahîm
[53.1] Battığı
zaman yıldıza andolsun ki;
[53.2]
Arkadaşınız (Muhammed) sapmadı ve bâtıla
inanmadı.
[53.3] O,arzusuna göre de
konuşmaz.
[53.4] O (bildirdikleri)
vahyedilenden başkası değildir.
[53.5] Çünkü onu güçlü
kuvvetli biri (Cebrail) öğretti.
[53.6] Ve üstün
yaratılışlı(melek), doğruldu:
[53.7] Kendisi en yüksek
ufukta iken.
[53.8] Sonra (Muhammed'e)
yaklaştı,(yere doğru)sarktı.
[53.9] O kadar ki
(birleştirilmiş) iki yay arası kadar, hatta daha da yakın
oldu.
[53.10] Bunun üzerine Allah,
kuluna vahyini bildirdi.
[53.11] (Gözleriyle)
gördüğünü kalbi yalanlamadı.
[53.12] Onun gördükleri
hakkında şimdi kendisi ile tartışacak
mısınız?
[53.13] Andolsun onu,
önceden bir defa daha görmüştü,
[53.14]
Sidretü'l-Müntehâ'nın yanında .
[53.15] Cennetü'l-Me'vâ da
onun yanındadır.
[53.16] Sidre'yi kaplayan
kaplamıştı.
[53.17] Gözü kaymadı
ve sınırı aşmadı.
[53.18] Andolsun o, Rabbinin
en büyük âyetlerinden bir kısmını gördü.
[53.19] Gördünüz mü o Lât
ve Uzzâ'yı?
[53.20] Ve üçüncüleri olan
ötekini, Menât'ı.
[53.21] Demek erkek size,
dişi O'na öyle mi?
[53.22] O zaman bu,
insafsızca bir taksim!
[53.23] Bunlar (putlar), sizin
ve atalarınızın taktığı isimlerden başka bir
şey değildir. Allah onlar hakkında hiçbir delil
indirmemiştir. Onlar ancak zanna ve nefislerinin arzusuna uyuyorlar.
Halbuki kendilerine Rableri tarafından yol gösterici gelmiştir.
[53.24] Yoksa insan, her arzu
ettiği şeye sahip mi olacaktır?
[53.25] Ahiret de dünya da
Allah'ındır.
[53.26] Göklerde nice
melek var ki onların şefaatleri, dilediği ve hoşnut
olduğu kimse için Allah'ın izin vermesi dışında, bir
işe yaramaz.
[53.27] Ahirete inanmayanlar,
meleklere dişilerin adlarını takıyorlar.
[53.28] Halbuki onların
bu hususta hiç bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Zan ise hiç
şüphesiz hakikat bakımından bir şey ifade etmez.
[53.29] Onun için sen bizi
anmaktan yüz çeviren ve dünya hayatından başka bir şey istemeyen
kimselere yüz verme.
[53.30] İşte
onların erişebilecekleri bilgi budur. Şüphesiz ki senin Rabbin,
evet O, yolundan sapanı daha iyi bilir; O, hidayette olanı da çok iyi
bilir.
[53.31] Göklerde ve yerde
bulunanlar hep Allah'ındır. Bu, Allah'ın, kötülük edenleri
yaptıklarıyla cezalandırması, güzel davrananları da
daha güzeliyle mükâfatlandırması içindir.
[53.32] Ufak tefek
kusurları dışında, büyük günahlardan ve edepsizliklerden
kaçınanlara gelince, bil ki Rabbin, affı bol olandır. O, sizi
daha topraktan yarattığı zaman ve siz annelerinizin
karınlarında bulunduğunuz sırada (bile), sizi en iyi
bilendir. Bunun için kendinizi temize çıkarmayın. Çünkü O,
kötülükten sakınanı daha iyi bilir.
[53.33] Gördün mü
arkasını döneni?
[53.34] Azıcık verip
sonra vermemekte direneni?
[53.35] Acaba gaybın
bilgisi kendi yanındadır da o görüyor mu?
[53.36] Yoksa kendisine haber
verilmedi mi? Musa'nın sahifelerinde bulunan,
[53.37] Ve ahdine vefa
gösteren İbrahim'in( sahifelerinde bulunan şu gerçekler):
[53.38] Gerçekten hiçbir
günahkâr, başkasının günah yükünü yüklenemez.
[53.39] Bilsin ki insan için
kendi çalışmasından başka bir şey yoktur.
[53.40] Ve
çalışması da ileride görülecektir.
[53.41] Sonra ona
karşılığı tastamam verilecektir.
[53.42] Ve şüphesiz en
son varış Rabbinedir.
[53.43] Doğrusu güldüren
de ağlatan da O'dur.
[53.44] Öldüren de
dirilten de O'dur.
[53.45] Şurası
muhakkak ki erkek ve dişiden ibaret olan iki çifti O yarattı.
[53.46] (Rahime)
atıldığı zaman nutfeden.
[53.47] Şüphesiz tekrar
diriltmek de O'na aittir.
[53.48] Zengin eden de yoksul
kılan da O'dur.
[53.49] Doğrusu
Şi'râ yıldızının Rabbi de O'dur.
[53.50] Ve şüphesiz ki
önceki Âd kavmini O helâk etti.
[53.51] Semûd'u da (O helâk
etti) ve geriye hiçbir şey bırakmadı.
[53.52] Daha önce de çok
zalim ve pek azgın, olan Nuh kavmini (helâk etmişti).
[53.53] Altüst olan
şehirleri de o böyle yaptı.
[53.54] Onların
başına getireceğini getirdi!
[53.55] Şimdi Rabbinin
nimetlerinin hangisinde şüpheye düşersin.
[53.56] İşte bu ilk
uyarıcılardan bir uyarıcıdır.
[53.57] Yaklaşan
yaklaştı.
[53.58] Onu (vaktini)
Allah'tan başka açığa çıkaracak yoktur.
[53.59] Şimdi siz bu
söze (Kur'an'a) mı şaşıyorsunuz?
[53.60] Gülüyorsunuz da
ağlamıyorsunuz!
[53.61] Ve siz gaflet içinde
oyalanmaktasınız!
[53.62] Haydi Allah'a secde
edip O'na kulluk edin!
Kamer Sûresi
Eûzübillâhimineşşeytânirracîm Bismillâhirrahmânirrahîm
[54.1] Kıyamet
yaklaştı ve ay yarıldı.
[54.2] Onlar bir mucize görürlerse
hemen yüz çevirirler ve: Eskiden beri devam edegelen bir büyüdür, derler.
[54.3] Yalanladılar ve
kendi heveslerine uydular. Halbuki her işin ulaşacağı yeri
vardır.
[54.4] Andolsun onlara,
kötülükten önleyecek nice önemli haberler gelmiştir.
[54.5] Bu büyük bir hikmettir.
Fakat (yüz çevirene) uyarılar ne fayda verir!
[54.6]
Çağıranın görülmemiş bir şeye
çağırdığı gün, sen de onlardan yüz çevir.
[54.7] Sanki etrafa
yayılmış çekirge sürüsü gibi bakışları
perişan (utançtan yere bakar) bir halde kabirlerden çıkarlar.
[54.8] Dâvetçiye
koşarlarken o esnada kâfirler: Bu, çok çetin bir gündür! derler.
[54.9] Onlardan önce
Nuh'un kavmi de yalanladı, hem de kulumuzun yalancı olduğunda
ısrar ederek: O, delirdi, dediler. Ve (Nuh, davetten vazgeçmeye)
zorlandı.
[54.10] Bunun üzerine,
Rabbine: Ben yenik düştüm, bana yardım et! diyerek yalvardı.
[54.11] Biz de derhal nehir
gibi devamlı akan bir su ile göğün kapılarını
açtık.
[54.12] Yeryüzünde kaynaklar
fışkırttık. (Her iki) su, takdir edilmiş bir işin
olması için birleşmişti.
[54.13] Nuh'u da tahtalardan
yapılmış, çivilerle çakılmış gemiye bindirdik.
[54.14] İnkâr
edilmiş olana (Nuh'a) bir mükâfat olmak üzere gemi, gözlerimizin
önünde akıp gidiyordu.
[54.15] Andolsun ki onu bir
ibret olarak bıraktık, ibret alan yok mudur?
[54.16] Benim azabım ve
uyarılarım nasılmış!
[54.17] Andolsun biz
Kur'an'ı öğüt alınsın diye
kolaylaştırdık. (Ondan) öğüt alan yok mu?
[54.18] Ad kavmi
(Peygamberleri Hûd'u) yalanladı da azabım ve tehdidim
nasılmış (gördüler).
[54.19] Biz onların üstüne,
uğursuzluğu devamlı bir günde dondurucu bir rüzgâr
gönderdik.
[54.20] O rüzgâr,
insanları, sökülmüş hurma kütükleri gibi yere seriyordu.
[54.21]
Nasılmış benim azabım ve uyarılarım!
[54.22] Andolsun biz
Kur'an'ı düşünüp öğüt alınsın diye
kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mu?
[54.23] Semûd kavmi de
uyarıcıları yalanladı.
[54.24] "Aramızdan
bir beşere mi uyacağız? O takdirde biz apaçık bir
sapıklık ve çılgınlık etmiş oluruz" dediler.
[54.25] "Vahiy,
aramızda ona mı verildi? Hayır o, yalancı ve
şımarığın biridir" (dediler.)
[54.26] Yarın onlar,
yalancı ve şımarığın kim olduğunu
bileceklerdir.
[54.27] Gerçekten onları
imtihan etmek için dişi deveyi gönderen biziz. Sen onları
gözetle ve sabret.
[54.28] Onlara, suyun
aralarında paylaştırıldığını haber ver.
Her biri kendi içme sırasında gelsin.
[54.29]
Arkadaşlarını çağırdılar, o da (bundan cür'et
alarak) kılıcını kaptı ve deveyi kesti.
[54.30] (Bu azgınlara)
azabım ve uyarılarım nasıl oldu!
[54.31] Biz onların
üzerlerine korkunç bir ses gönderdik. Hemen hayvan ağılına
konan kuru ot gibi oluverdiler.
[54.32] Andolsun biz
Kur'an'ı, anlaşılıp öğüt alınması için
kolaylaştırdık. O halde düşünüp öğüt alan yok mu?
[54.33] Lût'un kavmi de
uyarıcı peygamberleri yalanladı.
[54.34] Biz de üstlerine
taş (yağdıran bir fırtına) gönderdik. Ancak Lût
ailesini seher vakti kurtardık.
[54.35] Katımızdan
bir nimet olarak. Biz şükredeni işte böyle
mükâfatlandırırız.
[54.36] Andolsun ki, Lût
onları bizim şiddetli azabımızla uyardı. Fakat onlar
bu tehditleri kuşkuyla karşıladılar.
[54.37] Onlar Lût'un
misafirlerine karşı kötülük yapmayı
planlamışlardı. Hemen biz onların gözlerini silme
kör ettik. "Haydi azabımı ve uyarılarımı
tadın!" (dedik).
[54.38] Bir sabah kendilerine,
yakalarını bir daha bırakmayacak olan bir azap gelip çattı.
[54.39] İşte
azabımı ve uyanlarımı tadın! (denildi).
[54.40] Andolsun biz
Kur'an'ı, öğüt almak için kolaylaştırdık. O halde
düşünüp ibret alan yok mu?
[54.41] Şüphesiz
Firavun'un kavmine de uyarıcılar gelmişti.
[54.42] Lâkin onlar bütün
âyetlerimizi yalanladılar. Biz de onları güç ve kudretimize
lâyık bir şekilde yakaladık.
[54.43] Şimdi sizin
kâfirleriniz, onlardan daha mı iyidirler? Yoksa kitaplarda sizin için bir
berât mı var?
[54.44] Yoksa "Biz,
intikam almağa gücü yeten bir topluluğuz" mu diyorlar?
[54.45] O topluluk
yakında bozulacak ve onlar arkalarını dönüp
kaçacaklardır.
[54.46] Bilakis kıyamet
onlara vâdedilen asıl saattir ve o saat daha belâlı ve daha
acıdır.
[54.47] Şüphesiz suçlular
sapıklık ve çılgınlık içindedirler.
[54.48] O gün yüzüstü
ateşe sürüklendiklerinde "Cehennemin elemini tadın!" denir.
[54.49] Biz, her şeyi bir
ölçüye göre yarattık.
[54.50] Bizim buyruğumuz,
bir anlık bakış gibi, bir tek sözden başka bir
şey değildir.
[54.51] Andolsun biz, sizin
benzerlerinizi hep helâk ettik. Düşünüp ibret alan yok mu?
[54.52] Yaptıkları
her şey kitaplarda (amel defterlerinde) mevcuttur.
[54.53] Küçük büyük her
şey satır satır yazılmıştır.
[54.54] Takvâ sahipleri
cennetlerde ve ırmakların kenarlarındadır.
[54.55] Güçlü ve Yüce
Allah'ın huzurunda hak meclisindedirler.
Rahmân Sûresi
Eûzübillâhimineşşeytânirracîm Bismillâhirrahmânirrahîm
[55.1] Çok
merhametli(Allah)
[55.2] Kur'an'ı
öğretti.
[55.3] İnsanı
yarattı.
[55.4] Ona
açıklamayı öğretti.
[55.5] Güneş ve ay bir
hesaba göre (hareket etmekte) dir.
[55.6] Bitkiler ve
ağaçlar secde ederler.
[55.7] Göğü Allah
yükseltti ve mîzanı (dengeyi) O koydu.
[55.8] Sakın dengeyi
bozmayın.
[55.9] Ölçüyü adaletle
tutun ve eksik tartmayın.
[55.10] Allah, yeri
canlılar için yaratmıştır.
[55.11] Orada meyveler ve
salkımlı hurma ağaçları vardır.
[55.12] Yapraklı daneler
ve hoş kokulu bitkiler vardır.
[55.13] O halde Rabbinizin
nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?
[55.14] Allah insanı,
pişmiş çamura benzeyen bir balçıktan yarattı.
[55.15] Cinleri öz
ateşten yarattı.
[55.16] O halde, Rabbinizin
nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?
[55.17] (O,) iki doğunun
ve iki batının Rabbidir.
[55.18] Öyleyse
Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
[55.19] İki denizi
birbirine kavuşmak üzere salıvermiştir.
[55.20] Aralarında bir
engel vardır, birbirine geçip karışmazlar.
[55.21] O halde Rabbinizin
nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?
[55.22] İkisinden de inci
ve mercan çıkar.
[55.23] Şimdi Rabbinizin nimetlerinden
hangisini yalanlayabilirsiniz?
[55.24] Denizde yüce
dağlar gibi yükselen gemiler de O'nundur.
[55.25] Öyleyken
Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?
[55.26] Yer yüzünde bulunan
her canlı yok olacak.
[55.27] Ancak azamet ve ikram
sahibi Rabbinin zâtı bâki kalacak.
[55.28] Öyleyken
Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
[55.29] Göklerde ve yerde
bulunan herkes, O'ndan ister. O, her an yaratma halindedir.
[55.30] O halde Rabbinizin
hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
[55.31] Ey insan ve cin! Sizin
de hesabınızı ele alacağız.
[55.32] Hal bu iken Rabbinizin
nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?
[55.33] Ey cin ve insan
toplulukları! Göklerin ve yerin çerçevesinden çıkıp gitmeye
gücünüz yetiyorsa geçin. Ancak büyük bir güçle çıkıp gidebilirsiniz.
[55.34] Öyleyse
Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
[55.35] Üzerinize
ateşten alev ve duman gönderilir de birbirinizi kurtaramaz ve
yardımlaşamazsınız.
[55.36] Öyleyken Rabbinizin
hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
[55.37] Gök
yarılıp da kızarmış yağ renginde gül gibi
olduğu zaman,
[55.38] Rabbinizin hangi
nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
[55.39] İşte o gün
insana da cine de günahı sorulmaz.
[55.40] O halde Rabbinizin
nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?
[55.41] Suçlular,
simalarından tanınır, perçemlerinden ve ayaklarından
yakalanırlar.
[55.42] Öyleyken
Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
[55.43] İşte bu,
suçluların yalanladıkları cehennemdir.
[55.44] Onlar, cehennemle
kaynar su arasında dolaşır dururlar.
[55.45] Şimdi Rabbinizin
nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?
[55.46] Rabbinin huzurunda
durmaktan korkan kimselere iki cennet vardır.
[55.47] Öyleyken
Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?
[55.48] İki cennet de
çeşit çeşit ağaçlarla doludur.
[55.49] Öyleyse
Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
[55.50] İkisinde de
akıp giden iki kaynak vardır.
[55.51] Öyleyken
Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
[55.52] İkisinde de her
türlü meyveden çift çift vardır.
[55.53] Öyleyken
Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
[55.54] Hepsi de örtüleri
atlastan minderlere yaslanırlar. İki cennetin de meyvesinin
devşirilmesi yakındır.
[55.55] Öyleyken Rabbinizin
hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
[55.56] Oralarda
gözlerini yalnız eşlerine çevirmiş güzeller var ki,
bunlardan önce onlara ne insan ne de cin dokunmuştur.
[55.57] Öyleyken
Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
[55.58] Sanki onlar yakut ve
mercandırlar.
[55.59] Öyleyken
Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
[55.60] İyiliğin
karşılığı iyilikten başka bir şey midir?
[55.61] Öyleyken
Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
[55.62] Bu ikisinden
başka iki cennet daha vardır.
[55.63] Öyleyken
Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
[55.64] Bu cennetler koyu
yeşildirler.
[55.65] Öyleyken
Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
[55.66] İkisinde de
durmadan fışkıran iki kaynak vardır.
[55.67] Öyleyken
Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
[55.68] İkisinde de her
türlü meyveler, hurma ve nar vardır.
[55.69] Öyleyken
Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
[55.70] İçlerinde huyu
güzel yüzü güzel kadınlar vardır.
[55.71] Öyleyken
Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
[55.72] Otağlar içinde
sahiplerine tahsis edilmiş hûriler vardır.
[55.73] Öyleyken
Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
[55.74] Bunlara onlardan
önce ne bir insan ne bir cin dokunmuştur.
[55.75] Öyleyken
Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
[55.76] Yeşil
yastıklara ve hârikulâde güzel döşemelere yaslanırlar.
[55.77] Öyleyken
Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
[55.78] Büyüklük ve ikram
sahibi Rabbinin adı yücelerden yücedir.
Vâkıa Sûresi
Eûzübillâhimineşşeytânirracîm Bismillâhirrahmânirrahîm
[56.1] Kıyamet
koptuğu zaman,
[56.2] Ki onun oluşunu
yalanlayacak hiçbir kimse yoktur;
[56.3] O, alçaltıcı,
yükselticidir.
[56.4] Yer şiddetle
sarsıldığı,
[56.5] Dağlar parçalandığı,
[56.6] Dağılıp
toz duman haline geldiği,
[56.7] Ve sizler de üç
sınıf olduğunuz zaman,
[56.8] Sağdakiler, ne
mutlu o sağdakilere!
[56.9] Soldakiler, ne
bahtsızdırlar onlar!
[56.10] (Hayırda)
önde olanlar, (ecirde de) öndedirler.
[56.11] İşte bunlar,
(Allah'a) en yakın olanlardır,
[56.12] Naîm cennetlerinde .
[56.13] (Onların)
çoğu önceki ümmetlerden,
[56.14] Birazı da
sonrakilerdendir.
[56.15] Cevherlerle
işlenmiş tahtlar üzerindedirler,
[56.16] Onların
üzerlerinde karşılıklı olarak oturup yaslanırlar.
[56.17] Çevrelerinde,
(hizmet için) ölümsüz gençler dolaşır;
[56.18] Maîn çeşmesinden
doldurulmuş testiler, ibrikler ve kadehlerle.
[56.19] Bu şaraptan ne
başları ağrıtılır, ne de akılları
giderilir.
[56.20] (Onlara)
beğendikleri meyveler,
[56.21] Canlarının
çektiği kuş etleri,
[56.22] İri gözlü
hûriler,
[56.23] Saklı inciler
gibi.
[56.24] Yaptıklarına
karşılık olarak (verilir).
[56.25] Orada boş bir
söz ve günaha sokan bir laf işitmezler.
[56.26] Söylenen,
yalnızca "selâm, selâm" dır.
[56.27] Sağdakiler, ne
mutlu o sağdakilere!
[56.28] Düzgün kiraz
ağacı,
[56.29] Meyveleri salkım
salkım dizili muz ağaçları,
[56.30] Uzamış
gölgeler,
[56.31] Çağlayarak
akan sular,
[56.32] Sayısız
meyveler içindedirler;
[56.33] Tükenmeyen ve
yasaklanmayan.
[56.34] Ve
kabartılmış döşekler üstündedirler.
[56.35] Gerçekten biz hûrileri
apayrı biçimde yeni yarattık.
[56.36] Onları, bâkireler
kıldık.
[56.37] Eşlerine
düşkün ve yaşıt.
[56.38] Bütün bunlar
sağdakiler içindir..
[56.39] Bunların
birçoğu önceki ümmetlerdendir.
[56.40] Birçoğu da
sonrakilerdendir.
[56.41] Soldakiler; ne
yazık o soldakilere!
[56.42] İçlerine
işleyen bir ateş ve kaynar su içinde,
[56.43] Kapkara dumandan bir
gölge altındadırlar;
[56.44] Serin ve hoş
olmayan.
[56.45] Çünkü onlar
bundan önce varlık içinde sefahete dalmışlardı.
[56.46] Büyük günahı
işlemekte direnir dururlardı.
[56.47] Ve diyorlardı ki:
Biz öldükten, toprak ve kemik yığını haline geldikten
sonra, biz mi bir daha diriltileceğiz?
[56.48] Önceki
atalarımız da mı?
[56.49] De ki: Hem öncekiler
hem de sonrakiler,
[56.50] Belli bir günün belli
vaktinde mutlaka toplanacaklardır!
[56.51] Sonra siz ey
sapıklar, yalancılar!
[56.52] Elbette bir
ağaçtan, zakkum ağacından yiyeceksiniz.
[56.53]
Karınlarınızı ondan dolduracaksınız.
[56.54] Üstüne de kaynar
sudan içeceksiniz.
[56.55] Susamış
develerin suya saldırışı gibi içeceksiniz.
[56.56] İşte ceza
gününde onlara sunulacak ziyafet budur!
[56.57] Sizi biz
yarattık. Tasdik etmeniz gerekmez mi?
[56.58] Söyleyin
öyleyse, (rahimlere) döktüğünüz meni nedir?
[56.59] Onu siz mi
yaratıyorsunuz yoksa yaratan biz miyiz?
[56.60] Aranızda
ölümü takdir eden biziz. Ve biz, önüne geçilebileceklerden
değiliz.
[56.61] Böylece sizin
yerinize benzerlerinizi getirelim ve sizi bilmediğiniz bir âlemde tekrar
var edelim diye (ölümü takdir ettik).
[56.62] Andolsun, ilk
yaratılışı bildiniz. Düşünüp ibret almanız
gerekmez mi?
[56.63] Şimdi bana,
ektiğinizi haber verin.
[56.64] Onu siz mi
bitiriyorsunuz, yoksa bitiren biz miyiz?
[56.65] Dileseydik onu kuru
bir çöp yapardık da şaşar kalırdınız.
[56.66] "Doğrusu
borç altına girdik.
[56.67] Daha doğrusu, biz
yoksul kaldık" (derdiniz).
[56.68] Ya içtiğiniz suya
ne dersiniz?
[56.69] Buluttan onu siz mi
indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz?
[56.70] Dileseydik onu tuzlu yapardık.
Şükretmeniz gerekmez mi?
[56.71] Söyleyin
şimdi bana, tutuşturmakta olduğunuz ateşi,
[56.72] Onun
ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratan biz miyiz?
[56.73] Biz onu bir ibret ve
çölden gelip geçenlerin istifadesi için yarattık.
[56.74] Öyleyse ulu
Rabbinin adını tesbih et.
[56.75] Hayır!
Yıldızların yerlerine yemin ederim ki,
[56.76] Bilirseniz, gerçekten
bu, büyük bir yemindir.
[56.77] Şüphesiz bu,
değerli bir Kur'an'dır,
[56.78] Korunmuş bir
kitaptır.
[56.79] Ona ancak
temizlenenler dokunabilir.
[56.80] O, âlemlerin Rabbinden
indirilmiştir.
[56.81] Şimdi siz, bu
sözü mü küçümsüyorsunuz?
[56.82] Allah'ın
verdiği rızka karşı şükrü, onu yalanlamakla mı
yerine getiriyorsunuz?
[56.83] Hele can boğaza
dayandığı zaman,
[56.84] O vakit siz bakar durursunuz.
[56.85] (O anda) biz ona
sizden daha yakınız, ama göremezsiniz.
[56.86] Madem ki ceza
görmeyecekmişsiniz,
[56.87] Onu (canı) geri
çevirsenize, şayet iddianızda doğru iseniz!
[56.88] Fakat (ölen
kişi Allah'a) yakın olanlardan ise,
[56.89] Ona rahatlık,
güzel rızık ve Naîm cenneti vardır.
[56.90] Eğer o
sağdakilerden ise,
[56.91] "Ey sağdaki!
Sana selam olsun!"
[56.92] Ama
yalanlayıcı sapıklardan ise,
[56.93] İşte ona da
kaynar sudan bir ziyafet vardır!
[56.94] Ve (onun sonu)
cehenneme atılmaktır.
[56.95] Şüphesiz ki bu,
kesin gerçektir.
[56.96] Öyleyse ulu
Rabbinin adını tenzih ile an.
Hadîd Sûresi
Eûzübillâhimineşşeytânirracîm Bismillâhirrahmânirrahîm
[57.1] Göklerde ve yerde
bulunan her şey Allah'ı tesbih etmektedir. O, azîzdir, hakîmdir.
[57.2] Göklerin ve yerin
mülkü O'nundur. O, diriltir, öldürür. O, her şeye gücü yetendir.
[57.3] O ilktir, sondur,
zahirdir, batındır. O, her şeyi bilendir.
[57.4] O, gökleri ve yeri
altı günde yaratan, sonra Arş'ın üzerine istivâ edendir. Yere
gireni ve ondan çıkanı, gökten ineni ve oraya yükseleni bilir.
Nerede olsanız, O sizinle beraberdir. Allah
yaptıklarınızı görür.
[57.5] Göklerin ve yerin
mülkü O'nundur. Bütün işler ancak O'na döndürülür.
[57.6] Geceyi gündüze katar,
gündüzü de geceye katar. O, kalplerde olanı bilir.
[57.7] Allah'a ve Resûlü'ne
iman edin. Sizi, üzerinde tasarrufa yetkili kıldığı
şeylerden harcayın. Sizden iman edip de (Allah rızası için)
harcayan kimselere büyük mükâfat vardır.
[57.8] Peygamber sizi,
Rabbinize iman etmeye çağırdığı halde niçin Allah'a
inanmıyorsunuz? Halbuki O, sizden kesin söz de
almıştı. Eğer inanırsanız.
[57.9] Sizi
karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kuluna
apaçık âyetler indiren O'dur. Şüphesiz Allah, size karşı
çok şefkatli, çok merhametlidir.
[57.10] Ne oluyor size ki,
Allah yolunda harcamıyorsunuz? Halbuki göklerin ve yerin mirası
Allah'ındır. Elbette içinizden, fetihten önce harcayan ve
savaşanlar, daha sonra harcayıp savaşanlara eşit
değildir. Onların derecesi, sonradan infak eden ve savaşanlardan
daha yüksektir. Bununla beraber Allah hepsine de en güzel olanı
vâdetmiştir. Allah'ın yaptıklarınızdan haberi
vardır.
[57.11] Kim Allah'a güzel bir
ödünç verecek olursa, Allah da onun
karşılığını kat kat verir ve ayrıca onun çok
değerli bir mükâfatı da vardır.
[57.12] Mümin erkeklerle mümin
kadınları, önlerinden ve sağlarından, (amellerinin)
nurları aydınlatıp giderken gördüğün günde, (onlara):
Bugün müjdeniz, zemininden ırmaklar akan ve içlerinde ebedî kalacağınız
cennetlerdir, denilir. İşte büyük kurtuluş budur.
[57.13] Münafık
erkeklerle münafık kadınların, müminlere: Bizi bekleyin,
nurunuzdan bir parça ışık alalım, diyeceği günde
kendilerine: Arkanıza dönün de bir ışık arayın!
denilir. Nihayet onların arasına, içinde rahmet,
dışında azap bulunan kapılı bir sur çekilir.
[57.14] Münafıklar
onlara: Biz sizinle beraber değil miydik? diye seslenirler. (Müminler de)
derler ki: Evet ama, siz kendi başınızı belaya soktunuz;
fırsat beklediniz; şüpheye düştünüz ve kuruntular sizi aldattı.
O çok aldatan (şeytan) sizi, Allah hakkında bile aldattı.
Nihayet Allah'ın emri gelip çattı!
[57.15] Bugün artık ne
sizden ne de inkâr edenlerden bedel kabul edilir, varacağınız
yer ateştir. Size yaraşan odur. Ne kötü bir dönüş
yeridir!
[57.16] İman edenlerin
Allah'ı anma ve O'ndan inen Kur'an sebebiyle kalplerinin ürpermesi
zamanı daha gelmedi mi? Onlar daha önce kendilerine kitap verilenler
gibi olmasınlar. Onların üzerinden uzun zaman geçti de kalpleri
katılaştı. Onlardan bir çoğu yoldan çıkmış
kimselerdir.
[57.17] Bilin ki Allah,
ölümünden sonra yeryüzünü canlandırıyor. Düşünesiniz diye
gerçekten, size âyetleri açıkladık.
[57.18] Sadaka veren erkeklere
ve sadaka veren kadınlara ve Allah'a güzel bir ödünç verenlere,
verdiklerinin karşılığı kat kat ödenir ve onlara
değerli bir mükâfat vardır.
[57.19] Allah'a ve
peygamberlerine iman edenler, (evet) işte onlar, Rableri yanında
sözü özü doğru olanlar ve şehitlik mertebesine erenlerdir.
Onların mükâfatları ve nûrları vardır. İnkâr edip de
âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar da cehennemin adamlarıdır.
[57.20] Bilin ki dünya
hayatı ancak bir oyun, eğlence, bir süs, aranızda bir
övünme ve daha çok mal ve evlât sahibi olma isteğinden ibarettir.
Tıpkı bir yağmur gibidir ki, bitirdiği ziraatçilerin
hoşuna gider. Sonra kurur da sen onun sapsarı olduğunu
görürsün; sonra da çer çöp olur. Ahirette ise çetin bir azap
vardır. Yine orada Allah'ın mağfireti ve rızası
vardır. Dünya hayatı aldatıcı bir geçimlikten başka
bir şey değildir.
[57.21] Rabbinizden bir
mağfirete; Allah'a ve peygamberlerine inananlar için
hazırlanmış olup genişliği gökle yerin
genişliği kadar olan cennete koşuşun. İşte bu,
Allah'ın lütfudur ki onu dilediğine verir. Allah büyük lütuf
sahibidir.
[57.22] Yeryüzünde vuku bulan
ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu
yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın.
Şüphesiz bu, Allah'a göre kolaydır.
[57.23] (Allah bunu) elinizden
çıkana üzülmeyesiniz ve Allah'ın size verdiği nimetlerle
şımarmayasınız diye açıklamaktadır. Çünkü
Allah, kendini beğenip böbürlenen kimseleri sevmez.
[57.24] Onlar cimrilik edip
insanlara da cimriliği emrederler. Kim yüz çevirirse şüphesiz ki
Allah zengindir, hamde lâyıktır.
[57.25] Andolsun biz
peygamberlerimizi açık delillerle gönderdik ve insanların
adaleti yerine getirmeleri için beraberlerinde kitabı ve mizanı
indirdik. Biz demiri de indirdik ki onda büyük bir kuvvet ve insanlar için
faydalar vardır. Bu, Allah'ın, dinine ve peygamberlerine gayba
inanarak yardım edenleri belirlemesi içindir. Şüphesiz Allah
kuvvetlidir, daima üstündür.
[57.26] Andolsun ki biz, Nuh'u
ve İbrahim'i gönderdik, peygamberliği de kitabı da
onların soyuna verdik. Onlardan (insanlardan) kimi doğru
yoldadır; içlerinden birçoğu da yoldan
çıkmışlardır.
[57.27] Sonra bunların
izinden ardarda peygamberlerimizi gönderdik. Meryem oğlu
İsa'yı da arkalarından gönderdik, ona İncil'i verdik;
ona uyanların kalplerine şefkat ve merhamet vermiştik.
Uydurdukları ruhbanlığa gelince, onu biz yazmadık. Fakat
kendileri Allah rızasını kazanmak için yaptılar. Ama buna
da gereği gibi uymadılar. Biz de onlardan iman edenlere
mükâfatlarını verdik. İçlerinden çoğu da yoldan
çıkmışlardır.
[57.28] Ey iman edenler!
Allah'tan korkun ve Peygamberine inanın ki O, size rahmetinden iki kat
versin ve size ışığında yürüyeceğiniz bir nûr
lütfetsin; sizi bağışlasın. Allah, çok
bağışlayan, çok esirgeyendir.
[57.29] Böylece kitap
ehli, Allah'ın lütfundan hiçbir şey elde edemeyeceklerini bilsinler.
Lütuf bütünüyle Allah'ın elindedir, onu dilediğine bahşeder.
Allah, büyük lütuf sahibidir.