Part 5
[4.24] (Harp esiri olarak)
sahip olduğunuz cariyeler müstesna, evli kadınlar da size haram
kılındı. Allah'ın size emri budur.
Bunlardan başkasını, namuslu olmak ve zina
etmemek üzere mallarınızla (mehirlerini vererek) istemeniz size helâl
kılındı. Onlardan faydalanmanıza
karşılık kararlaştırılmış olan
mehirlerini verin. Mehir kesiminden sonra (bir miktar
indirim için) karşılıklı anlaşmanızda size günah
yoktur. Şüphesiz Allah ilim ve hikmet sahibidir.
[4.25]
İçinizden, imanlı hür kadınlarla evlenmeye gücü yetmeyen kimse,
ellerinizin altında bulunan imanlı genç kızlarınız
(sayılan) cariyelerinizden alsın. Allah sizin
imanınızı daha iyi bilmektedir. Hep
aynı köktensiniz (insanlık bakımından aranızda
fark yoktur). Öyle ise iffetli yaşamaları, zina
etmemeleri ve gizli dost da tutmamaları şartı ve sahiplerinin
izni ile onları (cariyeleri) nikâhlayıp alın, mehirlerini de
normal miktarda verin. Evlendikten sonra bir fuhuş
yaparlarsa onlara, hür kadınların cezasının
yarısı (uygulanır). Bu (cariye ile
evlenme izni), içinizden günaha düşmekten korkanlar içindir. Sabretmeniz ise sizin için daha hayırlıdır. Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.
[4.26]
Allah size (bilmediklerinizi) açıklamak ve sizi, sizden önceki (iyi)
lerin yollarına iletmek ve sizin günahlarınızı
bağışlamak istiyor. Allah hakkıyle bilicidir, yegâne
hikmet sahibidir.
[4.27] Allah sizin tevbenizi
[4.28] Allah sizden
(yükünüzü) hafifletmek ister; çünkü insan zayıf
yaratılmıştır.
[4.29] Ey iman edenler!
Karşılıklı rızaya dayanan ticaret olması hali
müstesna, mallarınızı, bâtıl (haksız ve haram yollar)
ile aranızda (alıp vererek) yemeyin. Ve kendinizi öldürmeyin.
Şüphesiz Allah, sizi esirgeyecektir.
[4.30] Kim
düşmanlık ve haksızlık ile bunu (haram yemeyi veya
öldürmeyi) yaparsa (bilsin ki) onu ateşe koyacağız; bu ise
Allah'a çok kolaydır.
[4.31]
[4.32] Allah'ın sizi,
birbirinizden üstün kıldığı şeyleri
(başkasında olup da sizde olmayanı) hasretle arzu etmeyin.
Erkeklerin de kazandıklarından nasipleri var, kadınların da
kazandıklarından nasipleri var. Allah'tan lütfunu isteyin;
şüphesiz Allah her şeyi bilmektedir.
[4.33] (Erkek ve
kadından) her biri için, ana, baba ve akrabanın
bıraktığından (hisselerini alacak olan) vârisler
kıldık. Yeminlerinizin bağladığı kimselere de paylarını
verin. Çünkü Allah her şeyi görmektedir.
[4.34] Allah'ın
insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılması
sebebiyle ve mallarından harcama yaptıkları için erkekler
kadınların yöneticisi ve koruyucusudur. Onun için sâliha
kadınlar itaatkârdır. Allah'ın kendilerini korumasına
karşılık gizliyi (kimse görmese de namuslarını)
koruyucudurlar. Baş kaldırmasından endişe ettiğiniz
kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız
bırakın ve (bunlarla yola gelmezlerse) dövün.
[4.35]
[4.36] Allah'a ibadet edin ve
O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya,
yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın
arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlar (köle, cariye,
hizmetçi ve benzerlerine) iyi davranın; Allah kendini beğenen ve
daima böbürlenip duran kimseyi sevmez.
[4.37] Bunlar cimrilik
[4.38] Allah'a ve ahiret
gününe inanmadıkları halde mallarını, insanlara
gösteriş için sarfedenler de (ahirette azaba dûçâr olurlar).
Şeytan bir kimseye arkadaş olursa, ne kötü bir
arkadaştır o!
[4.39] Allah'a ve ahiret
gününe iman edip de Allah'ın kendilerine verdiğinden (O'nun yolunda)
harcasalardı ne olurdu sanki! Allah onların durumunu hakkıyle
bilmektedir.
[4.40] Şüphe yok ki
Allah zerre kadar haksızlık etmez. (Kulun yaptığı
iş,
[4.41] Her bir ümmetten bir
şahit getirdiğimiz ve seni de onlara şahit olarak
gösterdiğimiz zaman halleri nice olacak!
[4.42] Küfür yoluna
sapıp peygamberi dinlemeyenler o gün yerin dibine
batırılmayı temenni ederler ve Allah'tan hiçbir haberi
gizleyemezler.
[4.43] Ey iman edenler! Siz
sarhoş iken -ne söylediğinizi bilinceye kadar- cünüp iken de
-yolcu olan müstesna- gusül edinceye kadar namaza yaklaşmayın.
[4.44] Kendilerine Kitap'tan
nasip verilenlere baksana! Sapıklığı satın
alıyorlar ve sizin de yoldan çıkmanızı istiyorlar!
[4.45] Allah
düşmanlarınızı sizden daha iyi bilir. Gerçek bir dost
olarak Allah yeter, bir yardımcı olarak da Allah kâfidir.
[4.46] Yahudilerden bir
kısmı kelimeleri yerlerinden değiştirirler, dillerini
eğerek, bükerek ve dine saldırarak (Peygambere karşı)
"İşittik ve karşı geldik", "dinle, dinlemez
olası", "râinâ" derler.
[4.47] Ey ehl-i kitap! Biz,
birtakım yüzleri silip dümdüz ederek arkalarına çevirmeden, yahut
onları, cumartesi adamları gibi lânetlemeden önce (davranarak),
size gelenleri doğrulamak üzere indirdiğimize (Kitab'a) iman edin;
Allah'ın emri mutlaka yerine gelecektir.
[4.48] Allah, kendisine ortak
koşulmasını asla bağışlamaz; bundan
başkasını, (günahları) dilediği kimse için
bağışlar. Allah'a ortak koşan kimse büyük bir günah (ile)
iftira etmiş olur.
[4.49] Kendilerini temize
çıkaranlara ne dersin! Hayır, Allah dilediğini temize
çıkarır ve hiç kimse kıl payı kadar haksızlık
görmez.
[4.50] Bak, nasıl da
Allah üzerine yalan uyduruyorlar; apaçık bir günah olarak bu (onlara)
yeter!
[4.51] Kendilerine Kitap'tan
nasip verilenleri görmedin mi? Putlara ve bâtıla (tanrılara)
iman ediyorlar, sonra da kâfirler için: "Bunlar, Allah'a iman edenlerden
daha doğru yoldadır" diyorlar!
[4.52] Bunlar, Allah'ın
lânetlediği kimselerdir; Allah'ın rahmetinden
uzaklaştırdığı (lânetli) kimseye gerçek bir
yardımcı bulamazsın.
[4.53] Yoksa onların
mülkten (hükümranlıktan) bir nasipleri mi var? Öyle olsaydı
insanlara çekirdek filizi (kadar bir şey bile) vermezlerdi.
[4.54] Yoksa onlar,
Allah'ın lütfundan verdiği şeyler için insanlara hased mi
ediyorlar? Oysa İbrahim soyuna Kitab'ı ve hikmeti verdik ve onlara
büyük bir hükümranlık bahşettik.
[4.55] Onlardan bir
kısmı İbrahim'e inandı, kimi de ondan yüz çevirdi; (onlara)
kavurucu bir ateş olarak cehennem yeter.
[4.56] Şüphesiz
âyetlerimizi inkâr edenleri gün gelecek bir ateşe sokacağız;
onların derileri pişip acı duymaz hale geldikçe, derilerini
başka derilerle değiştiririz ki acıyı duysunlar! Allah
daima üstün ve hakîmdir.
[4.57] İnanıp; iyi
işler yapanları da, içinde ebediyen kalmak üzere girecekleri,
zemininden ırmaklar akan cennetlere sokacağız. Orada onlar için
tertemiz eşler vardır ve onları koyu (tatlı) bir
gölgeye koyarız.
[4.58] Allah size, mutlaka
emanetleri ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz
zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne kadar güzel
öğütler veriyor! Şüphesiz Allah her şeyi işitici, her
şeyi görücüdür.
[4.59] Ey iman edenler!
Allah'a itaat edin. Peygamber'e ve sizden olan ülülemre (idarecilere) de itaat
edin.
[4.60]
[4.61] Onlara: Allah'ın
indirdiğine (Kitab'a) ve Resûl'e gelin (onlara başvuralım),
denildiği zaman, münafıkların senden iyice
uzaklaştıklarını görürsün.
[4.62] Elleriyle yaptıkları
yüzünden başlarına bir felâket gelince hemen, biz yalnızca
iyilik etmek ve arayı bulmak istedik, diye yemin ederek
[4.63] Onlar Allah'ın,
kalplerindekini bildiği kimselerdir; onlara aldırma, kendilerine
öğüt ver ve onlara, kendileri hakkında tesirli söz
söyle.
[4.64] Biz her peygamberi
-Allah'ın izniyle- ancak kendisine itaat edilmesi için gönderdik.
[4.65] Hayır, Rabbine
andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni
hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir
sıkıntı duymaksızın (onu) tam manasıyla
kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar.
[4.66]
[4.67] O zaman elbette
kendilerine nezdimizden büyük mükâfat verirdik.
[4.68] Ve onları
dosdoğru bir yola iletirdik.
[4.69] Kim Allah'a ve Resûl'e
itaat ederse işte onlar, Allah'ın kendilerine lütuflarda
bulunduğu peygamberler, sıddîkler, şehidler ve salih
kişilerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır!
[4.70] Bu lütuf
Allah'tandır. Bilen olarak Allah yeter.
[4.71] Ey iman edenler!
Tedbirinizi alın; bölük bölük savaşa çıkın, yahut
(gerektiğinde) topyekün savaşın.
[4.72] İçinizden
bazıları vardır ki (cihad konusunda) pek ağırdan
alırlar.
[4.73] Eğer Allah'tan
size bir lütuf erişirse -sanki sizinle onun arasında (zahirî) bir
dostluk yokmuş gibi- "Keşke onlarla beraber olsaydım da ben
de büyük bir başarı kazansaydım !" der.
[4.74] O halde, dünya
hayatını ahiret karşılığında satanlar, Allah
yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da
öldürülür veya galip gelirse biz ona yakında büyük bir mükâfat
vereceğiz.
[4.75] Size ne oldu da Allah
yolunda ve "Rabbimiz! Bizi, halkı zalim olan bu şehirden
çıkar, bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir
yardımcı yolla!" diyen zavallı erkekler, kadınlar ve
çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz!
[4.76] İman edenler Allah
yolunda savaşırlar, inanmayanlar ise tâğut (bâtıl davalar
ve şeytan) yolunda savaşırlar. O halde şeytanın
dostlarına karşı savaşın; şüphe yok ki
şeytanın kurduğu düzen zayıftır.
[4.77] Kendilerine,
ellerinizi savaştan çekin, namazı kılın ve zekâtı verin,
denilen kimseleri görmedin mi? Sonra onlara savaş farz
kılınınca, içlerinden bir gurup hemen Allah'tan korkar gibi,
hatta daha fazla bir korku ile insanlardan korkmaya başladılar da
"Rabbimiz! Savaşı bize niçin yazdın! Bizi yakın bir
süreye kadar ertelesen (daha bir müddet savaşı farz kılmasan)
olmaz mıydı?" dediler. Onlara de ki: "Dünya menfaati
önemsizdir, Allah'tan korkanlar için ahiret daha hayırlıdır
ve size kıl payı kadar haksızlık edilmez."
[4.78] Nerede olursanız
olun ölüm size ulaşır; sarp ve sağlam kalelerde
olsanız bile! Kendilerine bir iyilik dokunsa "Bu Allah'tan"
derler; başlarına bir kötülük gelince de "Bu senden"
derler. "Hepsi Allah'tandır"" de. Bu adamlara ne oluyor ki
bir türlü laf anlamıyorlar!
[4.79]
[4.80] Kim Resûl'e itaat
ederse Allah'a itaat etmiş olur. Yüz çevirene gelince, seni onların
başına bekçi göndermedik!
[4.81]
"Başüstüne" derler, ama yanından ayrılınca
onlardan bir kısmı, senin dediğinden başkasını
gizlice kurar. Allah da onların gizlice kurduklarını yazar. Sen
onlara aldırma ve Allah'a dayan;
[4.82] Hâla Kur'an üzerinde
gereği gibi düşünmeyecekler mi?
[4.83] Onlara güven veya
korkuya dair bir haber gelince hemen onu yayarlar; halbuki onu, Resûl'e veya
aralarında yetki sahibi kimselere götürselerdi, onların
arasından işin içyüzünü anlayanlar, onun ne olduğunu bilirlerdi.
Allah'ın size lütuf ve rahmeti olmasaydı, pek azınız
müstesna, şeytana uyup giderdiniz.
[4.84] Artık Allah
yolunda savaş. Sen, kendinden başkası (sebebiyle) sorumlu
tutulmazsın. Müminleri de teşvik et. Umulur ki Allah kâfirlerin
gücünü kırar (güçleriyle size zarar vermelerini önler). Allah'ın
gücü daha çetin ve cezası daha şiddetlidir.
[4.85] Kim iyi bir işe
aracılık ederse onun da o işten bir nasibi olur. Kim kötü
bir işe aracılık ederse onun da ondan bir payı olur. Allah
her şeyin karşılığını vericidir.
[4.86] Bir selam ile
selamlandığınız zaman siz de ondan daha güzeli ile
selamlayın; yahut aynı ile karşılık verin.
Şüphesiz Allah, her şeyin hesabını arayandır.
[4.87] Allah -ki ondan
başka hiçbir tanrı yoktur elbette sizi kıyamet günü
toplayacaktır, bunda asla şüphe yoktur. Söz bakımından
Allah'tan daha doğru kim vardır!
[4.88] Size ne oldu da
münafıklar hakkında iki gruba ayrıldınız? Halbuki
Allah onları kendi ettikleri yüzünden baş aşağı
etmiştir (küfürlerine döndürmüştür). Allah'ın
saptırdığını doğru yola getirmek mi istiyorsunuz?
Allah'ın saptırdığı kimse için asla (doğruya) yol
bulamazsın!
[4.89] Sizin de kendileri
gibi inkâr etmenizi istediler ki onlarla eşit olasınız. O halde
Allah yolunda göç edinceye kadar onlardan hiçbirini dost edinmeyin.
[4.90] Ancak kendileriyle
aranızda antlaşma bulunan bir topluma sığınanlar yahut
ne sizinle ne de kendi toplumlarıyla savaşmak (istemediklerin) den
yürekleri sıkılarak size gelenler müstesna. Allah dileseydi
onları başınıza belâ ederdi de sizinle
savaşırlardı. Artık onlar sizi bırakıp bir tarafa
çekilir de sizinle savaşmazlar ve size barış teklif ederlerse bu
durumda Allah size, onların aleyhinde bir yola girme hakkı
vermemiştir.
[4.91] Hem sizden hem de
kendi toplumlarından emin olmak isteyen başkalarını da
bulacaksınız. Bunlar her ne zaman fitneye götürülseler ona
baş aşağı dalarlar (daldırılırlar).
[4.92]
Yanlışlıkla olması dışında bir müminin bir
mümini öldürmeye hakkı olamaz. Yanlışlıkla bir mümini
öldüren kimsenin, mümin bir köle azat etmesi ve ölenin ailesine
teslim edilecek bir diyet vermesi gereklidir. Meğer ki ölünün ailesi
o diyeti bağışlamış ola. (Bu takdirde diyet vermez).
[4.93] Kim bir mümini kasden
öldürürse cezası, içinde ebediyen kalacağı cehennemdir.
Allah ona gazap etmiş, onu lânetlemiş ve onun için büyük bir azap
hazırlamıştır.
[4.94] Ey iman edenler! Allah
yolunda savaşa çıktığınız zaman iyi anlayıp
dinleyin. Size selam verene, dünya hayatının geçici menfaatine
göz dikerek "Sen mümin değilsin" demeyin. Çünkü
Allah'ın nezdinde sayısız ganimetler vardır. Önceden
siz de böyle iken Allah size lütfetti; o halde iyi anlayıp dinleyin.
Şüphesiz Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
[4.95] Müminlerden -özür
sahibi olanlar dışında- oturanlarla malları ve
canlarıyle Allah yolunda cihad edenler bir olmaz. Allah, malları ve
canları ile cihad edenleri, derece bakımından oturanlardan üstün
kıldı. Gerçi Allah hepsine de güzellik (cennet) vadetmiştir; ama
mücahidleri, oturanlardan çok büyük bir ecirle üstün
kılmıştır.
[4.96] Kendinden dereceler,
bağışlama ve rahmet vermiştir. Allah çok
bağışlayıcı ve esirgeyicidir.
[4.97] Kendilerine yazık
[4.98] Erkekler,
kadınlar ve çocuklardan (gerçekten) âciz olup hiçbir çareye gücü
yetmeyenler, hiç bir yol bulamayanlar müstesnadır.
[4.99] İşte
bunları, umulur ki Allah affeder; Allah çok affedicidir,
bağışlayıcıdır.
[4.100] Allah yolunda hicret
[4.101] Yeryüzünde sefere
çıktığınız zaman kâfirlerin size kötülük
etmelerinden endişe ederseniz, namazı kısaltmanızda size
bir günah yoktur. Şüphesiz kâfirler, sizin apaçık
düşmanınızdır.
[4.102] Sen de içlerinde
bulunup onlara namaz kıldırdığın zaman, onlardan bir
kısmı seninle beraber namaza dursunlar, silahlarını
(yanlarına) alsınlar, böylece (namazı kılıp)
secde ettiklerinde (diğerleri) arkanızda olsunlar. Sonra henüz
namazını kılmamış olan (bu) diğer gurup gelip
seninle beraber namazlarını kılsınlar ve onlar da ihtiyat
tedbirlerini ve silahlarını alsınlar. O kâfirler arzu ederler ki
siz silahlarınızdan ve eşyanızdan gafil olsanız da
üstünüze birden baskın yapsalar.
[4.103] Namazı bitirince
de ayakta, otururken ve yanınız üzerinde yatarken (daima)
Allah'ı anın. Huzura kavuşunca da namazı dosdoğru
kılın; çünkü namaz müminler üzerine vakitleri belli bir farzdır.
[4.104] O (düşman)
topluluğu takip etmekte gevşeklik göstermeyin.
[4.105] Allah'ın
[4.106] Ve Allah'tan mağfiret
iste, çünkü Allah, çok yarlığayıcı, ziyadesiyle
esirgeyicidir.
[4.107] Kendilerine
hıyanet edenleri savunma; çünkü Allah hainliği meslek edinmiş
günahkârları sevmez.
[4.108] İnsanlardan
gizler de Allah'tan gizlemezler. Halbuki geceleyin, O'nun razı olmadığı
sözü düzüp kurarken O, onlarla beraber idi. Allah
yaptıklarını kuşatıcıdır (O'nun ilminden
hiçbir şeyi gizleyemezler).
[4.109] Haydi siz dünya
hayatında onlara taraf çıkıp savundunuz, ya kıyamet günü
Allah'a karşı onları kim savunacak yahut onlara kim vekil
olacak?
[4.110] Kim bir kötülük
yapar yahut nefsine zulmeder de sonra Allah'tan mağfiret dilerse,
Allah'ı çok yarlığayıcı ve esirgeyici bulacaktır.
[4.111] Kim bir günah
kazanırsa onu ancak kendi aleyhine kazanmış olur. Allah her
şeyi bilicidir, büyük hikmet sahibidir.
[4.112] Kim kasıtlı
veya kasıtsız bir günah kazanır da sonra onu bir suçsuzun
üzerine atarsa, muhakkak ki, büyük bir iftira ve apaçık bir günah
yüklenmiş olur.
[4.113] Allah'ın
[4.114] Onların
fısıldaşmalarının birçoğunda hayır yoktur.
Ancak bir sadaka yahut bir iyilik yahut da insanların arasını
düzeltmeyi isteyen (in fısıldaşması) müstesna. Kim
Allah'ın rızasını elde etmek için bunu yaparsa, biz ona
yakında büyük bir mükâfat vereceğiz.
[4.115] Kendisi için
doğru yol belli olduktan sonra, kim Peygamber'e karşı çıkar
ve müminlerin yolundan başka bir yola giderse, onu o yönde
bırakırız ve cehenneme sokarız; o ne kötü bir yerdir.
[4.116] Allah, kendisine
ortak koşulmasını asla bağışlamaz; ondan
başka günahları dilediği kimse için bağışlar. Kim
Allah'a ortak koşarsa büsbütün sapıtmıştır.
[4.117] Onlar
(müşrikler) O'nu bırakıp yalnızca bir takım
dişilerden (dişi isimli tanrılardan) istiyorlar, ancak
inatçı şeytandan dilekte bulunuyorlar.
[4.118] Allah onu (şeytanı)
lânetlemiş; o da: "Yemin ederim ki, kullarından belli bir pay
edineceğim" demiştir.
[4.119] "Onları
mutlaka saptıracağım, muhakkak onları boş kuruntulara
boğacağım, kesinlikle onlara emredeceğim de
hayvanların kulaklarını yaracaklar (putlar için nişanlayacaklar),
şüphesiz onlara emredeceğim de Allah'ın
yarattığını değiştirecekler" (dedi). Kim
Allah'ı bırakır da şeytanı dost edinirse elbette
apaçık bir ziyana düşmüştür.
[4.120] (Şeytan) onlara
söz verir ve onları ümitlendirir; halbuki şeytanın onlara söz
vermesi aldatmacadan başka bir şey değildir.
[4.121] İşte
onların yeri cehennemdir; ondan kaçıp kurtulacak bir yer de
bulamayacaklardır.
[4.122] İman
[4.123] Ne sizin
kuruntularınız ne de ehl-i kitabın kuruntuları (gerçektir);
kim bir kötülük, yaparsa onun cezasını görür ve kendisi için
Allah'tan başka dost da, yardımcı da bulamaz.
[4.124] Erkek olsun,
kadın olsun, her kim de mümin olarak iyi işler yaparsa, işte
onlar cennete girerler ve zerre kadar haksızlığa
uğratılmazlar.
[4.125] İşlerinde
doğru olarak kendini Allah'a veren ve İbrahim'in, Allah'ı bir
tanıyan dinine tâbi olan kimseden dince daha güzel kim vardır? Allah
İbrahim'i dost edinmiştir.
[4.126] Göklerde ve
yerde ne varsa hepsi Allah'ındır ve Allah her şeyi
kuşatmıştır. (Hiçbir şey O'nun ilim ve kudretinin
dışında kalamaz).
[4.127] Senden kadınlar
hakkında fetva istiyorlar. De ki, onlara ait hükmü size Allah
açıklıyor: Kitap'ta, kendileri için yazılmışı
(mirası) vermeyip nikâhlamak istediğiniz yetim kadınlar, çaresiz
çocuklar ve yetimlere karşı âdil davranmanız hakkında size okunan
âyetler (Allah'ın hükmünü apaçık ortaya koymaktadır).
Hayırdan ne yaparsanız şüphesiz Allah onu bilmektedir.
[4.128]
[4.129] Üzerine
düşüp uğraşsanız da kadınlar arasında âdil davranmaya
güç yetiremezsiniz; bâri birisine tamamen kapılıp da diğerini
askıya alınmış gibi bırakmayın.
[4.130]
[4.131] Göklerde ve
yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Sizden önce kendilerine Kitap
verilenlere ve size "Allah'tan korkun" diye emrettik.
[4.132] Göklerde ve
yerde olanlar Allah'ındır. Vekil olarak Allah yeter.
[4.133] Ey insanlar! Allah
dilerse sizi yokluğa gönderip başkalarını getirir;
Allah buna kadirdir.
[4.134] Kim dünya
mükâfatını isterse (bilsin ki) dünyanın da ahiretin de
mükâfatı Allah katındadır. Allah her şeyi işiten ve
her şeyi görendir.
[4.135] Ey iman edenler!
Adaleti titizlikle ayakta tutan, kendini, ana-babanız ve akrabanız
aleyhinde de olsa Allah için şahitlik
[4.136] Ey iman edenler!
Allah'a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği Kitab'a ve daha önce
indirdiği kitaba iman (da sebat) ediniz. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını,
peygamberlerini ve kıyamet gününü inkâr ederse tam manasıyle
sapıtmıştır.
[4.137] İman edip sonra
inkâr edenleri, sonra yine iman edip tekrar inkâr edenleri, sonra da
inkârlarını arttıranları Allah ne
bağışlayacak, ne de onları doğru yola iletecektir.
[4.138] Münafıklara,
kendileri için acı bir azap olduğunu müjdele!
[4.139] Müminleri
bırakıp da kâfirleri dost edinenler, onların yanında izzet
(güç ve şeref) mi arıyorlar? Bilsinler ki bütün izzet yalnızca
Allah'a aittir.
[4.140] O (Allah), Kitap'ta
size şöyle indirmiştir ki: Allah'ın âyetlerinin inkâr
edildiğini yahut onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman,
onlar bundan başka bir söze dalıncaya (konuya geçinceye) kadar
kâfirlerle beraber oturmayın; yoksa siz de onlar gibi olursunuz. Elbette
Allah, münafıkları ve kâfirleri cehennemde bir araya getirecektir.
[4.141] Sizi gözetleyip
duranlar,
[4.142] Şüphesiz
münafıklar Allah'a oyun etmeye kalkışıyorlar; halbuki Allah
onların oyunlarını başlarına çevirmektedir. Onlar
namaza kalktıkları zaman üşenerek kalkarlar, insanlara
gösteriş yaparlar, Allah'ı da pek az hatıra getirirler.
[4.143] Bunların
arasında bocalayıp durmaktalar,ne onlara (bağlanıyorlar) ne
bunlara. Allah'ın şaşırttığı kimseye asla
bir (çıkar) yol bulamazsın.
[4.144] Ey iman edenler!
Müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmeyin; (bunu yaparak)
Allah'a, aleyhinizde apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz?
[4.145] Şüphe yok ki
münafıklar cehennemin en alt katındadırlar. Artık onlara
asla bir yardımcı bulamazsın.
[4.146] Ancak tevbe edip
hallerini düzeltenler, Allah'a sımsıkı sarılıp
dinlerini (ibadetlerini) yalnız onun için yapanlar başkadır.
İşte bunlar (gerçekte) müminlerle beraberdirler ve Allah müminlere
yakında büyük mükâfat verecektir.
[4.147]