Part 7
[5.82]
İnsanlar içerisinde iman edenlere düşmanlık bakımından
en şiddetli olarak yahudiler ile, şirk koşanları
bulacaksın.
Onlar içinde iman edenlere sevgi bakımından en
yakın olarak da "Biz hıristiyanlarız" diyenleri
bulacaksın. Çünkü onların içinde
keşişler ve râhipler vardır ve onlar büyüklük taslamazlar.
[5.83] Resûle indirileni
duydukları zaman,
[5.84] "Rabbimizin bizi
iyiler arasına katmasını umup dururken niçin Allah'a ve bize
gelen gerçeğe iman etmeyelim?"
[5.85] Söyledikleri (bu)
sözden dolayı Allah onlara, içinde devamlı kalmak üzere,
zemininden ırmaklar akan cennetleri mükâfat olarak verdi. İyi hareket
edenlerin mükâfatı işte budur.
[5.86] İnkâr
[5.87] Ey iman edenler!
Allah'ın size helâl kıldığı iyi ve temiz şeyleri
(siz kendinize) haram kılmayın ve sınırı
aşmayın. Allah sınırı aşanları sevmez.
[5.88] Allah'ın size
helâl ve temiz olarak verdiği rızıklardan yeyin ve kendisine
iman etmiş olduğunuz Allah'tan korkun.
[5.89] Allah,
kasıtsız olarak ağzınızdan çıkıveren
yeminlerinizden dolayı sizi sorumlu tutmaz, fakat bilerek
yaptığınız yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutar.
Bunun da keffâreti, ailenize yedirdiğiniz yemeğin orta hallisinden on
fakire yedirmek, yahut onları giydirmek, yahut da bir köle azat
etmektir. Bunları bulamıyan üç gün oruç tutmalıdır. Yemin
ettiğiniz takdirde yeminlerinizin keffâreti işte budur. Yeminlerinizi
koruyun (onlara riayet edin). Allah size âyetlerini açıklıyor; umulur
ki şükredersiniz!
[5.90] Ey iman edenler!
Şarap, kumar, dikili taşlar (putlar), fal ve şans okları
birer şeytan işi pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa
eresiniz.
[5.91] Şeytan içki ve
kumar yoluyla ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi,
Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık (bunlardan)
vazgeçtiniz değil mi?
[5.92] Allah'a itaat edin,
Resûle de itaat edin ve (kötülüklerden) sakının.
[5.93] İman
[5.94] Ey iman edenler! Allah
sizi ellerinizin ve mızraklarınızın erişeceği bir
avlanma ile (onu yasak ederek) dener ki gizlide (kimsenin görmediği
yerde, gerçekten) kendisinden kimin korktuğu ortaya çıksın. Kim
bundan sonra sınırı aşarsa onun için acı bir azap
vardır.
[5.95] Ey iman edenler!
İhramlı iken avı öldürmeyin. İçinizden kim onu kasten
öldürürse öldürdüğü hayvanın dengi (ona) cezadır.
(Buna) Kâbe'ye varacak bir kurban olmak üzere içinizden adalet sahibi iki
kişi hükmeder (öldürülen avın dengini takdir eder). Yahut
(avlanmanın cezası), fakirleri doyurmaktan ibaret bir keffârettir,
yahut onun dengi oruç tutmaktır. Ta ki (yasak av yapan) işinin
cezasını tatmış olsun. Allah geçmişi affetmiştir.
Kim bu suçu tekrar işlerse Allah da ondan
karşılığını alır. Allah daima galiptir,
öç alandır.
[5.96] Hem size hem de
yolculara fayda olmak üzere (faydalanmanız için) deniz avı yapmak ve
onu yemek size helâl kılındı. İhramlı olduğunuz
müddetçe kara avı size haram kılındı. Huzuruna
toplanacağınız Allah'tan korkun.
[5.97] Allah, Kâbe'yi, o
saygıya lâyık evi, haram ayı, hac kurbanını ve
(kurbanın boynuna asılan) gerdanlıkları (maddi ve manevi
yönlerden) insanların belini doğrultmaya sebep kıldı.
Bu da Allah'ın, göklerde ve yerde ne varsa hepsini bildiğini ve
Allah'ın her şeyi bilici olduğunu (sizin de anlayıp)
bilmeniz içindir.
[5.98] Biliniz ki Allah'ın
cezalandırması çetindir ve yine Allah'ın
bağışlaması ve esirgemesi sınırsızdır.
[5.99] Resûle düşen
(vazife), ancak duyurmadır. Allah
açıkladığınızı da gizlediğinizi de bilir.
[5.100] De ki: Pis ve
kötü ile temiz ve iyi bir değildir; pis ve kötünün çokluğu
tuhafına gitse (yahut hoşuna gitse) de (bu böyledir).
Öyleyse ey akıl sahipleri! Allah'tan korkunuz ki kurtuluşa
eresiniz.
[5.101] Ey iman edenler!
Açıklanırsa hoşunuza gitmeyecek olan şeyleri sormayın.
Eğer Kur'an indirilirken onları sorarsanız size
açıklanır. (Açıklanmadığına göre) Allah
onları affetmiştir. (Siz sorup da başınıza iş
çıkarmayın). Allah çok bağışlayıcıdır,
aceleci değildir.
[5.102] Sizden önce de
bir toplum onları sormuş, sonra da bunları inkâr eder
olmuştu.
[5.103] Allah bahîra, sâibe,
vasîle ve hâm diye bir şey (meşru) kılmamıştır.
Fakat kâfirler, yalan yere Allah'a iftira etmektedirler ve onların
çoğunun da kafaları çalışmaz.
[5.104] Onlara,
"Allah'ın indirdiğine ve Resûl'e gelin" denildiği
vakit, "Babalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol) bize
yeter" derler. Ataları hiçbir şey bilmiyor ve doğru yol
üzerinde bulunmuyor iseler de mi? l
[5.105] Ey iman edenler! Siz
kendinize bakın. Siz doğru yolda olunca sapan kimse size zarar
veremez. Hepinizin dönüşü Allah'adır. Artık O, size
yaptıklarınızı bildirecektir.
[5.106] Ey iman edenler!
Birinize ölüm gelip çatınca vasiyet esnasında içinizden iki
adalet sahibi kişi aranızda şahitlik etsin. Yahut seferde iken
başınıza ölüm musibeti gelmişse sizden olmayan,
başka iki kişi (şahit olsun).
[5.107] Bu şahitlerin
(sonradan yalan söyleyerek) bir günah kazandıkları
anlaşılırsa, (şahitlerin) haklarına tecavüz
ettiği ölüye daha yakın olan (mirasçılardan) iki kişi
onların yerini alır ve "Andolsun ki bizim şahitliğimiz
onların şahitliğinden daha gerçektir ve biz (kimsenin
hakkına) tecavüz etmedik, aksi takdirde biz, elbette zalimlerden
oluruz" diye Allah'a yemin ederler.
[5.108] Bu (usul),
şahitliği gerektiği şekilde yapmaya, yahut yeminlerinden
sonra, yeminlerin (mirasçılar tarafından) reddedilmesinden
korkmalarına (çekinmelerine çare olarak) daha uygundur. Allah'tan korkun
ve (O'nu) dinleyin. Allah, yoldan çıkmışlar topluluğuna
rehberlik etmez.
[5.109] Allah'ın
peygamberleri toplayıp da "Size ne cevap verildi" dediği
gün, "Bizim hiçbir bilgimiz yok, şüphesiz gizlilikleri hakkıyle
bilen ancak sensin" diyeceklerdir.
[5.110] Allah o zaman
şöyle diyecek: "Ey Meryem oğlu İsa!
[5.111] Hani havârîlere,
"Bana ve peygamberime iman edin" diye ilham etmiştim. Onlar
(da), "İman ettik, bizim Allah'a teslim olmuş kimseler
(müslümanlar) olduğumuza sen de şahit ol" demişlerdi.
[5.112] Hani havârîler
"Ey Meryem oğlu İsa, Rabbin bize gökten,
donatılmış bir sofra indirebilir mi?" demişlerdi. O,
"İman etmiş kimseler iseniz Allah'tan korkun"
cevabını verınişti.
[5.113] Onlar "Ondan
yiyelim, kalplerimiz mutmain olsun, bize doğru söylediğini
(kesin olarak) bilelim ve ona gözleriyle görmüş şahitler
olalım istiyoruz" demişlerdi.
[5.114] Meryem oğlu
İsa şöyle dedi: Ey Rabbimiz! Bize gökten bir sofra indir
ki, bizim için, geçmiş ve geleceklerimiz için bayram ve senden bir âyet
(mucize) olsun. Bizi rızıklandır; zaten sen, rızık
verenlerin en hayırlısısın.
[5.115] Allah da
şöyle buyurdu: Ben onu size şüphesiz indireceğim; ama
bundan sonra içinizden kim inkâr ederse, kâinatta hiç bir kimseye
etmediğim azabı ona edeceğim!
[5.116] Allah: Ey Meryem
oğlu İsa! İnsanlara, "
[5.117] Ben onlara, ancak
bana emrettiğini söyledim: Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan
Allah'a kulluk edin, dedim. İçlerinde bulunduğum müddetçe onlar
üzerine kontrolcü idim.
[5.118]
[5.119] (Bu konuşmadan
sonra) Allah şöyle buyuracaktır: Bu, doğrulara,
doğruluklarının fayda vereceği gündür. Onlara, içinde ebedî
kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetler vardır. Allah
onlardan razı olmuştur, onlar da O'ndan razı
olmuşlardır. İşte büyük kurtuluş ve kazanç budur.
[5.120] Göklerin, yerin
ve içlerindeki her şeyin mülkiyeti Allah'ındır, O, her şeye
hakkıyle kadirdir.
En'am Sûresi
Eûzübillâhimineşşeytânirracîm Bismillâhirrahmânirrahîm
[6.1] Hamd, gökleri ve
yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var
[6.2] Sizi bir çamurdan
yaratan, sonra ölüm zamanını takdir
[6.3] O, göklerde ve
yerde tek Allah'tır. Gizlinizi, açığınızı bilir.
(Hayır ve şerden) ne kazanacağınızı da bilir.
[6.4] Rablerinin âyetlerinden
onlara (kâfirlere) bir âyet gelmeyedursun, o âyetlerden ille de yüz çevirirler.
[6.5] Gerçekten onlar,
kendilerine Hak geldiğinde onu yalanlamışlardı. Fakat
yakında onlara alay ettikleri şeyin haberleri gelecektir.
[6.6] Görmediler mi ki,
onlardan önce yeryüzünde size vermediğimiz bütün imkânları
kendilerine verdiğimiz, gökten üzerlerine bol bol yağmurlar
indirip evlerinin altından ırmaklar
akıttığımız nice nesilleri helâk ettik. Biz
onları, günahları sebebiyle helâk ettik ve onların ardından
başka nesiller yarattık.
[6.7]
[6.8] Muhammed'e
(görebileceğimiz) bir melek indirilseydi ya! dediler.
[6.9]
[6.10] Senden önceki
peygamberlerle de alay edilmiş, bu yüzden onlarla alay edenleri alay
ettikleri şey (azap) kuşatıvermişti.
[6.11] De ki: Yeryüzünde
dolaşın, sonra (peygamberleri) yalanlayanların sonunun
nasıl olduğuna bakın!
[6.12] (Onlara) Göklerde
ve yerde olanlar kimindir? diye sor. "Allah'ındır" de. O,
merhamet etmeyi kendi zatına farz kıldı. Sizi,
varlığında şüphe olmayan kıyamet gününde elbette
toplayacaktır. Kendilerini ziyana sokanlar var ya işte onlar
inanmazlar.
[6.13] Gecede ve gündüzde
barınan her şey O'nundur. O her şeyi işitendir, bilendir.
[6.14] De ki: Gökleri ve
yeri yoktan var
[6.15] De ki: Ben, Rabbim'e
isyan edersem gerçekten büyük bir günün (kıyametin) azabından
korkarım.
[6.16] O gün kim azaptan
kurtarılırsa, gerçekten Allah onu esirgemiştir. İşte
apaçık kurtuluş budur.
[6.17] Eğer Allah seni
bir zarara uğratırsa, onu kendisinden başka giderecek yoktur. Ve
[6.18] O,
kullarının üstünde her türlü tasarrufa sahiptir. O, hüküm ve hikmet
sahibidir, herşeyden haberdardır.
[6.19] De ki: Hangi şey
şahadetçe en büyüktür? De ki: (Hak peygamber olduğuma dair) benimle
sizin aranızda Allah şahittir. Bu Kur'an bana, kendisiyle sizi ve
ulaştığı herkesi uyarmam için vahyolundu. Yoksa siz, Allah
ile beraber başka tanrılar olduğuna şahitlik mi
ediyorsunuz? De ki: "Ben buna şahitlik etmem." "O ancak bir
tek Allah'tır, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden
kesinlikle uzağım" de.
[6.20] Kendilerine kitap
verdiklerimiz onu (Resûlullah'ı) kendi oğullarını
tanıdıkları gibi tanırlar. Kendilerini ziyan edenler var
ya, işte onlar inanmazlar.
[6.21] Yalan sözlerle
Allah'a iftira edenden veya O'nun âyetlerini yalanlayandan daha zalim kimdir!
Şüphe yok ki, zalimler kurtuluşa ermezler!
[6.22] Unutma o günü ki-
onları hep birden toplayacağız; sonra da, Allah'a ortak
koşanlara: Nerede boş yere davasını güttüğünüz
ortaklarınız? diyeceğiz.
[6.23] Sonra onların
mazeretleri, "Rabbimiz Allah hakkı için biz ortak koşanlar
olmadık!" demekten başka bir şey olmadı.
[6.24] Gör ki, kendi
aleyhlerine nasıl yalan söylediler ve (tanrı diye)
uydurdukları şeyler kendilerinden nasıl kaybolup gitti!
[6.25] Onlardan seni
(okuduğun Kur'an'ı) dinleyenler de vardır. Fakat onu
anlamalarına engel olmak için kalplerinin üstüne perdeler,
kulaklarına da ağırlık verdik. Onlar her türlü mucizeyi
görseler bile yine de ona inanmazlar. Hatta o kâfirler
[6.26] Onlar, hem
insanları Peygamber'e yaklaşmaktan vazgeçirmeye
çalışırlar, hem de kendileri ondan uzaklaşırlar. Oysa
onlar farkında olmadan ancak kendilerini helak ederler.
[6.27] Onların
ateşin karşısında durdurulup "Ah, keşke dünyaya
geri gönderilsek de bir daha Rabbimizin âyetlerini yalanlamasak ve
inananlardan olsak!" dediklerini bir görsen !..
[6.28] Hayır! Daha
önce gizlemekte oldukları şeyler (günahlar) kendilerine
göründü.
[6.29] Onlar, hayat ancak bu
dünyadaki hayatımızdan ibarettir; biz, bir daha da diriltilecek
değiliz, demişlerdi.
[6.30] Rablerinin huzuruna
getirildikleri zaman sen onları bir görsen! Allah: Bu (yeniden
dirilme olayı), hak değil miymiş? diyecek. Onlar da
"Rabbimize andolsun ki evet!" diyecekler. Allah da, Öyle ise
inkâr ettiğinizden dolayı azabı tadın! diyecek.
[6.31] Allah'ın huzuruna
çıkmayı yalanlayanlar gerçekten ziyana
uğramıştır. Nihayet onlara Kıyamet vakti
ansızın gelip çatınca, onlar, günahlarını
sırtlarına yüklenerek diyecekler ki: "Dünyada iyi amelleri
terketmemizden dolayı vah bize!" Dikkat edin, yüklendikleri şey
ne kötüdür!
[6.32] Dünya hayatı bir
oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Müttakî olanlar
için ahiret yurdu muhakkak ki daha hayırlıdır. Hâla akıl
erdiremiyor musunuz?
[6.33] Onların
söylediklerinin hakikaten seni üzmekte olduğunu biliyoruz.
Aslında onlar seni yalanlamıyorlar, fakat o zalimler açıkça
Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorlar.
[6.34] Andolsun ki senden
önceki peygamberler de yalanlanmıştı. Onlar,
yalanlanmalarına ve eziyet edilmelerine rağmen sabrettiler, sonunda
yardımımız onlara yetişti. Allah'ın kelimelerini
(kanunlarını) değiştirebilecek hiçbir kimse yoktur.
Muhakkak ki peygamberlerin haberlerinden bazısı
[6.35]
[6.36] Ancak (samimiyetle)
dinleyenler daveti
[6.37] O'na Rabbinden bir
mucize indirilseydi ya! dediler. De ki: Şüphesiz Allah mucize indirmeye
kadirdir. Fakat onların çoğu bilmezler.
[6.38] Yeryüzünde yürüyen
hayvanlar ve (gökyüzünde) iki kanadıyla uçan kuşlardan ne varsa
hepsi ancak sizin gibi topluluklardır. Biz o kitapta hiçbir şeyi
eksik bırakmadık. Nihayet (hepsi) toplanıp Rablerinin huzuruna
getirilecekler.
[6.39] Ayetlerimizi yalanlayanlar
karanlıklar içinde kalmış sağır ve dilsizlerdir. Allah
kimi dilerse onu şaşırtır, dilediği kimseyi de
doğru yola iletir.
[6.40] De ki: Ne dersiniz;
size Allah'ın azabı gelse veya o kıyamet gelip çatıverse
size, Allah'tan başkasına mı yalvarırsınız? Doğru
sözlü iseniz (söyleyin bakalım)!
[6.41] Bilâkis yalnız
Allah'a yalvarırsınız. O da (kaldırılması için)
kendisine yalvardığınız belâyı dilerse
kaldırır; ve siz ortak koştuğunuz şeyleri unutursunuz.
[6.42] Andolsun ki, senden
önceki ümmetlere de elçiler gönderdik. Ardından boyun
eğsinler diye onları darlık ve hastalıklara
uğrattık.
[6.43] Hiç olmazsa, onlara bu
şekilde azabımız geldiği zaman boyun eğselerdi! Fakat
kalpleri iyice katılaştı ve şeytan da onlara
yaptıklarını câzip gösterdi.
[6.44] Kendilerine
yapılan uyarıları unuttuklarında, (indirmiş
olduğumuz sıkıntı ve musibetleri kaldırıp)
üzerlerine her şeyin kapılarını açtık. Nihayet
kendilerine verilenler yüzünden şımardıkları zaman
onları ansızın yakaladık, birdenbire onlar bütün ümitlerini
yitirdiler.
[6.45] Böylece zulmeden
toplumun kökü kesildi. Hamd, âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.
(Allah'ın verdiği nimete şükredecekleri yerde nankörlük
ettiler, böylece kendilerine zulmettiler. Yüce Allah da yeryüzünü
onların zulüm ve küfürlerinden temizlemek için onları helâk etti.)
[6.46] De ki: Ne dersiniz;
[6.47] De ki: Söyler
misiniz; size Allah'ın azabı ansızın veya açıkça
gelirse, zalim toplumdan başkası mı helâk olur?
[6.48] Biz, peygamberleri
ancak müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kim iman
eder ve kendini düzeltirse onlara korku yoktur. Onlar üzüntü de çekmeyecekler.
[6.49] Âyetlerimizi
yalanlayanlara gelince, yoldan çıkmalarından dolayı onlar azap
çekeceklerdir.
[6.50] De ki: Ben size,
Allah'ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. Ben gaybı
da bilmem. Size, ben bir meleğim de demiyorum. Ben, sadece bana
vahyolunana uyarım. De ki: Kör ile gören hiç bir olur mu? Hiç
düşünmez misiniz?
[6.51] Rablerinin huzurunda
toplanacaklarından korkanları onunla (Kur'an ile) uyar. Onlar için
Rablerinden başka ne bir dost, ne de bir aracı vardır; belki
sakınırlar.
[6.52] Rablerinin
rızasını isteyerek sabah akşam O'na yalvaranları
kovma! Onların hesabından
[6.53] "Aramızdan
Allah'ın kendilerine lütuf ve ihsanda bulunduğu kimseler de bunlar
mı!" demeleri için onların bir kısmını
diğerleri ile işte böyle imtihan ettik. Allah şükredenleri
daha iyi bilmez mi?
[6.54] Ayetlerimize inananlar
[6.55] Böylece
suçluların yolu belli olsun diye âyetleri iyice açıklıyoruz.
[6.56] De ki: Allah'ın
dışında taptığınız şeylere tapmak bana
yasak edildi. De ki: Ben sizin arzularınıza uymam, aksi halde
sapıtırım da hidayete erenlerden olmam.
[6.57] De ki: Şüphesiz
ben Rabbimden gelen apaçık bir delile dayanıyorum. Siz ise onu
yalanladınız. Çabucak gelmesini istediğiniz (azap) benim
yanımda değildir. Hüküm ancak Allah'ındır. O hakkı
anlatır ve O, doğru hüküm verenlerin en
hayırlısıdır.
[6.58] De ki : Acele
istediğiniz şey benim elimde olsaydı, elbette benimle sizin
aranızda iş bitirilmişti. Allah zalimleri daha iyi bilir.
[6.59] Gaybın
anahtarları Allah'ın yanındadır; onları O'ndan
başkası bilmez. O, karada ve denizde ne varsa bilir; O'nun ilmi
dışında bir yaprak bile düşmez. O yerin karanlıkları
içindeki tek bir taneyi dahi bilir. Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık
bir kitaptadır.
[6.60] Geceleyin sizi
öldüren (öldürür gibi uyutan), gündüzün de ne işlediğinizi
bilen; sonra belirlenmiş ecel tamamlansın diye gündüzün sizi dirilten
(uyandıran) O'dur. Sonra dönüşünüz yine O'nadır. Sonunda O,
yaptıklarınızı size haber verecektir.
[6.61] O,
kullarının üstünde yegâne kudret ve tasarruf sahibidir. Size
koruyucular gönderir. Nihayet birinize ölüm geldi mi elçilerimiz
(görevli melekler) onun canını alırlar. Onlar vazifede
kusur etmezler.
[6.62] Sonra insanlar gerçek
sahipleri olan Allah'a döndürülürler. Bilesiniz ki hüküm yalnız
O'nundur ve O hesap görenlerin en çabuğudur.
[6.63] De ki: Karanın ve
denizin karanlıklarından (tehlikelerinden) sizi kim kurtarır ki?
(O zaman) O'na gizli gizli yalvararak "
[6.64] De ki: Ondan ve bütün
sıkıntılardan sizi Allah kurtarır. Sonra siz yine O'na
ortak koşarsınız.
[6.65] De ki: "Allah'ın
size üstünüzden (gökten) veya ayaklarınızın altından
(yerden) bir azap göndermeğe ya da birbirinize düşürüp kiminize
kiminizin hıncını tattırmaya gücü yeter." Bak,
anlasınlar diye âyetlerimizi nasıl açıklıyoruz!
[6.66] Kur'an hak olduğu
halde kavmin onu yalanladı. De ki: Ben size vekil (kefil) değilim.
[6.67] Her haberin
gerçekleşeceği bir zaman vardır. Yakında siz de
gerçeği bileceksiniz.
[6.68] Ayetlerimiz
hakkında ileri geri konuşmaya dalanları gördüğünde,
onlar başka bir söze geçinceye kadar onlardan uzak dur.
[6.69] Takvâ sahiplerine,
inanmayanların hesabından herhangi bir sorumluluk yoktur. Fakat belki
korunurlar diye hatırlatmak gerekir.
[6.70] Dinlerini bir oyuncak
ve bir eğlence edinen ve dünya hayatının
aldattığı kimseleri (bir tarafa) bırak!
Kazandıkları sebebiyle hiçbir nefsin felâkete dûçar olmaması
için Kur'an ile nasihat et. O nefis için Allah'tan başka ne dost
vardır, ne de şefaatçı. O, bütün varını fidye olarak
verse, yine de ondan
[6.71] De ki: Allah'ı
bırakıp da bize fayda veya zarar veremeyecek olan şeylere mi
tapalım? Allah bizi doğru yola ilettikten sonra şeytanların
saptırıp şaşkın olarak çöle düşürmek
istedikleri, arkadaşlarının ise: "Bize gel! " diye
doğru yola çağırdıkları şaşkın kimse
gibi gerisin geri (inkârcılığa) mı
döndürüleceğiz? De ki: Allah'ın hidayeti doğru yolun ta
kendisidir. Bize âlemlerin Rabbine teslim olmamız emredilmiştir.
[6.72] "Namazı
dosdoğru kılın ve Allah'tan korkun" (diye de emredildik).
O, huzuruna varıp toplanacağınız Allah'tır.
[6.73] O, gökleri ve
yeri hak (ve hikmet) ile yaratandır. "Ol!" dediği gün
herşey oluverir. O'nun sözü gerçektir. Sûr'a üflendiği gün de
hükümranlık O'nundur. Gizliyi ve açığı bilendir ve O,
hikmet sahibidir, her şeyden haberdardır.
[6.74] İbrahim,
babası Âzer'e: Birtakım putları tanrılar mı
ediniyorsun? Doğrusu ben seni de kavmini de apaçık bir
sapıklık içinde görüyorum, demişti.
[6.75] Böylece biz,
kesin iman edenlerden olması için İbrahim'e göklerin ve yerin
melekûtunu gösteriyorduk.
[6.76] Gecenin
karanlığı onu kaplayınca bir yıldız gördü,
Rabbim budur, dedi. Yıldız batınca, batanları sevmem, dedi.
[6.77] Ay'ı
doğarken görünce, Rabbim budur, dedi. O da batınca, Rabbim bana
doğru yolu göstermezse elbette yoldan sapan topluluklardan olurum,
dedi.
[6.78] Güneşi
doğarken görünce de, Rabbim budur, zira bu daha büyük, dedi. O da
batınca, dedi ki: Ey kavmim! Ben sizin (Allah'a) ortak
koştuğunuz şeylerden uzağım.
[6.79] Ben hanîf olarak,
yüzümü gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah'a çevirdim ve ben
müşriklerden değilim.
[6.80] Kavmi onunla
tartışmaya girişti. Onlara dedi ki:
[6.81] Siz, Allah'ın
size haklarında hiçbir hüküm indirmediği şeyleri O'na ortak
koşmaktan korkmazken, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden
nasıl korkarım! Şimdi biliyorsanız (söyleyin), iki
guruptan hangisi güvende olmaya daha lâyıktır?"
[6.82] İnanıp da
imanlarına herhangi bir haksızlık bulaştırmayanlar var
ya, işte güven onlarındır ve onlar doğru yolu
bulanlardır.
[6.83] İşte bu,
kavmine karşı İbrahim'e verdiğimiz delillerimizdir. Biz
dilediğimiz kimselerin derecelerini yükseltiriz. Şüphesiz ki senin
Rabbin hikmet sahibidir, hakkıyle bilendir.
[6.84] Biz O'na İshak ve
(İshak'ın oğlu) Yakub'u da armağan ettik; hepsini de
doğru yola ilettik. Daha önce de Nuh'u ve O'nun soyundan Davud'u,
Süleyman'ı, Eyyub'u, Yusuf'u, Musa'yı ve Harun'u doğru yola
iletmiştik; Biz iyi davrananları işte böyle
mükâfatlandırırız.
[6.85] Zekeriyya, Yahya,
İsa ve İlyas'ı da (doğru yola iletmiştik). Hepsi de
iyilerden idi.
[6.86] İsmail, Elyesa',
Yunus ve Lût'u da (hidayete erdirdik). Hepsini âlemlere üstün kıldık.
[6.87] Onların
babalarından, çocuklarından ve kardeşlerinden
bazılarına da (üstün meziyetler verdik). Onları seçkin
kıldık ve doğru yola ilettik.
[6.88] İşte bu,
Allah'ın hidayetidir, kullarından dilediğini ona iletir.
[6.89] İşte onlar,
kendilerine kitap, hikmet ve peygamberlik verdiğimiz kimselerdir.
[6.90] İşte o
peygamberler Allah'ın hidayet ettiği kimselerdir. Sen de onların
yoluna uy. De ki: Ben buna (peygamberlik görevime) karşılık
sizden bir ücret istemiyorum. Bu (Kur'an) âlemler için ancak bir öğüttür.
[6.91] (Yahudiler)
Allah'ı gereği gibi tanımadılar. Çünkü "Allah
hiçbir beşere bir şey indirmedi" dediler. De ki: Öyle ise
Musa'nın insanlara bir nûr ve hidayet olarak getirdiği Kitab'ı
kim indirdi? Siz onu kâğıtlara yazıp (istediğinizi)
açıklıyor, çoğunu da gizliyorsunuz. Sizin de
atalarınızın da bilemediği şeyler (Kur'an'da) size
öğretilmiştir. (Resûlüm) sen "Allah" de, sonra onlan
bırak, daldıkları bataklıkta oynayadursunlar!
[6.92] Bu (Kur'an),
Ümmü'l-kurâ (Mekke) ve çevresindekileri uyarman için
[6.93] Allah'a
karşı yalan uydurandan yahut kendisine hiçbir şey
vahyedilmemişken "Bana da vahyolundu" diyenden ve "Ben de
Allah'ın indirdiği âyetlerin benzerini indireceğim"
diyenden daha zalim kim vardır! O zalimler, ölümün (boğucu)
dalgaları içinde, melekler de pençelerini uzatmış, onlara:
"Haydi canlarınızı kurtarın! Allah'a karşı
gerçek olmayanı söylemenizden ve O'nun âyetlerine karşı
kibirlilik taslamış olmanızdan ötürü, bugün alçaklık
azabı ile cezalandırılacaksınız!" derken
onların halini bir görsen!
[6.94] Andolsun ki, sizi ilk
defa yarattığımız gibi teker teker bize geleceksiniz ve
(dünyada) size verdiğimiz şeyleri arkanızda
bırakacaksınız. Yaratılışınızda
ortaklarımız sandığınız
şefaatçılarınızı da yanınızda
göremeyeceğiz. Andolsun, aranız açılmış ve
(tanrı) sandığınız şeyler sizden kaybolup
gitmiştir.
[6.95] Şüphesiz Allah,
tohumu ve çekirdeği çatlatandır, ölüden diriyi çıkaran,
diriden de ölüyü çıkarandır. İşte Allah budur. O halde
(haktan) nasıl dönersiniz!
[6.96] O, sabahı
aydınlatandır. O, geceyi dinlenme zamanı, güneş ve ayı
(vakitlerin tayini için) birer hesap ölçüsü kılmıştır.
İşte bu, azîz olan (ve her şeyi) pek iyi bilen Allah'ın
takdiridir.
[6.97] O, kara ve denizin
karanlıklarında kendileri ile yol bulasınız diye sizin için
yıldızları yaratandır. Gerçekten biz, bilen bir toplum için
âyetleri geniş geniş açıkladık.
[6.98] O, sizi bir tek nefisten
(Âdem'den) yaratandır. (Sizin için) bir kalma yeri, bir de emanet
olarak konulacağınız yer vardır. Anlayan bir toplum için
âyetleri ayrıntılı bir şekilde açıkladık.
[6.99] O, gökten su
indirendir. İşte biz her çeşit bitkiyi onunla bitirdik. O bitkiden
de kendisinde üstüste binmiş taneler bitireceğimiz bir yeşillik;
hurmanın tomurcuğundan sarkan salkımlar; üzüm bağları;
bir kısmı birbirine benzeyen, bir kısmı da benzemeyen
zeytin ve nar bahçeleri meydana getirdik. Meyve verirken ve
olgunlaştığı zaman her birinin meyvesine bakın!
Kuşkusuz bütün bunlarda inanan bir toplum için ibretler vardır.
[6.100] Cinleri Allah'a ortak
koştular. Oysa ki onları da Allah yaratmıştı.
Bilgisizce O'na oğullar ve kızlar yakıştırdılar.
Hâşâ! O, onların ileri sürdüğü vasıflardan uzak ve yücedir.
[6.101] O, göklerin ve
yerin eşsiz yaratıcısıdır. O'nun eşi
olmadığı halde nasıl çocuğu olabilir! Her şeyi O
yaratmıştır ve her şeyi hakkıyla bilen O'dur.
[6.102] İşte
Rabbiniz Allah O'dur. O'ndan başka tanrı yoktur. O, her şeyin
yaratıcısıdır. Öyle ise O'na kulluk edin, O her
şeye vekildir (güvenilip dayanılacak tek varlık O'dur).
[6.103] Gözler O'nu
göremez; halbuki O, gözleri görür. O, eşyayı pek iyi
bilen, her şeyden haberdar olandır.
[6.104] (Doğrusu) size
Rabbiniz tarafından basiretler (idrak kabiliyeti) verilmiştir.
Artık kim hakkı görürse faydası kendisine, kim de kör
olursa zararı kendinedir. Ben üzerinize bekçi değilim.
[6.105] Böylece biz
âyetleri geniş geniş açıklıyoruz ki, "Sen ders
almışsın" desinler de biz de anlayan toplum için
Kur'an'ı iyice açıklayalım.
[6.106] Rabbinden
[6.107] Allah dileseydi,
onlar ortak koşmazlardı. Biz seni onların üzerine bir bekçi
kılmadık. Sen onların vekili de değilsin.
[6.108] Allah'tan
başkasına tapanlara (ve putlarına) sövmeyin; sonra onlar da
bilmeyerek Allah'a söverler. Böylece biz her ümmete kendi
işlerini câzip gösterdik. Sonunda dönüşleri Rablerinedir.
Artık O ne yaptıklarını kendilerine bildirecektir.
[6.109] Kendilerine bir
mucize gelirse ona mutlaka inanacaklarına dair kuvvetli bir şekilde
Allah'a andiçtiler. De ki: Mucizeler ancak Allah katındandır. Ama
mucize geldiğinde de inanmayacaklarının farkında
mısınız?
[6.110] Yine O'na iman
etmedikleri ilk durumdaki gibi onların gönüllerini ve gözlerini
ters çeviririz. Ve onları şaşkın olarak
azgınlıkları içerisinde bırakırız.