Nisâ Sûresi
Eûzübillâhimineşşeytânirracîm Bismillâhirrahmânirrahîm
[4.1] Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan ve ikisinden
birçok erkekler ve kadınlar üretip yayan Rabbinizden sakının.
Adını kullanarak birbirinizden dilekte
bulunduğunuz Allah'tan ve akrabalık haklarına riayetsizlikten de
sakının. Şüphesiz Allah sizin
üzerinizde gözetleyicidir.
[4.2]
Yetimlere mallarını verin, temizi pis olanla değişmeyin,
onların mallarını kendi mallarınıza katarak (kendi
malınızmış gibi) yemeyin; çünkü bu, büyük bir
günahtır.
[4.3]
[4.4] Kadınlara
mehirlerini gönül rızası ile (cömertçe) verin;
[4.5] Allah'ın
geçiminize dayanak kıldığı mallarınızı
aklı ermezlere (reşit olmayanlara) vermeyin; o mallarla onları
besleyin, giydirin ve onlara güzel söz söyleyin.
[4.6] Evlilik
çağına gelinceye kadar yetimleri (gözetip) deneyin,
[4.7] Ana-babanın ve
yakınların bıraktıklarından erkeklere bir pay
vardır; ana-babanın ve yakınların
bıraktıklarından kadınlara da bir pay vardır. Gerek
azından, gerek çoğundan belli bir hisse
ayrılmıştır.
[4.8] (Mirastan payı
olmayan) yakınlar, yetimler ve yoksullar miras taksiminde hazır
bulunursa bundan, onları da rızıklandırın ve onlara
güzel söz söyleyin.
[4.9] Geriye eli ermez, gücü
yetmez çocuklar bıraktıkları takdirde (halleri ne olur) diye
korkacak olanlar (yetimlere haksızlık etmekten) korkup titresinler;
Allah'tan sakınsınlar ve doğru söz söylesinler.
[4.10] Haksızlıkla
yetimlerin mallarını yiyenler şüphesiz karınlarına
ancak ateş tıkınmış olurlar; zaten onlar
alevlenmiş ateşe gireceklerdir.
[4.11] Allah size,
çocuklarınız hakkında, erkeğe, kadının
payının iki misli (miras vermenizi) emreder. (Çocuklar) ikiden
fazla kadın iseler, ölünün bıraktığının üçte
ikisi onlarındır.
[4.12] Yapacakları
vasiyetten ve borçtan sonra eşlerinizin,
[4.13] Bunlar, Allah'ın
(koyduğu) sınırlardır. Kim Allah'a ve Peygamberine itaat
ederse Allah onu, zemininden ırmaklar akan cennetlere koyacaktır;
orada devamlı kalıcıdırlar; işte büyük kurtuluş budur.
[4.14] Kim Allah'a ve
Peygamberine karşı isyan eder ve sınırlarını
aşarsa Allah onu, devamlı kalacağı bir ateşe sokar ve
onun için alçaltıcı bir azap vardır.
[4.15]
Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara karşı
aranızdan dört şahit getirin.
[4.16] İçinizden
fuhuş yapan her iki tarafa ceza verin;
[4.17] Allah'ın
[4.18] Yoksa kötülükleri
yapıp yapıp da içlerinden birine ölüm gelip çatınca
"Ben şimdi tevbe ettim" diyenler ile kâfir olarak ölenler
için (
[4.19] Ey iman edenler!
Kadınlara zorla vâris olmanız size helâl değildir. Apaçık
bir edepsizlik yapmadıkça, onlara verdiğinizin bir
kısmını ele geçirmeniz için de kadınları
sıkıştırmayın. Onlarla iyi geçinin.
[4.20]
[4.21] Vaktiyle siz
birbirinizle haşir-neşir olduğunuz ve onlar sizden sağlam
bir teminat almış olduğu halde onu nasıl geri
alırsınız!
[4.22] Geçmişte olanlar
bir yana, babalarınızın evlendiği kadınlarla
evlenmeyin; çünkü bu bir hayasızlıktır, iğrenç bir
şeydir ve kötü bir yoldur.
[4.23] Analarınız,
kızlarınız, kızkardeşleriniz, halalarınız,
teyzeleriniz, kardeş kızları, kızkardeş
kızları, sizi emziren analarınız, süt
bacılarınız, eşlerinizin anaları, kendileriyle
birleştiğiniz eşlerinizden olup evlerinizde bulunan üvey
kızlarınız size haram kılındı.
[4.24] (Harp esiri olarak)
sahip olduğunuz cariyeler müstesna, evli kadınlar da size haram
kılındı. Allah'ın size emri budur. Bunlardan
başkasını, namuslu olmak ve zina etmemek üzere
mallarınızla (mehirlerini vererek) istemeniz size helâl
kılındı. Onlardan faydalanmanıza karşılık
kararlaştırılmış olan mehirlerini verin. Mehir
kesiminden sonra (bir miktar indirim için) karşılıklı
anlaşmanızda size günah yoktur. Şüphesiz Allah ilim ve hikmet
sahibidir.
[4.25] İçinizden,
imanlı hür kadınlarla evlenmeye gücü yetmeyen kimse, ellerinizin
altında bulunan imanlı genç kızlarınız (sayılan)
cariyelerinizden alsın. Allah sizin imanınızı daha iyi
bilmektedir. Hep aynı köktensiniz (insanlık bakımından
aranızda fark yoktur). Öyle ise iffetli yaşamaları, zina
etmemeleri ve gizli dost da tutmamaları şartı ve sahiplerinin
izni ile onları (cariyeleri) nikâhlayıp alın, mehirlerini de
normal miktarda verin. Evlendikten sonra bir fuhuş yaparlarsa onlara, hür
kadınların cezasının yarısı (uygulanır). Bu
(cariye ile evlenme izni), içinizden günaha düşmekten korkanlar içindir.
Sabretmeniz ise sizin için daha hayırlıdır. Allah çok
bağışlayıcı ve esirgeyicidir.
[4.26] Allah size
(bilmediklerinizi) açıklamak ve sizi, sizden önceki (iyi) lerin
yollarına iletmek ve sizin günahlarınızı
bağışlamak istiyor. Allah hakkıyle bilicidir, yegâne hikmet
sahibidir.
[4.27] Allah sizin tevbenizi
[4.28] Allah sizden
(yükünüzü) hafifletmek ister; çünkü insan zayıf
yaratılmıştır.
[4.29] Ey iman edenler!
Karşılıklı rızaya dayanan ticaret olması hali
müstesna, mallarınızı, bâtıl (haksız ve haram yollar)
ile aranızda (alıp vererek) yemeyin. Ve kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz
Allah, sizi esirgeyecektir.
[4.30] Kim
düşmanlık ve haksızlık ile bunu (haram yemeyi veya
öldürmeyi) yaparsa (bilsin ki) onu ateşe koyacağız; bu ise
Allah'a çok kolaydır.
[4.31]
[4.32] Allah'ın sizi,
birbirinizden üstün kıldığı şeyleri
(başkasında olup da sizde olmayanı) hasretle arzu etmeyin.
Erkeklerin de kazandıklarından nasipleri var, kadınların da
kazandıklarından nasipleri var. Allah'tan lütfunu isteyin;
şüphesiz Allah her şeyi bilmektedir.
[4.33] (Erkek ve
kadından) her biri için, ana, baba ve akrabanın
bıraktığından (hisselerini alacak olan) vârisler
kıldık. Yeminlerinizin bağladığı kimselere de
paylarını verin. Çünkü Allah her şeyi görmektedir.
[4.34] Allah'ın
insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılması
sebebiyle ve mallarından harcama yaptıkları için erkekler
kadınların yöneticisi ve koruyucusudur. Onun için sâliha
kadınlar itaatkârdır. Allah'ın kendilerini korumasına
karşılık gizliyi (kimse görmese de namuslarını)
koruyucudurlar. Baş kaldırmasından endişe ettiğiniz
kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın
ve (bunlarla yola gelmezlerse) dövün.
[4.35]
[4.36] Allah'a ibadet edin ve
O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya,
yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın
arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlar (köle, cariye,
hizmetçi ve benzerlerine) iyi davranın; Allah kendini beğenen ve
daima böbürlenip duran kimseyi sevmez.
[4.37] Bunlar cimrilik
[4.38] Allah'a ve ahiret
gününe inanmadıkları halde mallarını, insanlara
gösteriş için sarfedenler de (ahirette azaba dûçâr olurlar).
Şeytan bir kimseye arkadaş olursa, ne kötü bir
arkadaştır o!
[4.39] Allah'a ve ahiret
gününe iman edip de Allah'ın kendilerine verdiğinden (O'nun yolunda)
harcasalardı ne olurdu sanki! Allah onların durumunu hakkıyle
bilmektedir.
[4.40] Şüphe yok ki
Allah zerre kadar haksızlık etmez. (Kulun yaptığı
iş,
[4.41] Her bir ümmetten bir
şahit getirdiğimiz ve seni de onlara şahit olarak
gösterdiğimiz zaman halleri nice olacak!
[4.42] Küfür yoluna
sapıp peygamberi dinlemeyenler o gün yerin dibine
batırılmayı temenni ederler ve Allah'tan hiçbir haberi
gizleyemezler.
[4.43] Ey iman edenler! Siz
sarhoş iken -ne söylediğinizi bilinceye kadar- cünüp iken de
-yolcu olan müstesna- gusül edinceye kadar namaza yaklaşmayın.
[4.44] Kendilerine Kitap'tan
nasip verilenlere baksana! Sapıklığı satın
alıyorlar ve sizin de yoldan çıkmanızı istiyorlar!
[4.45] Allah
düşmanlarınızı sizden daha iyi bilir. Gerçek bir dost
olarak Allah yeter, bir yardımcı olarak da Allah kâfidir.
[4.46] Yahudilerden bir
kısmı kelimeleri yerlerinden değiştirirler, dillerini
eğerek, bükerek ve dine saldırarak (Peygambere karşı)
"İşittik ve karşı geldik", "dinle, dinlemez
olası", "râinâ" derler.
[4.47] Ey ehl-i kitap! Biz,
birtakım yüzleri silip dümdüz ederek arkalarına çevirmeden, yahut
onları, cumartesi adamları gibi lânetlemeden önce (davranarak),
size gelenleri doğrulamak üzere indirdiğimize (Kitab'a) iman edin;
Allah'ın emri mutlaka yerine gelecektir.
[4.48] Allah, kendisine ortak
koşulmasını asla bağışlamaz; bundan
başkasını, (günahları) dilediği kimse için
bağışlar. Allah'a ortak koşan kimse büyük bir günah (ile)
iftira etmiş olur.
[4.49] Kendilerini temize
çıkaranlara ne dersin! Hayır, Allah dilediğini temize
çıkarır ve hiç kimse kıl payı kadar haksızlık
görmez.
[4.50] Bak, nasıl da
Allah üzerine yalan uyduruyorlar; apaçık bir günah olarak bu (onlara)
yeter!
[4.51] Kendilerine Kitap'tan
nasip verilenleri görmedin mi? Putlara ve bâtıla (tanrılara)
iman ediyorlar, sonra da kâfirler için: "Bunlar, Allah'a iman edenlerden
daha doğru yoldadır" diyorlar!
[4.52] Bunlar, Allah'ın
lânetlediği kimselerdir; Allah'ın rahmetinden
uzaklaştırdığı (lânetli) kimseye gerçek bir
yardımcı bulamazsın.
[4.53] Yoksa onların
mülkten (hükümranlıktan) bir nasipleri mi var? Öyle olsaydı
insanlara çekirdek filizi (kadar bir şey bile) vermezlerdi.
[4.54] Yoksa onlar,
Allah'ın lütfundan verdiği şeyler için insanlara hased mi
ediyorlar? Oysa İbrahim soyuna Kitab'ı ve hikmeti verdik ve onlara
büyük bir hükümranlık bahşettik.
[4.55] Onlardan bir
kısmı İbrahim'e inandı, kimi de ondan yüz çevirdi; (onlara)
kavurucu bir ateş olarak cehennem yeter.
[4.56] Şüphesiz
âyetlerimizi inkâr edenleri gün gelecek bir ateşe sokacağız;
onların derileri pişip acı duymaz hale geldikçe, derilerini başka
derilerle değiştiririz ki acıyı duysunlar! Allah daima
üstün ve hakîmdir.
[4.57] İnanıp; iyi
işler yapanları da, içinde ebediyen kalmak üzere girecekleri,
zemininden ırmaklar akan cennetlere sokacağız. Orada onlar için
tertemiz eşler vardır ve onları koyu (tatlı) bir
gölgeye koyarız.
[4.58] Allah size, mutlaka
emanetleri ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz
zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne kadar güzel
öğütler veriyor! Şüphesiz Allah her şeyi işitici, her
şeyi görücüdür.
[4.59] Ey iman edenler!
Allah'a itaat edin. Peygamber'e ve sizden olan ülülemre (idarecilere) de itaat
edin.
[4.60]
[4.61] Onlara: Allah'ın
indirdiğine (Kitab'a) ve Resûl'e gelin (onlara başvuralım),
denildiği zaman, münafıkların senden iyice
uzaklaştıklarını görürsün.
[4.62] Elleriyle
yaptıkları yüzünden başlarına bir felâket gelince hemen,
biz yalnızca iyilik etmek ve arayı bulmak istedik, diye yemin ederek
[4.63] Onlar Allah'ın,
kalplerindekini bildiği kimselerdir; onlara aldırma, kendilerine
öğüt ver ve onlara, kendileri hakkında tesirli söz
söyle.
[4.64] Biz her peygamberi
-Allah'ın izniyle- ancak kendisine itaat edilmesi için gönderdik.
[4.65] Hayır, Rabbine
andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni
hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir
sıkıntı duymaksızın (onu) tam manasıyla
kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar.
[4.66]
[4.67] O zaman elbette
kendilerine nezdimizden büyük mükâfat verirdik.
[4.68] Ve onları
dosdoğru bir yola iletirdik.
[4.69] Kim Allah'a ve Resûl'e
itaat ederse işte onlar, Allah'ın kendilerine lütuflarda
bulunduğu peygamberler, sıddîkler, şehidler ve salih kişilerle
beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır!
[4.70] Bu lütuf
Allah'tandır. Bilen olarak Allah yeter.
[4.71] Ey iman edenler!
Tedbirinizi alın; bölük bölük savaşa çıkın, yahut
(gerektiğinde) topyekün savaşın.
[4.72] İçinizden
bazıları vardır ki (cihad konusunda) pek ağırdan
alırlar.
[4.73] Eğer Allah'tan
size bir lütuf erişirse -sanki sizinle onun arasında (zahirî) bir
dostluk yokmuş gibi- "Keşke onlarla beraber olsaydım da ben
de büyük bir başarı kazansaydım !" der.
[4.74] O halde, dünya
hayatını ahiret karşılığında satanlar, Allah
yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da
öldürülür veya galip gelirse biz ona yakında büyük bir mükâfat
vereceğiz.
[4.75] Size ne oldu da Allah
yolunda ve "Rabbimiz! Bizi, halkı zalim olan bu şehirden
çıkar, bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir
yardımcı yolla!" diyen zavallı erkekler, kadınlar ve
çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz!
[4.76] İman edenler
Allah yolunda savaşırlar, inanmayanlar ise tâğut (bâtıl
davalar ve şeytan) yolunda savaşırlar. O halde
şeytanın dostlarına karşı savaşın;
şüphe yok ki şeytanın kurduğu düzen zayıftır.
[4.77] Kendilerine,
ellerinizi savaştan çekin, namazı kılın ve zekâtı
verin, denilen kimseleri görmedin mi? Sonra onlara savaş farz
kılınınca, içlerinden bir gurup hemen Allah'tan korkar gibi,
hatta daha fazla bir korku ile insanlardan korkmaya başladılar da
"Rabbimiz! Savaşı bize niçin yazdın! Bizi yakın bir
süreye kadar ertelesen (daha bir müddet savaşı farz kılmasan)
olmaz mıydı?" dediler. Onlara de ki: "Dünya menfaati
önemsizdir, Allah'tan korkanlar için ahiret daha hayırlıdır
ve size kıl payı kadar haksızlık edilmez."
[4.78] Nerede olursanız
olun ölüm size ulaşır; sarp ve sağlam kalelerde olsanız
bile! Kendilerine bir iyilik dokunsa "Bu Allah'tan" derler;
başlarına bir kötülük gelince de "Bu senden" derler.
"Hepsi Allah'tandır"" de. Bu adamlara ne oluyor ki bir
türlü laf anlamıyorlar!
[4.79]
[4.80] Kim Resûl'e itaat
ederse Allah'a itaat etmiş olur. Yüz çevirene gelince, seni onların
başına bekçi göndermedik!
[4.81]
"Başüstüne" derler, ama yanından ayrılınca
onlardan bir kısmı, senin dediğinden başkasını
gizlice kurar. Allah da onların gizlice kurduklarını yazar. Sen
onlara aldırma ve Allah'a dayan;
[4.82] Hâla Kur'an üzerinde
gereği gibi düşünmeyecekler mi?
[4.83] Onlara güven veya
korkuya dair bir haber gelince hemen onu yayarlar; halbuki onu, Resûl'e veya
aralarında yetki sahibi kimselere götürselerdi, onların
arasından işin içyüzünü anlayanlar, onun ne olduğunu bilirlerdi.
Allah'ın size lütuf ve rahmeti olmasaydı, pek azınız
müstesna, şeytana uyup giderdiniz.
[4.84] Artık Allah
yolunda savaş. Sen, kendinden başkası (sebebiyle) sorumlu
tutulmazsın. Müminleri de teşvik et. Umulur ki Allah kâfirlerin gücünü
kırar (güçleriyle size zarar vermelerini önler). Allah'ın gücü
daha çetin ve cezası daha şiddetlidir.
[4.85] Kim iyi bir işe
aracılık ederse onun da o işten bir nasibi olur. Kim kötü
bir işe aracılık ederse onun da ondan bir payı olur. Allah
her şeyin karşılığını vericidir.
[4.86] Bir selam ile
selamlandığınız zaman siz de ondan daha güzeli ile
selamlayın; yahut aynı ile karşılık verin.
Şüphesiz Allah, her şeyin hesabını arayandır.
[4.87] Allah -ki ondan
başka hiçbir tanrı yoktur elbette sizi kıyamet günü
toplayacaktır, bunda asla şüphe yoktur. Söz bakımından
Allah'tan daha doğru kim vardır!
[4.88] Size ne oldu da
münafıklar hakkında iki gruba ayrıldınız? Halbuki
Allah onları kendi ettikleri yüzünden baş aşağı
etmiştir (küfürlerine döndürmüştür). Allah'ın
saptırdığını doğru yola getirmek mi istiyorsunuz?
Allah'ın saptırdığı kimse için asla (doğruya) yol
bulamazsın!
[4.89] Sizin de kendileri
gibi inkâr etmenizi istediler ki onlarla eşit olasınız. O halde
Allah yolunda göç edinceye kadar onlardan hiçbirini dost edinmeyin.
[4.90] Ancak kendileriyle
aranızda antlaşma bulunan bir topluma sığınanlar yahut
ne sizinle ne de kendi toplumlarıyla savaşmak (istemediklerin) den
yürekleri sıkılarak size gelenler müstesna. Allah dileseydi
onları başınıza belâ ederdi de sizinle
savaşırlardı. Artık onlar sizi bırakıp bir tarafa
çekilir de sizinle savaşmazlar ve size barış teklif ederlerse bu
durumda Allah size, onların aleyhinde bir yola girme hakkı
vermemiştir.
[4.91] Hem sizden hem de
kendi toplumlarından emin olmak isteyen başkalarını da
bulacaksınız. Bunlar her ne zaman fitneye götürülseler ona
baş aşağı dalarlar (daldırılırlar).
[4.92]
Yanlışlıkla olması dışında bir müminin bir
mümini öldürmeye hakkı olamaz. Yanlışlıkla bir mümini
öldüren kimsenin, mümin bir köle azat etmesi ve ölenin ailesine
teslim edilecek bir diyet vermesi gereklidir. Meğer ki ölünün ailesi
o diyeti bağışlamış ola. (Bu takdirde diyet vermez).
[4.93] Kim bir mümini kasden
öldürürse cezası, içinde ebediyen kalacağı cehennemdir.
Allah ona gazap etmiş, onu lânetlemiş ve onun için büyük bir azap
hazırlamıştır.
[4.94] Ey iman edenler! Allah
yolunda savaşa çıktığınız zaman iyi anlayıp
dinleyin. Size selam verene, dünya hayatının geçici menfaatine
göz dikerek "Sen mümin değilsin" demeyin. Çünkü Allah'ın
nezdinde sayısız ganimetler vardır. Önceden siz de
böyle iken Allah size lütfetti; o halde iyi anlayıp dinleyin.
Şüphesiz Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
[4.95] Müminlerden -özür
sahibi olanlar dışında- oturanlarla malları ve
canlarıyle Allah yolunda cihad edenler bir olmaz. Allah, malları ve
canları ile cihad edenleri, derece bakımından oturanlardan üstün
kıldı. Gerçi Allah hepsine de güzellik (cennet) vadetmiştir; ama
mücahidleri, oturanlardan çok büyük bir ecirle üstün
kılmıştır.
[4.96] Kendinden dereceler,
bağışlama ve rahmet vermiştir. Allah çok bağışlayıcı
ve esirgeyicidir.
[4.97] Kendilerine yazık
[4.98] Erkekler,
kadınlar ve çocuklardan (gerçekten) âciz olup hiçbir çareye gücü
yetmeyenler, hiç bir yol bulamayanlar müstesnadır.
[4.99] İşte
bunları, umulur ki Allah affeder; Allah çok affedicidir,
bağışlayıcıdır.
[4.100] Allah yolunda hicret
[4.101] Yeryüzünde sefere
çıktığınız zaman kâfirlerin size kötülük
etmelerinden endişe ederseniz, namazı kısaltmanızda size
bir günah yoktur. Şüphesiz kâfirler, sizin apaçık
düşmanınızdır.
[4.102] Sen de içlerinde
bulunup onlara namaz kıldırdığın zaman, onlardan bir
kısmı seninle beraber namaza dursunlar, silahlarını
(yanlarına) alsınlar, böylece (namazı kılıp)
secde ettiklerinde (diğerleri) arkanızda olsunlar. Sonra henüz
namazını kılmamış olan (bu) diğer gurup gelip
seninle beraber namazlarını kılsınlar ve onlar da ihtiyat
tedbirlerini ve silahlarını alsınlar. O kâfirler arzu ederler ki
siz silahlarınızdan ve eşyanızdan gafil olsanız da
üstünüze birden baskın yapsalar.
[4.103] Namazı bitirince
de ayakta, otururken ve yanınız üzerinde yatarken (daima)
Allah'ı anın. Huzura kavuşunca da namazı dosdoğru
kılın; çünkü namaz müminler üzerine vakitleri belli bir farzdır.
[4.104] O (düşman)
topluluğu takip etmekte gevşeklik göstermeyin.
[4.105] Allah'ın
[4.106] Ve Allah'tan
mağfiret iste, çünkü Allah, çok yarlığayıcı,
ziyadesiyle esirgeyicidir.
[4.107] Kendilerine
hıyanet edenleri savunma; çünkü Allah hainliği meslek edinmiş
günahkârları sevmez.
[4.108] İnsanlardan
gizler de Allah'tan gizlemezler. Halbuki geceleyin, O'nun razı
olmadığı sözü düzüp kurarken O, onlarla beraber idi. Allah
yaptıklarını kuşatıcıdır (O'nun ilminden
hiçbir şeyi gizleyemezler).
[4.109] Haydi siz dünya
hayatında onlara taraf çıkıp savundunuz, ya kıyamet günü
Allah'a karşı onları kim savunacak yahut onlara kim vekil olacak?
[4.110] Kim bir kötülük
yapar yahut nefsine zulmeder de sonra Allah'tan mağfiret dilerse,
Allah'ı çok yarlığayıcı ve esirgeyici bulacaktır.
[4.111] Kim bir günah
kazanırsa onu ancak kendi aleyhine kazanmış olur. Allah her
şeyi bilicidir, büyük hikmet sahibidir.
[4.112] Kim kasıtlı
veya kasıtsız bir günah kazanır da sonra onu bir suçsuzun
üzerine atarsa, muhakkak ki, büyük bir iftira ve apaçık bir günah
yüklenmiş olur.
[4.113] Allah'ın
[4.114] Onların
fısıldaşmalarının birçoğunda hayır yoktur.
Ancak bir sadaka yahut bir iyilik yahut da insanların arasını
düzeltmeyi isteyen (in fısıldaşması) müstesna. Kim
Allah'ın rızasını elde etmek için bunu yaparsa, biz ona
yakında büyük bir mükâfat vereceğiz.
[4.115] Kendisi için
doğru yol belli olduktan sonra, kim Peygamber'e karşı çıkar
ve müminlerin yolundan başka bir yola giderse, onu o yönde
bırakırız ve cehenneme sokarız; o ne kötü bir yerdir.
[4.116] Allah, kendisine
ortak koşulmasını asla bağışlamaz; ondan
başka günahları dilediği kimse için bağışlar. Kim
Allah'a ortak koşarsa büsbütün sapıtmıştır.
[4.117] Onlar
(müşrikler) O'nu bırakıp yalnızca bir takım
dişilerden (dişi isimli tanrılardan) istiyorlar, ancak
inatçı şeytandan dilekte bulunuyorlar.
[4.118] Allah onu
(şeytanı) lânetlemiş; o da: "Yemin ederim ki,
kullarından belli bir pay edineceğim" demiştir.
[4.119] "Onları
mutlaka saptıracağım, muhakkak onları boş kuruntulara
boğacağım, kesinlikle onlara emredeceğim de
hayvanların kulaklarını yaracaklar (putlar için
nişanlayacaklar), şüphesiz onlara emredeceğim de Allah'ın
yarattığını değiştirecekler" (dedi). Kim
Allah'ı bırakır da şeytanı dost edinirse elbette
apaçık bir ziyana düşmüştür.
[4.120] (Şeytan) onlara
söz verir ve onları ümitlendirir; halbuki şeytanın onlara
söz vermesi aldatmacadan başka bir şey değildir.
[4.121] İşte
onların yeri cehennemdir; ondan kaçıp kurtulacak bir yer de
bulamayacaklardır.
[4.122] İman
[4.123] Ne sizin
kuruntularınız ne de ehl-i kitabın kuruntuları (gerçektir);
kim bir kötülük, yaparsa onun cezasını görür ve kendisi
için Allah'tan başka dost da, yardımcı da bulamaz.
[4.124] Erkek olsun,
kadın olsun, her kim de mümin olarak iyi işler yaparsa, işte
onlar cennete girerler ve zerre kadar haksızlığa
uğratılmazlar.
[4.125] İşlerinde
doğru olarak kendini Allah'a veren ve İbrahim'in, Allah'ı bir
tanıyan dinine tâbi olan kimseden dince daha güzel kim vardır? Allah
İbrahim'i dost edinmiştir.
[4.126] Göklerde ve
yerde ne varsa hepsi Allah'ındır ve Allah her şeyi
kuşatmıştır. (Hiçbir şey O'nun ilim ve kudretinin
dışında kalamaz).
[4.127] Senden kadınlar
hakkında fetva istiyorlar. De ki, onlara ait hükmü size Allah
açıklıyor: Kitap'ta, kendileri için yazılmışı
(mirası) vermeyip nikâhlamak istediğiniz yetim kadınlar, çaresiz
çocuklar ve yetimlere karşı âdil davranmanız hakkında size
okunan âyetler (Allah'ın hükmünü apaçık ortaya koymaktadır).
Hayırdan ne yaparsanız şüphesiz Allah onu bilmektedir.
[4.128]
[4.129] Üzerine
düşüp uğraşsanız da kadınlar arasında âdil
davranmaya güç yetiremezsiniz; bâri birisine tamamen kapılıp da
diğerini askıya alınmış gibi bırakmayın.
[4.130]
[4.131] Göklerde ve
yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Sizden önce kendilerine Kitap
verilenlere ve size "Allah'tan korkun" diye emrettik.
[4.132] Göklerde ve
yerde olanlar Allah'ındır. Vekil olarak Allah yeter.
[4.133] Ey insanlar! Allah
dilerse sizi yokluğa gönderip başkalarını getirir;
Allah buna kadirdir.
[4.134] Kim dünya
mükâfatını isterse (bilsin ki) dünyanın da ahiretin de
mükâfatı Allah katındadır. Allah her şeyi işiten ve
her şeyi görendir.
[4.135] Ey iman edenler!
Adaleti titizlikle ayakta tutan, kendini, ana-babanız ve akrabanız
aleyhinde de olsa Allah için şahitlik
[4.136] Ey iman edenler!
Allah'a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği Kitab'a ve daha önce
indirdiği kitaba iman (da sebat) ediniz. Kim Allah'ı, meleklerini,
kitaplarını, peygamberlerini ve kıyamet gününü inkâr ederse tam
manasıyle sapıtmıştır.
[4.137] İman edip sonra
inkâr edenleri, sonra yine iman edip tekrar inkâr edenleri, sonra da
inkârlarını arttıranları Allah ne
bağışlayacak, ne de onları doğru yola iletecektir.
[4.138] Münafıklara,
kendileri için acı bir azap olduğunu müjdele!
[4.139] Müminleri
bırakıp da kâfirleri dost edinenler, onların yanında izzet
(güç ve şeref) mi arıyorlar? Bilsinler ki bütün izzet yalnızca
Allah'a aittir.
[4.140] O (Allah), Kitap'ta
size şöyle indirmiştir ki: Allah'ın âyetlerinin inkâr
edildiğini yahut onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman,
onlar bundan başka bir söze dalıncaya (konuya geçinceye) kadar
kâfirlerle beraber oturmayın; yoksa siz de onlar gibi olursunuz. Elbette
Allah, münafıkları ve kâfirleri cehennemde bir araya getirecektir.
[4.141] Sizi gözetleyip
duranlar,
[4.142] Şüphesiz
münafıklar Allah'a oyun etmeye kalkışıyorlar; halbuki Allah
onların oyunlarını başlarına çevirmektedir. Onlar
namaza kalktıkları zaman üşenerek kalkarlar, insanlara
gösteriş yaparlar, Allah'ı da pek az hatıra getirirler.
[4.143] Bunların
arasında bocalayıp durmaktalar,ne onlara (bağlanıyorlar) ne
bunlara. Allah'ın şaşırttığı kimseye asla
bir (çıkar) yol bulamazsın.
[4.144] Ey iman edenler!
Müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmeyin; (bunu yaparak)
Allah'a, aleyhinizde apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz?
[4.145] Şüphe yok ki
münafıklar cehennemin en alt katındadırlar. Artık onlara
asla bir yardımcı bulamazsın.
[4.146] Ancak tevbe edip
hallerini düzeltenler, Allah'a sımsıkı sarılıp
dinlerini (ibadetlerini) yalnız onun için yapanlar başkadır.
İşte bunlar (gerçekte) müminlerle beraberdirler ve Allah müminlere
yakında büyük mükâfat verecektir.
[4.147]
[4.148] Allah kötü
sözün açıkça söylenmesini sevmez; ancak
haksızlığa uğrayan başka. Allah her şeyi
işitici ve bilicidir.
[4.149] Bir iyiliği
açıklar yahut gizlerseniz veya bir kötülüğü
(açıklamayıp) affederseniz, şüphesiz Allah da ziyadesiyle
affedici ve kadirdir.
[4.150] Allah'ı ve
peygamberlerini inkâr edenler ve (inanma hususunda) Allah ile peygamberlerini
birbirinden ayırmak isteyip "Bir kısmına iman ederiz ama
bir kısmına inanmayız" diyenler ve bunlar (iman ile küfür)
arasında bir yol tutmak isteyenler yok mu;
[4.151] İşte
gerçekten kâfirler bunlardır. Ve biz kâfirlere alçaltıcı bir
azap hazırlamışızdır.
[4.152] Allah'a ve peygamberlerine
iman
[4.153] Ehl-i kitap senden,
kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyor. Onlar Musa'dan, bunun daha
büyüğünü istemişler de, "Bize Allah'ı apaçık
göster" demişlerdi. Zulümleri sebebiyle hemen onları
yıldırım çarptı. Bilâhare kendilerine açık deliller
geldikten sonra buzağıyı (tanrı) edindiler. Biz bunu da
affettik. Ve Musa'ya apaçık delil (ve yetki) verdik.
[4.154] Söz vermeleri
(ni takviye) için Tûr'u başlarına diktik de onlara, "Baş
eğerek kapıdan girin" dedik, "Cumartesi günü
sınırı aşmayın" dedik. Kendilerinden sağlam
söz aldık.
[4.155] Sözlerinden
dönmeleri, Allah'ın âyetlerini inkâr etmeleri, haksız yere
peygamberleri öldürmeleri ve "Kalplerimiz
kılıflanmıştır" demeleri sebebiyle (onları
lânetledik, türlü belâlar verdik. Onların kalpleri kılıflı
değildir;) tam aksine küfürleri sebebiyle Allah o kalpler üzerine mühür
vurmuştur; pek azı müstesna artık iman etmezler.
[4.156] Bir de inkâr
etmelerinden ve Meryem'in üzerine büyük bir iftira atmalarından;
[4.157] Ve "Allah elçisi
Meryem oğlu İsa'yı öldürdük" demeleri yüzünden
(onları lânetledik). Halbuki onu ne öldürdüler, ne de astılar; fakat
(öldürdükleri) onlara İsa gibi gösterildi. Onun hakkında
ihtilâfa düşenler bundan dolayı tam bir kararsızlık
içindedirler; bu hususta zanna uymak dışında hiçbir
(sağlam) bilgileri yoktur ve kesin olarak onu öldürmediler.
[4.158] Bilâkis Allah onu
(İsa'yı) kendi nezdine kaldırmıştır. Allah izzet
ve hikmet sahibidir.
[4.159] Ehl-i kitaptan her
biri, ölümünden önce ona muhakkak iman edecektir. Kıyamet
gününde de o, onlara şahit olacaktır.
[4.160] Yahudilerin
yaptıkları zulümden, bir de çok kimseyi Allah yolundan
çevirmelerinden, menetmelerinden dolayı kendilerine (daha önce) helâl
kılınmış bulunan temiz ve iyi şeyleri onlara haram
kıldık
[4.161] Menedildikleri halde
faizi almalarından ve haksız (yollar) ile insanların
mallarını yemelerinden dolayı içlerinden inkâra sapanlara
acı bir azap hazırladık.
[4.162] Fakat içlerinden
ilimde derinleşmiş olanlar ve müminler,
[4.163] Biz Nuh'a ve ondan
sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi
[4.164] Bir kısım
peygamberleri
[4.165] (Yerine göre)
müjdeleyici ve sakındırıcı olarak peygamberler
gönderdik ki insanların peygamberlerden sonra Allah'a karşı
bir bahaneleri olmasın! Allah izzet ve hikmet sahibidir.
[4.166] Fakat Allah
[4.167] İnkâr
[4.168] İnkâr edip
zulmedenleri Allah asla bağışlayacak değildir. Onlan
(başka) bir yola iletecek de değildir.
[4.169] Ancak orada ebedî
kalmak üzere cehennem onlanrı yoluna (iletecektir). Bu da Allah'a çok
kolaydır.
[4.170] Ey insanlar! Resûl
size Rabbinizden gerçeği getirdi (bunda şüphe yoktur), şu halde
kendi iyiliğinize olarak (ona) iman edin.
[4.171] Ey ehl-i kitap!
Dininizde aşırı gitmeyin ve Allah hakkında, gerçekten
başkasını söylemeyin. Meryem oğlu İsa Mesîh,
ancak Allah'ın resûlüdür, (o) Allah'ın, Meryem'e ulaştırdığı
"kün: Ol" kelimesi(nin eseri)dir, O'ndan bir ruhtur. (O'nun
tarafından gönderilmiş, yahut teyit edilmiş, yahut da
Cebrail tarafından üfürülmüş bir ruhtur). Şu halde Allah'a ve
peygamberlerine iman edin. "(Tanrı) üçtür" demeyin, sizin için
hayırlı olmak üzere bundan vazgeçin. Allah ancak bir tek
Allah'tır. O, çocuğu olmaktan münezzehtir. Göklerde ve yerde ne
varsa hepsi O'nundur. Vekil olarak Allah yeter.
[4.172] Ne Mesîh ve ne de
Allah'a yakın melekler, Allah'ın kulu olmaktan geri dururlar. O'na
kulluktan geri durup büyüklenen kimselerin hepsini (Allah) yakında
huzuruna toplayacaktır.
[4.173] İman edip iyi
işler yapanlara (Allah) ecirlerini tam olarak verecek ve onlara lütfundan
daha fazlasını da ihsan edecektir. Kulluğundan yüz çeviren ve
kibirlenenlere gelince onlara acı bir şekilde azap edecektir. Onlar,
kendileri için Allah'tan başka ne bir dost ve ne de bir yardımcı
bulurlar. (Kendilerini Allah'ın azabından kurtaracak bir kimse
bulamazlar.)
[4.174] Ey insanlar!
Şüphesiz size Rabbinizden kesin bir delil geldi ve size apaçık bir
nur indirdik.
[4.175] Allah'a iman edip
O'na sımsıkı sarılanlara gelince, Allah onları
kendinden bir rahmet ve lütuf (deryası) içine daldıracak ve
onları kendine doğru (giden) bir yola götürecektir.
[4.176] Senden fetva isterler.
De ki: "Allah, babası ve çocuğu olmayan kimsenin mirası
hakkındaki hükmü şöyle açıklıyor: