Âraf Sûresi
Eûzübillâhimineşşeytânirracîm Bismillâhirrahmânirrahîm
[7.1]
Elif. Lâm. Mîm. Sâd.
[7.2] (Bu), kendisiyle
insanları uyarman, inananlara öğüt vermen için
[7.3] Rabbinizden size
indirilene (Kur'an'a) uyun. O'nu bırakıp da başka dostların
peşlerinden gitmeyin. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!
[7.4] Nice memleketler var ki
biz onları helâk ettik. Azabımız onlara geceleyin yahut gündüz
istirahat ederlerken geldi.
[7.5] Azabımız
onlara geldiğinde çağırışları, "Biz
gerçekten zalim kişilermişiz" demelerinden başka bir
şey olmadı.
[7.6] Elbette kendilerine
peygamber gönderilen kimseleri de, gönderilen peygamberleri de
mutlaka sorguya çekeceğiz!
[7.7] Ve onlara (olup
bitenleri) tam bir bilgi ile mutlaka anlatacağız. Biz, onlardan uzak
değiliz.
[7.8] O gün tartı
haktır. Kimin (sevap) tartıları ağır gelirse,
işte onlar kurtuluşa erenlerdir.
[7.9] Kimin de
tartıları hafif gelirse, işte onlar, âyetlerimize
karşı haksızlık ettiklerinden dolayı kendilerini
ziyana sokanlardır.
[7.10] Doğrusu biz sizi
yeryüzüne yerleştirdik ve orada size geçim vasıtaları verdik. Ne
kadar da az şükrediyorsunuz!
[7.11] Andolsun sizi
yarattık, sonra size şekil verdik, sonra da meleklere, Âdem'e
secde edin! diye emrettik. İblis'in dışındakiler secde
ettiler. O secde edenlerden olmadı.
[7.12] Allah buyurdu: Ben
[7.13] Allah: Öyle ise,
"İn oradan!" Orada büyüklük taslamak senin haddin değildir.
Çık! çünkü sen aşağılıklardansın! buyurdu.
[7.14] İblis: Bana,
(insanların) tekrar dirilecekleri güne kadar mühlet ver, dedi.
[7.15] Allah: Haydi, sen
mühlet verilenlerdensin, buyurdu.
[7.16] İblis dedi ki:
Öyle ise beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben
de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne
oturacağım.
[7.17] "Sonra elbette
onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından,
sollarından sokulacağım ve sen, onların çoklarını
şükredenlerden bulmayacaksın!" dedi.
[7.18] Allah buyurdu: Haydi,
yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık! Andolsun ki, onlardan
kim
[7.19] (Allah buyurdu ki) :
Ey Adem! Sen ve eşin cennette yerleşip dilediğiniz yerden yeyin.
Ancak şu ağaca yaklaşmayın! Sonra zalimlerden olursunuz.
[7.20] Derken şeytan,
birbirine kapalı ayıp yerlerini kendilerine göstermek için onlara
vesvese verdi ve: Rabbiniz size bu ağacı sırf melek olursunuz
veya ebedî kalanlardan olursunuz diye yasakladı, dedi.
[7.21] Ve onlara: Ben
gerçekten size öğüt verenlerdenim, diye yemin etti.
[7.22] Böylece
onları hile ile aldattı. Ağacın meyvesini tattıklarında
ayıp yerleri kendilerine göründü. Ve cennet yapraklarından
üzerlerini örtmeye başladılar. Rableri onlara: Ben size o
ağacı yasaklamadım mı ve şeytan size apaçık bir
düşmandır, demedim mi? diye nidâ etti.
[7.23] (Adem ile eşi)
dediler ki: Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik.
[7.24] Allah: Birbirinize
düşman olarak inin! Sizin için yeryüzünde bir süreye kadar yerleşme
ve faydalanma vardır, buyurdu.
[7.25] "Orada
yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve orada (diriltilip)
çıkarılacaksınız" dedi.
[7.26] Ey Adem
oğulları! Size ayıp yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek
elbise yarattık. Takvâ elbisesi... İşte o daha
hayırlıdır. Bunlar Allah'ın âyetlerindendir. Belki
düşünüp öğüt alırlar (diye onları indirdi).
[7.27] Ey Âdem
oğulları! Şeytan, ana-babanızı, ayıp yerlerini
kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak cennetten
çıkardığı gibi sizi de aldatmasın. Çünkü o ve
yandaşları, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi
görürler. Şüphesiz biz şeytanları, inanmayanların
dostları kıldık.
[7.28] Onlar bir kötülük
yaptıkları zaman: "Babalarımızı bu yolda bulduk.
Allah da bize bunu emretti" derler. De ki: Allah kötülüğü
emretmez. Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?
[7.29] De ki: Rabbim adaleti
emretti. Her secde ettiğinizde yüzlerinizi O'na çevirin ve dini
yalnız Allah'a has kılarak O'na yalvarın. İlkin sizi
yarattığı gibi (yine O'na) döneceksiniz.
[7.30] O, bir gurubu
doğru yola iletti, bir guruba da sapıklık müstehak oldu.
Çünkü onlar Allah'ı bırakıp şeytanları
kendilerine dost edindiler. Böyle iken kendilerinin doğru yolda
olduklarını sanıyorlar.
[7.31] Ey Adem
oğulları! Her secde edişinizde güzel elbiselerinizi giyin;
yeyin, için, fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez.
[7.32] De ki: Allah'ın
kulları için yarattığı süsü ve temiz
rızıkları kim haram kıldı? De ki: Onlar, dünya
hayatında, özellikle kıyamet gününde müminlerindir.
İşte bilen bir topluluk için âyetleri böyle
açıklıyoruz.
[7.33] De ki: Rabbim ancak
açık ve gizli kötülükleri, günahı ve haksız yere
sınırı aşmayı, hakkında hiçbir delil
indirmediği bir şeyi, Allah'a ortak koşmanızı ve Allah
hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram
kılmıştır.
[7.34] Her ümmetin bir eceli
vardır. Ecelleri gelince ne bir an geri kalırlar ne de bir an ileri
gidebilirler.
[7.35] Ey Adem
oğulları! Size kendi içinizden âyetlerimi anlatacak peygamberler
gelir de kim (onlara karşı gelmekten) sakınır ve kendini
ıslah ederse, onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.
[7.36] Ayetlerimizi
yalanlayanlar ve büyüklenip onlardan yüz çevirenler var ya, işte onlar
ateş ehlidir. Onlar orada ebedî kalacaklardır.
[7.37] Allah'a iftira
[7.38] Allah buyuracak ki:
"Sizden önce geçmiş cin ve insan toplulukları arasında
siz de ateşe girin!" Her ümmet girdikçe yoldaşlarına lânet
edecekler. Hepsi birbiri ardından orada (cehennemde) toplanınca, sonrakiler
öncekiler için, "Ey Rabbimiz! Bizi işte bunlar saptırdılar!
Onun için onlara ateşten bir kat daha fazla azap ver!" diyecekler.
Allah da: Zaten herkes için bir kat daha fazla azap vardır, fakat siz
bilmezsiniz, diyecektir.
[7.39] Öncekiler de
sonrakilere derler ki: Sizin bize bir üstünlüğünüz yok. O halde siz de
yaptıklarınıza karşılık azabı tadın!
[7.40] Bizim âyetlerimizi
yalanlayıp da onlara karşı kibirlenmek isteyenler var ya,
işte onlara gök kapıları açılmayacak ve onlar, deve
iğne deliğine girinceye kadar cennete giremiyeceklerdir!
Suçluları işte böyle cezalandırırız!
[7.41] Onlar için cehennem
ateşinden döşekler, üstlerine de örtüler vardır.
İşte zalimleri böyle cezalandırırız!
[7.42] İnanıp da
iyi işler yapanlara gelince -ki hiç kimseye gücünün üstünde bir vazife
yüklemeyiz- işte onlar, cennet ehlidir. Orada onlar ebedî kalacaklar.
[7.43] (Cennette)
onların altlarından ırmaklar akarken, kalplerinde kinden ne
varsa hepsini çıkarıp atarız. Ve onlar derler ki:
"Hidayetiyle bizi (bu nimete) kavuşturan Allah'a hamdolsun! Allah
bizi doğru yola iletmeseydi kendiliğimizden doğru yolu bulacak
değildik. Hakikaten Rabbimizin elçileri gerçeği
getirmişler." Onlara: İşte size cennet; yapmış
olduğunuz iyi amellere karşılık ona vâris kılındınız
diye seslenilir.
[7.44] Cennet ehli cehennem
ehline: Biz Rabbimizin bize vadettiğini gerçek bulduk, siz de Rabbinizin
size vadettiğini gerçek buldunuz mu? diye seslenir. "Evet!"
derler. Ve aralarından bir çağrıcı, Allah'ın lâneti
zalimlerin üzerine olsun! diye bağırır.
[7.45] Onlar, Allah yolundan
alıkoyan ve onu eğip bükmek isteyen zalimlerdir. Onlar ahireti de
inkâr edenlerdir.
[7.46] İki taraf
(cennetlikler ve cehennemlikler) arasında bir perde ve A'râf üzerinde de
herkesi simalarından tanıyan adamlar vardır ki, bunlar henüz
cennete giremedikleri halde (girmeyi) umarak cennet ehline: "Selâm
size!" diye seslenirler.
[7.47] Gözleri cehennem
ehli tarafına döndürülünce de: Ey Rabbimiz! Bizi zalimler
topluluğu ile beraber bulundurma! derler.
[7.48] (Yine) A'râf ehli
simalarından tanıdıkları birtakım adamlara seslenerek
derler ki: "Ne çokluğunuz ne de taslamakta olduğunuz büyüklük
size hiçbir yarar sağlamadı.
[7.49] Allah'ın,
kendilerini hiçbir rahmete erdirmeyeceğine dair yemin ettiğiniz
kimseler bunlar mı?" (ve cennet ehline dönerek): "Girin
cennete; artık size korku yoktur ve siz üzülecek de değilsiniz"
(derler).
[7.50] Cehennem ehli, cennet
ehline: Suyunuzdan veya Allah'ın size verdiği rızıktan
biraz da bize verin! diye seslenirler. Onlar da: Allah bunları kâfirlere
haram kılmıştır, derler.
[7.51] O kâfirler ki,
dinlerini bir eğlence ve oyun edindiler de dünya hayatı onları
aldattı. Onlar, bu günleri ile karşılaşacaklarını
unuttukları ve âyetlerimizi bile bile inkâr ettikleri gibi biz de bugün
onları unuturuz.
[7.52] Gerçekten onlara,
inanan bir toplum için yol gösterici ve rahmet olarak, ilim üzere
açıkladığımız bir kitap getirdik.
[7.53] (Fakat onlar), Onun
tevilinden başka bir şey beklemiyorlar. Tevili geldiği (haber
verdiği şeyler ortaya çıktığı) gün, önceden
onu unutmuş olanlar derler ki: Doğrusu Rabbimizin elçileri gerçeği
getirmişler. Şimdi bizim şefaatçılarımız var
mı ki bize şefaat etsinler veya (dünyaya) geri döndürülmemiz
mümkün mü ki, yapmış olduğumuz amellerden
başkasını yapalım? Onlar cidden kendilerine yazık
ettiler ve uydurdukları şeyler (putlar) da kendilerinden kaybolup
gitti.
[7.54] Şüphesiz ki
Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş'a istivâ
[7.55] Rabbinize yalvara
yakara ve gizlice dua edin. Bilesiniz ki O, haddi aşanları sevmez.
[7.56] Islah edilmesinden
sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Allah'a korkarak ve (rahmetini)
umarak dua edin. Muhakkak ki iyilik edenlere Allah'ın rahmeti çok
yakındır.
[7.57] Rüzgârları
rahmetinin önünde müjde olarak gönderen O'dur. Sonunda onlar (o
rüzgârlar), ağır bulutları yüklenince onu ölü bir memlekete
sevkederiz. Orada suyu indirir ve onunla türlü türlü meyveler
çıkarırız. İşte ölüleri de böyle
çıkaracağız. Her halde bundan ibret alırsınız.
[7.58] Rabbinin izniyle güzel
memleketin bitkisi (güzel) çıkar; kötü olandan ise faydasız
bitkiden başka birşey çıkmaz. İşte biz, şükreden
bir kavim için âyetleri böyle açıklıyoruz.
[7.59] Andolsun ki Nuh'u elçi
olarak kavmine gönderdik. Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, sizin
ondan başka tanrınız yoktur. Doğrusu ben, üstünüze gelecek
büyük bir günün azabından korkuyorum.
[7.60] Kavminden ileri gelenler
dediler ki: Biz seni gerçekten apaçık bir sapıklık içinde
görüyoruz!
[7.61] Dedi ki: "Ey
kavmim! Bende herhangi bir sapıklık yoktur; fakat ben, âlemlerin
Rabbi tarafından gönderilmiş bir elçiyim.
[7.62] Size Rabbimin
vahyettiklerini duyuruyorum, size öğüt veriyorum ve ben sizin
bilmediklerinizi Allah'tan (gelen vahiy ile) biliyorum.
[7.63] (Allah'ın
azabından) sakınıp da rahmete nâil olmanız ümidiyle,
içinizden sizi uyaracak bir adam vasıtasıyla size bir zikir (kitap)
gelmesine şaştınız mı?"
[7.64] Onu yalanladılar,
biz de onu ve onunla beraber gemide bulunanları kurtardık,
âyetlerimizi yalanlayanları da suda boğduk! Çünkü onlar
kör bir kavim idiler.
[7.65] Ad kavmine de
kardeşleri Hûd'u (gönderdik). O dedi ki: "Ey kavmim! Allah'a
kulluk edin; sizin O'ndan başka tanrınız yoktur. Hâla
sakınmayacak mısınız?"
[7.66] Kavminden ileri gelen
kâfirler dediler ki: Biz seni kesinlikle bir beyinsizlik içinde görüyoruz
ve gerçekten seni yalancılardan sanıyoruz.
[7.67] "Ey kavmim! dedi,
ben beyinsiz değilim; fakat ben âlemlerin Rabbinin gönderdiği
bir elçiyim.
[7.68] Size Rabbimin
vahyettiklerini duyuruyorum ve ben sizin için güvenilir bir
öğütçüyüm.
[7.69] Sizi uyarmak için
içinizden bir adam vasıtasıyla Rabbinizden size bir zikir (kitap)
gelmesine şaştınız mı? Düşünün ki O sizi, Nuh
kavminden sonra onların yerine getirdi ve yaratılışta sizi
onlardan üstün kıldı. O halde Allah'ın nimetlerini
hatırlayın ki kurtuluşa eresiniz."
[7.70] Dediler ki: Sen bize
tek Allah'a kulluk etmemiz ve atalarımızın tapmakta
olduklarını bırakmamız için mi geldin?
[7.71] (Hûd) dedi ki:
"Üzerinize Rabbinizden bir azap ve bir hışım
inmiştir. Haklarında Allah'ın hiçbir delil indirmediği,
sadece sizin ve atalarınızın taktığı kuru isimler
hususunda benimle tartışıyor musunuz? Bekleyin öyleyse,
şüphesiz ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim!"
[7.72] Onu ve onunla beraber
olanları rahmetimizle kurtardık ve âyetlerimizi yalanlayıp da
iman etmeyenlerin kökünü kestik.
[7.73] Semûd kavmine de
kardeşleri Salih'i (gönderdik). Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk
edin; sizin O'ndan başka tanrınız yoktur. Size Rabbinizden
açık bir delil gelmiştir. O da, size bir mucize olarak Allah'ın
şu devesidir. Onu bırakın, Allah'ın arzında yesin,
(içsin); ona kötülük etmeyin; sonra sizi elem verici bir azap yakalar.
[7.74] Düşünün ki,
(Allah) Âd kavminden sonra yerlerine sizi getirdi. Ve yeryüzünde sizi
yerleştirdi: Onun düzlüklerinde saraylar yapıyorsunuz,
dağlarında evler yontuyorsunuz. Artık Allah'ın nimetlerini
hatırlayın da yeryüzünde fesatçılar olarak
karışıklık çıkarmayın.
[7.75] Kavminin ileri
gelenlerinden büyüklük taslayanlar, içlerinden zayıf görülen
inananlara dediler ki: Siz Salih'in, Rabbi tarafından
gönderildiğini biliyor musunuz? Onlar da Şüphesiz biz onunla ne
gönderilmişse ona inananlarız, dediler.
[7.76] Büyüklük taslayanlar
dediler ki: "Biz de sizin inandığınızı inkâr
edenleriz."
[7.77] Derken o dişi
deveyi ayaklarını keserek öldürdüler ve Rablerinin emrinden
dışarı çıktılar da: Ey Salih!
[7.78] Bunun üzerine
onlarrı o (gürültülü) sarsıntı yakaladı da yurtlarında
diz üstü dona kaldılar.
[7.79] Salih o zaman onlardan
yüz çevirdi ve şöyle dedi: Ey kavmim! Andolsun ki ben size Rabbimin
vahyettiklerini tebliğ ettim ve size öğüt verdim; fakat siz
öğüt verenleri sevmiyorsunuz.
[7.80] Lût'u da (peygamber
gönderdik). Kavmine dedi ki: "Sizden önceki milletlerden
hiçbirinin yapmadığı fuhuşu mu yapıyorsunuz?
[7.81] Çünkü siz,
şehveti tatmin için kadınları bırakıp da şehvetle
erkeklere yanaşıyorsunuz. Doğrusu siz taşkın bir
milletsiniz."
[7.82] Kavminin cevabı:
Onları (Lût'u ve taraftarlarını) memleketinizden
çıkarın; çünkü onlar fazla temizlenen insanlarmış!
demelerinden başka bir şey olmadı.
[7.83] Biz de onu ve
karısından başka aile efradını kurtardık; çünkü
karısı geride kalanlardan (kâfirlerden) idi.
[7.84] Ve üzerlerine
(taş) yağmuru yağdırdık. Bak ki günahkârların
sonu nasıl oldu!
[7.85] Medyen'e de
kardeşleri Şuayb'ı (gönderdik). Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a
kulluk edin, sizin ondan başka tanrınız yoktur. Size Rabbinizden
açık bir delil gelmiştir; artık ölçüyü, tartıyı
tam yapın, insanların eşyalarını eksik vermeyin.
Düzeltilmesinden sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın.
[7.86] Tehdit ederek,
inananları Allah yolundan alıkoyarak ve o yolu eğip bükmek
isteyerek öyle her yolun başında oturmayın. Düşünün ki
siz az idiniz de O sizi çoğalttı. Bakın ki, bozguncuların
sonu nasıl olmuştur!
[7.87]
[7.88] Kavminden ileri gelen
kibirliler dediler ki: "Ey Şuayb! Seni ve seninle beraber
inananları memleketimizden kesinlikle çıkaracağız veya
dinimize döneceksiniz" (Şuayb): İstemesek de mi? dedi.
[7.89] Doğrusu Allah
bizi ondan kurtardıktan sonra tekrar sizin dininize dönersek Allah'a
karşı yalan uydurmuş oluruz. Rabbimiz Allah dilemiş
başka, yoksa ona geri dönmemiz bizim için olacak şey
değildir. Rabbimizin ilmi her şeyi kuşatmıştır.
Biz sadece Allah'a dayanırız. Rabbimiz! Bizimle kavmimiz
arasında adaletle hükmet! Sen hükmedenlerin en
hayırlısısın.
[7.90] Kavminden ileri gelen
kâfirler dediler ki:
[7.91] Derken o şiddetli
deprem onları yakalayıverdi de yurtlarında diz üstü
donakaldılar.
[7.92] Şuayb'ı
yalanlayanlar sanki yurtlarında hiç oturmamış gibiydiler.
Asıl ziyana uğrayanlar Şuayb'ı yalanlayanların
kendileridir.
[7.93] (Şuayb), onlardan
yüz çevirdi ve (içinden) dedi ki: "Ey kavmim! Ben size Rabbimin
gönderdiği gerçekleri duyurdum ve size öğüt verdim.
Artık kâfir bir kavme nasıl acırım!"
[7.94] Biz hangi ülkeye bir
peygamber gönderdiysek, ora halkını, (peygambere baş
kaldırdıklarından ötürü bize) yalvarıp
yakarsınlar diye mutlaka yoksulluk ve darlıkla
sıkmışızdır.
[7.95] Sonra
kötülüğü (darlığı) değiştirip yerine iyilik
(bolluk) getirdik. Nihayet çoğaldılar ve: "Atalarımız
da böyle sıkıntı ve sevinç
yaşamışlardı" dediler. Biz de onları, kendileri
farkına varmadan ansızın yakaladık.
[7.96] O (peygamberlerin
gönderildiği) ülkelerin halkı inansalar ve (günahtan)
sakınsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice
bereket kapıları açardık, fakat yalanladılar, biz de
ettikleri yüzünden onları yakalayıverdik.
[7.97] Yoksa o ülkelerin
halkı geceleyin uyurlarken kendilerine azabımızın
gelmeyeceğinden emin mi oldular?
[7.98] Ya da o ülkelerin
halkı kuşluk vakti eğlenirlerken kendilerine
azabımızın gelmeyeceğinden emin mi oldular?
[7.99] Allah'ın
azabından emin mi oldular? Fakat ziyana uğrayan topluluktan
başkası, Allah'ın (böyle) mühlet vermesinden emin olamaz.
[7.100] Önceki
sahiplerinden sonra yeryüzüne vâris olanlara hâla şu gerçek belli
olmadı mı ki:
[7.101] İşte o
ülkeler... Onların haberlerinden bir kısmını
[7.102] Onların
çoğunda, sözünde durma diye bir şey bulamadık. Gerçek
şu ki, onların çoğunu yoldan çıkmış bulduk. l
[7.103] Sonra onların
ardından Musa'yı mucizelerimizle Firavun ve kavmine gönderdik de
o mucizeleri inkâr ettiler; ama, bak ki, fesatçıların sonu ne oldu!
[7.104] Musa dedi ki :
"Ey Firavun! Ben âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir
peygamberim.
[7.105] Allah hakkında
gerçekten başkasını söylememek benim üzerime borçtur. Size
Rabbinizden açık bir delil getirdim; artık
İsrailoğullarını benimle bırak!"
[7.106] (Firavun) dedi ki:
[7.107] Bunun üzerine Musa
asasını yere attı. O hemen apaçık bir ejderha oluverdi!
[7.108] Ve elini (cebinden)
çıkardı. Birdenbire o da seyredenlere bembeyaz görünüverdi.
[7.109] Firavun'un kavminden ileri
gelenler dediler ki: Bu çok bilgili bir sihirbazdır.
[7.110] O,sizi yurdunuzdan
çıkarmak istiyor. Ne buyurursunuz?
[7.111] Dediler ki: Onu da
kardeşini de beklet; şehirlere toplayıcılar (memurlar)
yolla.
[7.112] Bütün bilgili
sihirbazları
[7.113] Sihirbazlar Firavun'a
geldi ve:
[7.114] (Firavun): Evet hem
de siz mutlaka yakınlarımdan olacaksınız, dedi.
[7.115] (Sihirbazlar), Ey
Musa sen mi (önce) atacaksın, yoksa atanlar biz mi olalım?
dediler.
[7.116] "Siz
atın" dedi. Onlar atınca, insanların gözlerini
büyülediler, onları korkuttular ve büyük bir sihir gösterdiler.
[7.117] Biz de Musa'ya,
"Asanı at!" diye vahyettik. Bir de baktılar ki bu,
onların uydurduklarını yakalayıp yutuyor.
[7.118] Böylece gerçek
ortaya çıktı ve onların yapmakta oldukları yok olup gitti.
[7.119] İşte
Firavun ve kavmi, orada yenildi ve küçük düşerek geri döndüler.
[7.120] Sihirbazlar ise
secdeye kapandılar.
[7.121] "Âlemlerin
Rabbine iman ettik" dediler.
[7.122] "Musa'nın
ve Harun'un Rabb'ine " dediler.
[7.123] Firavun dedi ki:
"Ben size izin vermeden ona iman mı ettiniz? Bu, hiç şüphesiz
şehirde, halkını oradan çıkarmak için kurduğunuz bir
tuzaktır. Ama yakında (başınıza gelecekleri) göreceksiniz!
[7.124] Mutlaka ellerinizi ve
ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, sonra da hepinizi
asacağım!"
[7.125] Onlar da : ''Biz
zaten Rabbimize döneceğiz".dediler.
[7.126] Sen sadece Rabbimizin
âyetleri bize geldiğinde onlara inandığımız için
bizden intikam alıyorsun. Ey Rabbimiz! Bize bol bol sabır ver,
müslüman olarak canımızı al, dediler.
[7.127] Firavun'un kavminden
ileri gelenler dediler ki: Musa'yı ve kavmini, seni ve
tanrılarını bırakıp yeryüzünde bozgunculuk
çıkarsınlar diye mi bırakacaksınız? (Firavun):
"Biz onların oğullarını öldürüp,
kadınlarını sağ bırakacağız. Elbette biz
onları ezecek üstünlükteyiz" dedi.
[7.128] Musa kavmine dedi ki:
"Allah'tan yardım isteyin ve sabredin. Şüphesiz ki yeryüzü
Allah'ındır. Kullarından dilediğini ona vâris kılar.
Sonuç (Allah'tan korkup günahtan) sakınanlarındır."
[7.129] Onlar da, sen bize
(peygamber olarak) gelmeden önce de geldikten sonra da bize işkence
edildi, dediler. (Musa), "Umulur ki Rabbiniz
düşmanınızı helâk eder ve onların yerine sizi yer
yüzüne hakim kılar da nasıl hareket edeceğinize bakar"
dedi.
[7.130] Andolsun ki, biz de
Firavun'a uyanları ders alsınlar diye yıllarca kuraklık ve
mahsül kıtlığı ile cezalandırdık.
[7.131] Onlara bir iyilik
(bolluk) gelince, "Bu bizim hakkımızdır" derler;
[7.132] Ve dediler ki:
"Bizi sihirlemek için ne mucize getirirsen getir, biz
[7.133] Biz de ayrı
ayrı mucizeler olarak onların üzerine tufan, çekirge, haşere,
kurbağalar ve
[7.134] Azap üzerlerine
çökünce, "Ey Musa!
[7.135] Biz,
ulaşacakları bir müddete kadar onlardan azabı
kaldırınca hemen sözlerinden dönüverdiler.
[7.136] Biz de âyetlerimizi
yalanlamaları ve onlardan gafil kalmaları sebebiyle kendilerinden
intikam aldık ve onları denizde boğduk.
[7.137] Hor görülüp
ezilmekte olan o kavmi (yahudileri) de, içini bereketle doldurduğumuz
yerin doğu taraflarına ve batı taraflarına mirasçı
kıldık. Sabırlarına karşılık Rabbinin
İsrailoğullarına verdiği güzel söz yerine geldi.
Firavun ve kavminin yapmakta olduklarını ve yetiştirdikleri
bahçeleri helâk ettik.
[7.138]
İsrailoğullarını denizden geçirdik, orada kendilerine
mahsus birtakım putlara tapan bir kavme rastladılar. Bunun üzerine:
Ey Musa! Onların tanrıları olduğu gibi, sen de bizim için
bir tanrı yap! dediler. Musa: Gerçekten siz cahil bir toplumsunuz, dedi.
[7.139] Şüphesiz
bunların içinde bulundukları (din)
yıkılmıştır, yapmakta oldukları da
bâtıldır.
[7.140] Musa dedi ki: Allah
sizi âlemlere üstün kılmışken ben size Allah'tan başka bir
tanrı mı arayayım?
[7.141] Hatırlayın
ki, size işkencenin en kötüsünü yapan Firavun'un adamlarından
sizi kurtardık. Onlar oğullarınızı öldürüyorlar,
kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı.
İşte bunda size Rabbiniz tarafından büyük bir imtihan
vardır.
[7.142] (Bana ibadet etmesi
için) Musa'ya otuz gece vade verdik ve ona on gece daha ilâve ettik;
böylece Rabbinin tayin ettiği vakit kırk geceyi buldu. Musa,
kardeşi Harun'a dedi ki: Kavmimin içinde benim yerime geç, onları
ıslah et, bozguncuların yoluna uyma.
[7.143] Musa tayin
ettiğimiz vakitte (Tûr'a) gelip de Rabbi onunla konuşunca
"Rabbim! Bana (kendini) göster; seni göreyim!" dedi.
(Rabbi): "Sen beni asla göremezsin. Fakat şu dağa bak,
[7.144] (Allah) Ey Musa!
dedi, ben risaletlerimle (
[7.145] Nasihat ve her
şeyin açıklamasına dair ne varsa hepsini Musa için levhalarda
yazdık. (Ve dedik ki): Bunları kuvvetle tut, kavmine de onun en
güzelini almalarını emret. Yakında size, yoldan
çıkmışların yurdunu göstereceğim.
[7.146] Yeryüzünde
haksız yere böbürlenenleri âyetlerimden
uzaklaştıracağım. Onlar bütün mucizeleri görseler de
iman etmezler. Doğru yolu görseler onu yol edinmezler. Fakat
azgınlık yolunu görürlerse, hemen ona saparlar. Bu durum,
onların âyetlerimizi yalanlamalarından ve onlardan gafil
olmalarından ileri gelmektedir.
[7.147] Halbuki âyetlerimizi
ve ahirete kavuşmayı yalanlayanların amelleri boşa
çıkmıştır. Onlar, yapmakta oldukları amellerden
başka bir şey için mi cezalandırılırlar!
[7.148] (Tûr'a giden)
Musa'nın arkasından kavmi, zinet takımlarından,
böğürebilen bir buzağı heykelini (tanrı) edindiler.
Görmediler mi ki o, onlarla ne konuşuyor ne de onlara yol
gösteriyor? Onu (tanrı olarak) benimsediler ve zalimler oldular.
[7.149] Pişman olup da
kendilerinin gerçekten sapmış olduklarını görünce
dediler ki: Eğer Rabbimiz bize acımaz ve bizi
bağışlamazsa mutlaka ziyana uğrayanlardan
olacağız!
[7.150] Musa,
kızgın ve üzgün bir halde kavmine dönünce: "Benden sonra
arkamdan ne kötü işler yapmışsınız! Rabbinizin
emrini (beklemeyip) acele mi ettiniz?" dedi. Tevrat levhalarını
yere attı ve kardeşinin (Harun'un) başını tutup
kendine doğru çekmeye başladı. (Kardeşi): "Anam
oğlu! Bu kavim beni cidden zayıf gördüler ve nerede ise beni
öldüreceklerdi. Sen de düşmanları bana güldürme ve beni bu zalim
kavimle beraber tutma!" dedi.
[7.151] (Musa da) Ey Rabbim,
beni ve kardeşimi bağışla, bizi rahmetine
[7.152]
Buzağıyı (tanrı) edinenler var ya, işte onlara mutlaka
Rablerinden bir gazap ve dünya hayatında bir alçaklık
erişecektir. Biz iftiracıları böyle
cezalandırırız.
[7.153] Kötülükler
yaptıktan sonra ardından tevbe edip de iman edenlere gelince,
şüphesiz ki o tevbe ve imandan sonra, Rabbin elbette
bağışlayan ve esirgeyendir.
[7.154] Musa'nın
öfkesi dinince levhaları aldı. Onlardaki yazıda Rablerinden
korkanlar için hidayet ve rahmet (haberi) vardı.
[7.155] Musa tayin
ettiğimiz vakitte kavminden yetmiş adam seçti. Onları o
müthiş deprem yakalayınca Musa dedi ki: "Ey Rabbim! Dileseydin
onları da beni de daha önce helâk ederdin. İçimizden
birtakım beyinsizlerin işlediği (günah) yüzünden hepimizi helâk
edecek misin? Bu iş, senin imtihanından başka bir şey
değildir. Onunla dilediğini saptırırsın,
dilediğini de doğru yola iletirsin. Sen bizim sahibimizsin, bizi
bağışla ve bize acı! Sen
bağışlayanların en iyisisin! (Hz. Musa'nın, kavmini
temsilen seçip Al lah'ın huzuruna getirdiği kimseler, Allah ile kendi
arasındaki konuşmayı işitince, onunla yetinmediler ve:
""Ey Musa, Allah'ı açıkca görmedikçe
[7.156] Bize, bu dünyada da
iyilik yaz ahirette de. Şüphesiz biz
[7.157] Yanlarındaki
Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları o elçiye, o ümmî
Peygamber'e uyanlar (var ya), işte o Peygamber onlara iyiliği
emreder, onları kötülükten meneder, onlara temiz şeyleri helâl,
pis şeyleri haram kılar. Ağırlıklarını ve
üzerlerindeki zincirleri indirir. O Peygamber'e inanıp ona saygı
gösteren, ona yardım
[7.158] De ki: Ey insanlar!
Gerçekten ben sizin hepinize, göklerin ve yerin sahibi olan Allah'ın
elçisiyim. Ondan başka tanrı yoktur, O diriltir ve öldürür.
Öyle ise Allah`a ve ümmî Peygamber olan Resûlüne -ki o, Allah'a ve onun
sözlerine inanır iman edin ve O'na uyun ki doğru yolu bulasınız.
[7.159] Musa'nın
kavminden hak ile doğru yolu bulan ve onun sayesinde âdil davranan bir
topluluk vardır.
[7.160] Biz
İsrailoğullarını oymaklar halinde oniki kabileye
ayırdık. Kavmi kendisinden su isteyince, Musa'ya, "Asanı
taşa vur!" diye vahyettik. Derhal ondan oniki pınar
fışkırdı. Her kabile içeceği yeri belledi. Sonra
üzerlerine bulutla gölge yaptık, onlara kudret helvası ve
bıldırcın eti indirdik. (Onlara dedik ki) "Size
verdiğimiz rızıkların temizlerinden yeyin. "Ama onlar
(emirlerimizi dinlememekle) bize değil kendilerine zulmediyorlardı.
[7.161] Onlara denildi ki :
Şu şehirde (Kudüs'te) yerleşin, ondan (nimetlerinden)
dilediğiniz gibi yeyin, "bağışlanmak istiyoruz"
deyin ve kapıdan eğilerek girin ki hatalarınızı
bağışlayalım. İyilik yapanlara ileride
ihsanımızı daha da artıracağız.
[7.162] Fakat onlardan zalim
olanlar, sözü, kendilerine söylenenden başkasıyla
değiştirdiler. Biz de zulmetmelerinden ötürü üzerlerine
gökten bir azap gönderdik.
[7.163] Onlara, deniz
kıyısında bulunan şehir halkının durumunu sor.
Hani onlar cumartesi gününe saygısızlık gösterip haddi
aşıyorlardı. Çünkü cumartesi tatili yaptıkları
gün, balıklar meydana çıkarak akın akın onlara gelirdi,
cumartesi tatili yapmadıkları gün de gelmezlerdi. İşte
böylece biz, yoldan çıkmalarından dolayı onları
imtihan ediyorduk.
[7.164] İçlerinden bir
topluluk: "Allah'ın helâk edeceği yahut şiddetli bir
şekilde azap edeceği bir kavme ne diye öğüt
veriyorsunuz?" dedi. (Öğüt verenler) dediler ki: Rabbinize
mazeret beyan edelim diye bir de sakınırlar ümidiyle (öğüt
veriyoruz).
[7.165] Onlar kendilerine
yapılan uyarıları unutunca, biz de kötülükten men edenleri
kurtardık, zulmedenleri de yapmakta oldukları kötülüklerden
ötürü şiddetli bir azap ile yakaladık.
[7.166] Kibirlenip de kendilerine
yasak edilen şeylerden vazgeçmeyince onlara: Aşağılık
maymunlar olun! dedik.
[7.167] Rabbin, elbette
kıyamet gününe kadar onlara en kötü eziyeti yapacak kimseler
göndereceğini ilân etti. Şüphesiz Rabbin cezayı çabuk
verendir. Ve O çok bağışlayan, pek esirgeyendir.
[7.168] Onları
(yahudileri) gurup gurup yeryüzüne dağıttık. Onlardan iyi
kimseler vardır, yine onlardan bundan aşağıda olanları
da vardır. (Kötülüklerinden) belki dönerler diye onları
iyilik ve kötülüklerle imtihan ettik.
[7.169] Onların
ardından da (âyetleri tahrif karşılığında)
şu değersiz dünya malını alıp, nasıl olsa
bağışlanacağız, diyerek Kitab'a vâris olan
birtakım kötü kimseler geldi. Onlara, ona benzer bir menfaat daha
gelse onu da alırlar. Peki, Kitap'ta Allah hakkında gerçekten
başka bir şey söylemeyeceklerine dair onlardan söz
alınmamış mıydı ve onlar Kitap'takini
okumamışlar mıydı? Âhiret yurdu sakınanlar için
daha hayırlıdır. Hâla aklınız ermiyor mu?
[7.170] Kitab'a
sımsıkı sarılıp namazı dosdoğru
kılanlar var ya, işte biz böyle iyiliğe
çalışanların ecrini zayi etmeyiz.
[7.171] Bir zamanlar
dağı İsrailoğullarının üzerine gölge gibi
kaldırdık da üstlerine düşecek sandılar. "Size
verdiğimi (Kitab'ı) kuvvetle tutun ve içinde olanı
hatırlayın ki korunasınız" dedik.
[7.172] Kıyamet gününde,
biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Adem oğullarından,
onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları
kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: Ben sizin Rabbiniz değil miyim?
(Onlar da), Evet (buna) şâhit olduk, dediler.
[7.173] Yahut "Daha
önce babalarımız Allah'a ortak koştu, biz de onlardan sonra
gelen bir nesildik (onların izinden gittik). Bâtıl işleyenlerin
yüzünden bizi helâk edecek misin?" dememeniz için (böyle yaptık).
[7.174] Belki inkârdan
dönerler diye âyetleri böyle ayrıntılı bir
şekilde açıklıyoruz.
[7.175] Onlara (yahudilere),
kendisine âyetlerimizden verdiğimiz ve fakat onlardan
sıyrılıp çıkan, o yüzden de şeytanın takibine
uğrayan ve sonunda azgınlardan olan kimsenin haberini oku.
[7.176] Dileseydik elbette
onu bu âyetler sayesinde yükseltirdik. Fakat o, dünyaya saplandı ve
hevesinin peşine düştü. Onun durumu tıpkı köpeğin
durumuna benzer: Üstüne varsan da dilini çıkarıp solur,
bıraksan da dilini sarkıtıp solur. İşte âyetlerimizi
yalanlayan kavmin durumu böyledir. Kıssayı anlat; belki
düşünürler.
[7.177] Âyetlerimizi
yalanlayan ve kendilerine zulmetmiş olan kavmin durumu ne kötüdür!
[7.178] Allah kimi hidayete
erdirirse, doğru yolu bulan odur. Kimi de şaşırtırsa,
işte asıl ziyana uğrayanlar onlardır.
[7.179] Andolsun, biz cinler
ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır.
Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri
vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla
işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da
şaşkındırlar. İşte asıl gafiller
onlardır.
[7.180] En güzel isimler
(el-esmâü'l-hüsnâ) Allah'ındır. O halde O'na o güzel isimlerle dua
edin. Onun isimleri hakkında eğri yola gidenleri bırakın.
Onlar yapmakta olduklarının cezasına çarptırılacaklardır.
[7.181]
Yarattıklarımızdan, daima hakka ileten ve adaleti hak ile yerine
getiren bir millet bulunur.
[7.182] Âyetlerimizi
yalanlayanları, hiç bilmeyecekleri yerden yavaş yavaş helâke
götüreceğiz.
[7.183] Onlara mühlet
veririm; (ama) benim cezam çetindir.
[7.184] Düşünmediler mi
ki, arkadaşlarında (Muhammed'de) delilik yoktur? O, ancak apaçık
bir uyarıcıdır.
[7.185] Göklerin ve
yerin hükümranlığına, Allah'ın yarattığı her
şeye ve ecellerinin yaklaşmış olabileceğine
bakmadılar mı? O halde Kur'an'dan sonra hangi söze inanacaklar?
[7.186] Allah kimi
şaşırtırsa, artık onun için yol gösteren yoktur.
Ve onları azgınlıkları içinde şaşkın olarak
bırakır.
[7.187]
[7.188] De ki: "Ben,
Allah'ın dilediğinden başka kendime herhangi bir fayda veya
zarar verecek güce sahip değilim.
[7.189] Sizi bir tek candan
(Âdem'den) yaratan, ondan da yanında huzur bulsun diye eşini
(Havva'yı) yaratan O'dur. Eşi ile (birleşince) eşi hafif
bir yük yüklendi (hamile kaldı). Onu bir müddet taşıdı.
Hamileliği ağırlaşınca, Rableri Allah'a: Andolsun bize
kusursuz bir çocuk verirsen muhakkak şükredenlerden olacağız,
diye dua ettiler.
[7.190] Fakat (Allah) onlara
kusursuz bir çocuk verince, kendilerine verdiği bu çocuk hakkında
(sonradan insanlar) Allah'a ortak koştular. Allah ise onların ortak
koştuğu şeyden yücedir.
[7.191] Kendileri
yaratıldığı halde hiçbir şeyi yaratamayan
varlıkları (Allah'a) ortak mı koşuyorlar?
[7.192] Halbuki (putlar) ne
onlara bir yardım edebilirler ne de kendilerine bir yardımları
olur.
[7.193] Onları
doğru yola çağırırsanız size uymazlar; onları
çağırsanız da, sukût etseniz de sizin için birdir.
[7.194] (Ey kâfirler!)
Allah'ı bırakıp da taptıklarınız sizler gibi
kullardır. (Onların tanrılığı hakkında
iddianızda) doğru iseniz, onları çağırın da size
cevap versinler!
[7.195] Onların
yürüyecekleri ayakları mı var, yoksa tutacakları elleri mi var
veya görecekleri gözleri mi var yahut işitecekleri
kulakları mı var (neleri var)? De ki:
"Ortaklarınızı çağırın, sonra bana
(istediğiniz) tuzağı kurun ve bana göz bile
açtırmayın!"
[7.196] Şüphesiz ki,
benim koruyanım Kitab'ı indiren Allah'tır. Ve O bütün salih
kullarını görüp gözetir.
[7.197] Allah'ın
dışında taptıklarınızın ne size yardıma
güçleri yeter ne de kendilerine yardım edebilirler.
[7.198] Onları
doğru yola çağırmış olsanız işitmezler. Ve
onları
[7.199] (Resûlüm!) Sen
afyolunu tut, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir.
[7.200]
[7.201] Takvâya erenler var
ya, onlara şeytan tarafından bir vesvese dokunduğunda
(Allah'ın emir ve yasaklarını) hatırlayıp hemen
gerçeği görürler.
[7.202]
(Şeytanların) dostlarına gelince, şeytanlar onları
azgınlığa sürüklerler. Sonra da yakalarını
bırakmazlar.
[7.203] Onlara bir mucize
getirmediğin zaman, (ötekiler gibi) onu da derleyip getirseydin ya!
derler. De ki: Ben ancak Rabbimden bana vahyolunana uyarım. Bu (Kur'an),
Rabbinizden gelen basîretlerdir (kalp gözlerini açan beyanlardır);
inanan bir kavim için hidayet ve rahmettir.
[7.204] Kur'an okunduğu
zaman onu dinleyin ve susun ki size merhamet edilsin.
[7.205] Kendi kendine,
yalvararak ve ürpererek, yüksek olmayan bir sesle sabah akşam Rabbini an.
Gafillerden olma.
[7.206] Kuşkusuz Rabbin
katındakiler O'na kulluk etmekten kibirlenmezler, O'nu tesbih eder ve yalnız
O'na secde ederler.